7 Haziran Genel Seçimleri’nde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıkladığı; “Seni Başkan Yaptırmayacağız” şiarı döneme damgasını vuran slogan olmuştu.
Gelinen aşamada daha net biçimde açığa çıktı ki, bu slogan HDP’ye karşı katliamlar da dahil, şiddetin en ağır biçimlerinin devreye konulduğu seçim kampanyasında AKP’nin en hassas sinir ucu olmuş.
Anlaşılan o ki, Erdoğan ve AKP sandıktan çıkan yenilgilerini paşa paşa kabullenmek yerine, “yenilen pehlivan güreşe doymazmış” misali, bütün bir ülkeyi kaosa sürüklemenin planlarını yapmışlar.
Genel seçimler öncesinde yaptıkları bir dizi provokasyon ve katliamlarla yükselişini durduramadıkları HDP’ye, demokrasi ve özgürlük güçlerine karşı, bu defa 1990’lı yılları hatırlatan kirli savaş konseptini devreye koydular.
O yılları yaşayanlar, devletin kirli savaş stratejisiyle işlediği katliamları, baskı ve zulüm politikalarını çok iyi bilirler.
Erdoğan ve AKP’si aldığı yenilginin hırsı ve öfkesiyle, halklarımızın seçim zaferini yaşamasına bile tahammül edemediler.
Seçimlerin hemen ertesinde Diyarbakır’da bir başka provokasyonu devreye soktular.
O da beklentilerini karşılamayınca, bu defa başka katliamların planlarını yaptılar.
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun Kobane’nin inşası için başlattığı kampanyaya katılan gençlerin sevinçle çıktıkları yolculuğu Suruç’ta kana bulamakta hiç bir sakınca görmediler!
Bu katliamla batıdaki emekçi sol harekete dediler ki; eğer Kürt halkıyla dayanışmaya devam ederseniz...
Eğer Kobane’de YPG-YPJ önderliğinde IŞİD’e karşı savaşırsanız...
Eğer Kürt halkıyla, PKK’yle birlikte hareket ederseniz...
Eğer...
Sizin payınıza da bombalar, ölümler düşer!..
Memlekette fiilen sıkıyönetim ilan ettiler.
Her zaman yaptıkları gibi gerçekleri gizlemek için yasaklardan medet umdular.
İlerici, demokrat, devrimci haber sitelerine girişi engellediler.
Yayın yasağıyla katliamın üzerini örtmeye çalıştılar.
IŞİD operasyonları adı altında HDP’lilere, Kürtlere, devrimci gruplara karşı siyasi soykırım operasyonu başlattılar, cadı avına çıktılar.
Suruç katliamını protesto edenlere, cenaze törenlerine saldırdılar.
1990’lardaki gibi ev ve sokak infazlarına başladılar.
Gündüz gözüyle İstanbul’un göbeğinde Halk Cephesi’nden Günay Özarslan’ı katlettiler.
Üç gün boyunca Gazi Cemevi’ni abluka altına alıp, gazlı-tomalı saldırıyla cenazenin defnedilmesini engellediler.
Dolmabahçe Mutabakatı’nda Hükümeti temsil eden Yalçın Akdoğan; milletin gözünün içine baka baka “ortada bir mutabakat falan yoktur” diyerek meydan okudu.
Yıllardır devlet cephesinin tek bir adım atmadığı ve oyalama politikalarıyla sürdürdükleri “çözüm sürecini”, “ne çözümü” diyerek resmen bitirdiler.
Erdoğan Çin gezisi öncesi, açık açık HDP yöneticilerini tehdit etti, savcılarına talimat verdi.
AKP Suruç katliamının ertesinde Urfa’da iki polisin öldürülmesini ülkeyi hızla savaşa sürüklemenin gerekçesi yaptı.
İncirlik Üssü’nü ABD’ye açmanın karşılığında, PKK’nin kamplarına bombalar yağdırıyorlar!
Türkiye hızla AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan eliyle savaşa sürükleniyor.
Erdoğan AKP’ye hükümeti kurdurtmadan, erken seçime gitmenin hesaplarını yapıyor.
Kaos ortamında HDP’siz bir erken seçimin peşinde.
Seçim sonrası Türkiye tablosu gösteriyor ki; yine hedefte HDP ve Kürt özgürlük hareketi, devrimci güçler var.
Dolayısıyla gelinen aşamada, hiç kimsenin grupsal ya da kişisel istek ve ihtiyaçlarını öne çıkarmak gibi bir lüksü olamaz.
Tüm demokrasi ve özgürlük güçlerinin dün kendi aralarında varolan çelişkileri gündemleştirme ya da birlikte olmanın önüne geçirmek gibi gerekçeleri kararlı bir biçimde elinin tersiyle bir kenara itmesi şart!
Şimdi AKP’ye ve onun savaş çığırtkanlığına karşı yan yana gelmenin, birlikte olmanın, bir olmanın zamanı.
Halkların adalet, eşitlik ve demokrasi talebine sahip çıkmanın, bunun için mücadele etmenin zamanı.
Tüm demokrasi ve özgürlük güçleri nasıl ki 7 Haziran seçimlerinde bir olup, birlikte AKP’ye ve tek adam diktatörlüğüne dur diyerek, 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğünün halklarımızın önüne diktiği barajı tarihin çöp sepetine attıysa...
80 milletvekiliyle Meclis’e girmeyi başardıysa...
Şimdi de, “Sana Savaş Yaptırmayacağız” şiarıyla, silah tekellerine ve savaş ağalarına, AKP’nin halkları sürüklemeye çalıştığı sürüklediği savaşa karşı birlikte mücadele edebilir, Erdoğan’a ve AKP’ye dur diyebilirler. (FE/HK)