"Etik, arzulanır ve güzel olanı seçmektir. Ve bu seçimin meşruiyeti sadece insanlara içkindir. Ahlakın ufkunda erdem, etiğin ufkunda ise mutluluk vardır. [...] Ne siyasete ne iktisada ne de ahlaka teslim olan etik, teknik olarak mümkün olanla olmayanı, yasalla yasadışını ve ahlakın tanımladığı İyi ve Kötü'yü dikkate alarak, ama bunun ötesinde kendi vicdanının sesini dinleyerek insanların arzulanır ve arzulanmaz olanı, güzelle çirkini ayırt etmesi, bunu ifade edebilmesi ve seçimin sorumluluğunu alabilmesini öngörür.” Ahmet İnsel
İçinde yaşadığımız toplumda sakatlara bakışın, daha doğrusu, sakatlara biçilen rolün ve kurgulanan yaşamın Ahlak öğretisi ile şekillendiğini söylemek sanırım yanlış olmaz. Günümüzde çoğu kimse "iyi insan" olarak değerlendirilmek adına sakatlara yardım etmek zorunda hisseder kendini; ya da “iyi” olarak değerlendirilmenin en kestirme yolu sakatların mahallesinden geçiyor da denilebilir.
Medyada göze-göze sokulan bağış kampanyaları, kameralar karşısında sakatlarla/hastalarla (yardım eden-yardım alan ikiliğiyle) yan yana görünme telaşı, sakatlar adına düzenlenen yardım kampanyalarının şov haline dönüştürülmesi, zekât ve sadaka verme isteğinin istim üstünde tutulması, yardımseverliğin sürekli övünç vesilesi sayılması vb. tutumlar, yardımın, yardım eden kişi için bir avantaj veya bir ahlaki gereklilik haline dönüştüğünün göstergeleri sayılabilir.
Böyle olunca, sakatlar sakat olmayanların ahlakının, iyiliğinin, büyüklüğünün sergilenmesine olanak sağlayan nesnelerdir, de denilebilir. Belki Ahlak öğretisi ille de bu nesneleştirme yoluna itelemiyor insanları ama, sonuçta o yolun çok sık kullanıldığı da bir gerçek: Her kim ahlak-şov yapacaksa (çoğu zaman bu şov kendi kendine de yapılır), alıyor raftan bir sakat-şey, poz veriyor, ambalajlıyor kendini, koyuyor vitrine!
Peki, bu kötü bir şey midir? Yani insanların her vesileyle yardımsever olması yanlış mıdır? Tabii ki değildir. Değildir ama, eksiktir. İşte burada, Ahlak öğretisinin eksikliğini gidermenin, sakatları nesneleştiren o yolu tamamen kullanılmaz hale getirmenin ancak ve ancak Etik’le mümkün olabileceğini düşünüyorum. Sakat kişiyi özne olarak görmenin ve onun özne olarak varolabilmesi için (yani kendi seçimlerini yapabilmesi, insan onuruna yaraşır yaşam koşullarına kimseden yardım almadan erişebilmesi vs.) sorumluluk almanın ancak etik bir tutumla mümkün olabileceğini düşünüyorum.
İçinde Etik barındıran tutum, bir şekilde dışlanmış, dezavantajlı duruma düşmüş, mağdur olmuş, bundan dolayı da “şeyleştirilmiş” kişiyi hemen görmek, onun bu dezavantajlı halinden kendini ve toplumun diğer aktörlerini sorumlu tutmak, vicdanında bu sorumluluğun eleştirisini yapmak, O kişinin düşmesine sebep olan mekanizmaları görmek, o mekanizmaların ortadan kaldırılması için politik bir tutum takınmak ve o vitrinleri sistemin aksaklığını gösteren birer utanç göstergesi saymaktır.
Yani Ahlaki tutum sakat-şeylerin sergilendiği o vitrinlerde her fırsatta boy göstermekken, Etik tutum o vitrinleri her fırsatta taşlamaktır. Ahlaki tutum sakat-şeyler için bir SMS mesajı atıp bağış yapıp rahatlamakken, Etik tutum yaşam alanında sakat kişilerin olamamasını dert etmek ve sakatların işyerlerinde, parklarda, sahillerde, okullarda, sokaklarda neden olamadığını sorunsallaştırarak onların görünür olabilmeleri için aktif çaba göstermektir.
Ahlaki tutum tekerlekli sandalyeli birini iteleyerek kaldırımdan çıkartmakken, Etik tutum o kişinin kaldırım önünde kalakalmasından utanç duymak ve o kaldırımın varlığını ortadan kaldırmanın yollarını aramaktır. Ahlaki tutum hayırseverlere devlet adına onur ödülleri dağıtmakken, Etik tutum devlet denen toplumsal sözleşmenin eleştirisini yapmak ve herkesin insan onuruna yaraşır bireyler olabilmesi için yollar aramaktır. Ahlaki tutum dezavantajlılığı, muhtaçlığı, yoksulluğu hayatın gerçeği sayıp normalleştirmekken, Etik tutum bu hallerin adaletsiz bölüşüm ve ayrımcı tutum sonucu ortaya çıktığını bilip o kurguları deşifre etmektir. Ahlaki tutum kölelere iyi davranmakken, Etik tutum köleliği yıkmaktır. Ahlaki tutum "vah vah" demekken, Etik tutum "merhaba" demektir...
Sanırım soru şu: Ahlaki bir zorunluluk olarak Yardım mı, yoksa etik bir seçim olarak Sorumluluk mu?(BA/EÜ)
* Bülent Küçükaslan, Engelliler.Biz Platformu