Ramazan Bayramınız kutlu olsun! Cejna we ya Remezanê pîroz be!
İnsanlık bilim ve teknolojide akıl almaz bir hızda gelişirken beraberinde geçmişe duyulan özlemi büyütüyor. Çünkü ulusların kültürel ritüelleri küreselleşen dünyanın potasında eriyip gidiyor ve buna karşı direnmek her gün biraz daha zorlaşıyor. Öyle ki insanlığı ileriye taşıyan yenilikler, beraberinde koca bir geçmişi de eskitiyor. Her bayram gelişinde “Nerde o eski bayramlar?” sözlerinin derin bir iç çekişle söylenmesinin bir nedeni de bu olsa gerek. Bu iç çekişleri hemen hemen her yaş grubundan işitebilirsiniz.
Oysa bugün gelişen teknoloji ve ilerleyen bilim insanlığa her türlü imkânı sağlıyor. Bir yerden bir yere gitmek, uzakta olanlarla iletişim kurmak, sağlık ve eğitim hizmetinden yararlanmak… Bütün bunlar yaşamı kolaylaştıran gelişmeler. Peki buna rağmen insanlığın mutlu veya dünyanın huzurlu olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır, söyleyemeyiz. Çünkü aile içi bağlılıklar aşınırken insanlar arası saygının eksildiğini ve toplumsal vefanın yok olduğunu görüyoruz. Eskiden bayramlar aile fertlerinin bir araya gelmesine vesileyken bugün uzaklarda bireysel tatil planları yapılıyor, bir araya gelip muhabbeti büyütmek yerine bugün resmi üsluba sığdırılmış standart kutlama mesajları var.
Bayramda heyecan olurdu
Bayramlarla ilgili etrafımdaki yaş almış kadın ve erkeklerle konuştuğumda derin bir iç çekişle söze başlıyorlar:
“Eskiden insanlar bu kadar zengin değillerdi. Böyle rahat bir yaşam yoktu. Her gün eve et gelmez, sık sık yeni elbiseler alınamazdı. Bu nedenle bayramların gelişi, aynı zamanda evin eksikliklerini tamamlamak, çocuklara elbise almak anlamına gelirdi. Bayrama hazırlık olurdu günlerce, bayramda bir heyecan vardı herkeste. Bayramlıklar vardı, dillere destan. Çocuklar bayramlıklarını giymek için gün sayardı. El öpecek çocuklara verilecek harçlıklar ayarlanırdı tek tek. Ama bugün bütün bunlar yok oluyor yavaş yavaş. Beraberinde büyüklere saygı da azalıyor.”
Bütün bunlara rağmen Anadolu’nun derinlerinde ve Kürt coğrafyasında hâlâ birçok eski bayram geleneğinin yaşatıldığını söyleyebiliriz. Öyle ki bugün de bayram geldiğinde Mezopotamya’da gözle görülür bir değişim hissedilir. Burada topluluk-cemaat önemli görüldüğü için Bayram namazının bulunulan yerin büyük camisinde birlikte kılınması önemlidir. Cami çıkışında herkes adeta misafir kapma yarışına girer. Çünkü herkes, günler öncesinden temizlediği ve yemek hazırlığı yaptığı evlerinde misafir ağırlamaya çok önem verir.
Toplu bayramlaşmalar
Bayram namazından sonra bayramlaşma da hiyerarşik düzene göredir. Çoğu zaman cami cemaati duvar kenarında sıralanır ve iç içe dönen daireler şeklinde herkes bayramlaşır. Büyüklerin anlattığına göre eskiden belediyeler eliyle bayram yerleri belirlenip anonslarla herkes oraya davet edilirmiş. Bugün de bayram yeri olarak görülen yerler varsa da bu yerler genellikle insanların kendi imkânlarıyla kurdukları salıncaklar ve dönme dolapların olduğu, bazen parayla çocukların motosikletle ya da at arabasıyla tur atmak için geldiği yerlerdir. Bir nevi ilkel bir lunapark idi bu yerler. Çocuklar da el öpmelerden elde ettikleri harçlıkları çoğu zaman burada harcarlardı.
“Hıristiyan çocuklar bize katılırdı”
Diyarbakır’ın Silvan ilçesinden bir arkadaşım çocukluğuyla ilgili anılarından bahsederken bayram sabahını şu sözlerle anlatıyordu: “Bayramdan önce çörekler, hoşaflar hazırlanır. Bayram sabahı yapılacak yemekler için akşamdan pirinç seçilir, fasulyeler suya konulur. Çocuklarımız bayram sabahını beklemeden bazen bayramlıklarını giyer öyle uyurlardı. Bazen de biz kundurası dahil tüm elbiselerini onun yastığının başına koyardık. Sabahleyin erkekler camiye giderdi, kadınlar da cami çıkışı gelecek misafirler için akşamdan hazırladıkları malzemelerle yemek yaparlardı. Gelen misafirlere ikram edilmek üzere içinde kolonya, şeker ve lokum bulunan bir tepsi de hazırlanır. Kapıya gelen çocuklara da tanıdıksa para, değilse şeker verilir.”
Yine Mardin’den bir arkadaşım da kendi köyüne ait bayram ritüellerini çocukluğunu anımsayarak “Akşam olunca sabırsızlıktan bir an önce sabah olmasını isterdik. Bu yüzden erkenden uyurduk. Bazen elbiselerimizi giymiş halde uyurduk bazen de elbiselerimiz yastığımızın başına konmuş bir şekilde uyurduk. Bayram için sütlaç ve Kuliçe dediğimiz tatlılar ile kaburga dolması, kuru fasülye ve pirinç pilavı gibi yemekler yapılırdı. Bayram sabahı çok erken uyanırdık. Büyüklerimiz elbiselerimizi giydirir, saçımızı yapardı. Sonra arkadaşlarla gruplar oluşturup elimizde küçük poşetlerle kapı kapı dolaşarak şeker toplardık. Bizim köyde iki Hıristiyan aile de vardı. Hıristiyan çocuklar da bize katılır ve birlikte şeker toplardık. Tabii aileler de Hıristiyan ailelerin çocuklarını görünce daha çok mutlu olup onlara daha fazla şeker verirlerdi ve bu duruma çocukça çok kızardık” sözleriyle anlatıyor.
Urfa’nın kahkeleri
Bugün her ne kadar zayıflamışsa da Urfa ve Gaziantep çevrelerinde arife günü “kahke” yapılır. Un, yağ, hamur karışımıyla ve türlü kalıplarda yapılan kahkeler bayramın olmazsa olmazıydı. Kahke yapmayan aileler adeta ayıplanırdı. Antep’te simit şeklinde yapılırken Urfa’da da daha çok düz yuvarlak şekilde yapılırdı. Bugün bu gelenek zayıflamış durumda ve aileler çeşitli yerlerden hazır olarak kahke alıyorlar. Rojava sınırında yer alan Ceylanpınar’dan bir arkadaşım da benzer çocukluk anılarının yanında bugün çocukların uğradıkları ilk yerin internet kafeler veya uğraştıkları tek şeyin telefonlar olduğunu söyleyerek şunu ekliyor:
“Bizim karşımızda yer alan Suriye’deki Serekani’de de buradaki insanların akrabaları var. Her bayram burası sınır hattına yığılan insanlarla dolardı. Akrabalar iki sınır boyunca dizilir ve bağırarak bayramlaşırlardı. Birbirilerine getirdikleri hediyeleri bir sınırdan diğerine atarlardı. Hüzünlü görüntüler oluşurdu.”
Bayramı acılarla karşılıyoruz
Ramazan Bayramı bugün dünyanın birçok yerinde süren savaşlarla karşılanıyor. Milyonlarca insan yerinden yurdundan edilirken her gün bir yerlerde patlayan bombalarla insanlar ölmeye devam ediyor. Söylemde herkes bayramların birlik beraberlik ve kardeşlik anlamına geldiğini söylese de bugün yaşanan acılar, söylem sahiplerinin dürüstlüğünü sorgulatıyor.
Bugün hangi din veya ulustan, hangi ideoloji veya taraftan olursa olsun insanlar birbirine yaklaşabilir. Türkiye’de de bu gayet mümkün. Çünkü bugün Ankara-Kızılcahamam’daki çocukların el öpüp para toplamasına nasıl ebebiş diyorsak aynısını Kürt çocukları da yapıyor. Sivaslının bayram için yaptığı ve adına gilik dediğinin Urfalının kahkesinden bir farkı yoktur. (İG/AS)