Gebze Hapishanesi’nin Eylem’i, Cizre’nin Gülistan’ını ailesi 20 Nisan’da sonsuzluğa uğurladı.
Gülistan Üstün’ü yanındakilerle birlikte Cizre’de birinci bodrumda yaktılar.
Onları yitirdiğimiz haberinden çok kısa bir süre sonra Gülistan Üstün’ün yaşadığı bilgisi aileye ulaştı.
Bunca acının içinde öyle güzel bir haber almanın insanı acılar içinde nasıl bir sevince boğduğunu tahmin edebilirsiniz.
Sonra günler ve haftalar boyu meraklı, heyecanlı bekleyişin ardından, haberin yanlış olduğu, Gülistan’ın Urfa’da bekletildikten sonra Antep morguna götürüldüğü haberiyle ikinci bir yitirme acısı yaşadık.
Bir canı kaybettikten sonra bulmanın ve yeniden yitirmenin acısını tahmin etmek zor değil.
Ruken’le ablası Gülistan’ı sonsuzluğa uğurladıktan hemen sonra görüştüm.
Ablasını, yoldaşını anlatmak istediğini, yazısını bitirdikten sonra paylaşmam için bana göndereceğini söyledi.
Hafta sonu elime geçti yazısı ve bu hafta köşemi Ruken’in kalemine, “Eylem Güzeli” başlıklı yazısına ayırdım... Birlikte okuyalım!..
TIKLAYIN - SANA GÜLE GÜLE DİYEMİYORUM GÜLİSTAN
“Eylem Güzeli...
Ablam, Eylemcan çocuk yaşta özgürlük çizgisiyle tanıştığında, bütün zorlamalara rağmen inandığı değerler ve tercih ettiği yaşam biçiminden hiç sapmadı. Onu ayakta tutan, onun için vazgeçilmez olan değerlerinden taviz vermedi. Geleceğe dair düşleri ve hayalleri vardı ablamın. Kültür-sanat alanında en çok da müziğe tutkundu... Şarkılar yazardı ve söylerdi. Sesi su gibi duruydu. Dinlediğinizde sesinin tınısı yüreğinize işlerdi. Ablam çocuk denilecek yaşta başladığı kültür kurumunda 8-9 yıl çalıştı. Stranlar söyledi, folklor oynadı ve birçok etkinlikte yer aldı.
Canla başla çalıştı. Bir ana gibi emek sarfetti. Çok zirek (atak, becerikli, hareketli) ve istekliydi. Onun için yaşamın anlamı her daim büyük olmuştur. Güçlü iradesiyle yaptığı her işe kendi rengini katıyordu. Genelde hareketli ama sessiz biriydi. Yalnızlığı da çok severdi. İyi gelirdi ona yalnızlık. Her zaman kararlıydı ve her şeyin güzel olacağına inanırdı. Umutluydu. Çok duygusaldı ablam. Duygularının yoğunluğundan ve derinliğinden olsa gerek, duygusallığını stranlara yansıtırdı. Söylerken adeta müziği, şarkıyı, yaşıyordu. Sesiyle de yaşatıyordu. Çok bağlıydı çalışmalarına. Müzik yolunda hayallerini gerçekleştirmek için durmadan ilerlemek istiyordu. Güzel ve verimli bir yoldaştı. Ablaydı, candı Gülistan!.. Çevresindeki herkesi çok sever ve değer verirdi. Dinlerdi, yardımcı olurdu. Duygularıyla hareket ederdi. Çünkü evde de böyleydi. Çok çok samimiydi. Eğlenceli çocuk ruhluydu.
Annemi ve babamı çok sever-sayardı. Kardeşlerle de tabi çok iyi anlaşırdı. Ablamla aramızda kardeşlikten de öte bir bağ vardı. Arkadaştık, yoldaştık birbirimize... Önüme hiç bir sınır koymadan tüm duygularımı paylaşırdım ablamla. O da ilişkimizin özgür olması için beni yönlendirirdi. Onun için hayatı anlamlı kılan inandığı, benimsediği özgürlük çizgisiydi. Yani genç yüreğinde kocaman bir hayattı hakikat... Bir barış, bir gelecek, bir umut en önemlisi de, özgürlüğü besliyordu yüreğinde. Bunları yaşama geçirmek için mücadeleye katıldı. Bir süre sonra da cezaevine girdi. 5 yıl hapis yattı. Onu hayallerinden, bizden, yaşamdan aldılar.
O içerideyken onun duygu ve hayalleri ile beslendik her zaman. Çıkınca hayallerini birer birer hayata geçirecekti. Özgürlüğe sevdalıydı. Hep bir uğraş içinde oldu, hiç bir zaman öğrenme isteğini, merakını yitirmedi. Saf ve çok temizdi. Barış, dostluk, kardeşlik içeren tüm güzellikler için vardı hep. Bunun için yaşadı... Bunun için emek verdi, çalıştı... Bütün bu amaçlarını, yapmak istediklerini bana da aşılamıştı. Çok güzeldi ablam... Beyni, hayalleri, hisleri ve ruhu... Kendisi de öyle!
Kûlilka Nisanê dedikleri çiçek Nisan ayında açılır. Kırmızı renkli kûlilk çiçeği çölde yetişir. Bahar çiçeği rüzgâr vurduğunda mutlu mutlu salınır, sanki rüzgârla oynuyormuş gibi sağa sola hareket eder. Ablam da öyle kırmızı güzel bir Nisan çiçeğiydi. Kutu gibi küçük bir ev hayali vardı. Orada özgürce yaşamayı isterdi. Fakat her şeyden önce, Eylem için önemli olan sahneydi... Müzikti...
Hep “Kürtlerin, tüm ezilen halkların sesiyiz biz, stranlarımızla haykırıyoruz” derdi. Polen derdi bana... Yoldaştık biz... Birbirimize çok bağlıydık. Yokluğunda onun gibi yaşamak, onun gibi düşünmek her zaman benim amacım olacaktır.
Hüzünlü ve acı dolu günlerden geçiyoruz. İlçede sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra herkes çok zor günler yaşadı. O evden, o eve, o mahalleden başka mahalleye derken ablam da öğrenci arkadaşlarıyla birlikte ailelerin, sivillerin olduğu; kadın ve çocuklarla birlikte o mahallede kaldı. Yetkililere rağmen onların, o bodrumdan çıkarılmalarını engellediler. Biz, aileler, çocuklar ve ablam ne yapmıştık ki? Ne demiştik de bu reva görüldü! Ne vaat edilmişti de, bu kadar insani duygular kurumuştu?
Ablama ulaşamadık. Ne bir haber geldi, ne bir ses duyduk. Bir süre sonra son umutlarımızı da alıp götüren o kara haber ulaştı... Eylem! Gülistan!.. Eylem güzeli şehit olmuş!..
İnsanca, kardeşce, yaşayabilmek için, tüm saf duygularıyla, stranlarında büyük amacını dile getiren ablam hep yaşayacaksın!..
Kûllilka Nisanê...
"Ben Eylem" diye sesleneceksin tüm ezilen halklara!..
"Yanmış küllerimden özgürlüğü elde ettim! Armağan olsun!" (FE/HK)