Dizi dünyası kaynıyor, "reytingler şikeli mi, hangi dizi yapımcısı reyting satın aldı, peki bundan sonra ne olacak, şikeli diziler ceza mı alacak, yoksa şimdi de dizi dünyasına mı ayar veriliyor?..."
Sorular, yorumlar, kıs kıs sevinenler, şaşkınlıkla izleyenler, aldatılmışlık duygusu böğrüne oturanlar,televizyonunu açıp her şeyden habersiz dizilerini izleyenler...
İlgili sektörlerde çalışanlar mesaj ve yorumlarıyla sosyal medyada konuyu canhıraş biçimde tartışırken, izleyici pek de umursamadan dizilerin karşısına geçiyor.
Konu bugünlerde yalnızca medyanın içindekileri ilgilendiriyor gibi görünse de, sonuçları açısından toplumun geniş kesimlerini etkileyecek, dikkatle izlemek gerekiyor.
İnternet medyası ve gazeteler reyting operasyonuna geniş yer ayırıyorlar. Yeni Şafak Gazetesi dün manşetinde ölçüm yapan AGB şirketine olan öfkesini "Müstehcenliği halk değil AGB seviyor" diye dile getirdi,
Birgün Gazetesi ise manşet haberiyle operasyonun ardındaki siyasi oyuna dikkat çekiyor ve esprili bir başlıkla "Artık reyting birincisi Ulusa Sesleniş olacak" diyordu. Bu iki manşet haber bu operasyonu izlerken nasıl bir cepheleşme içinde olunacağının da habercisi.
Medya dünyasında bugün fırtına çıktı ama "reyting şikesi" özel televizyon tarihimiz kadar eski bir konu. Şu dönemde gündeme gelmesi, hem de Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu, Muhteşem Yüzyıl gibi büyük ilgi çekmiş dizilerin adının geçmesi "operasyon"u cazip hale getiriyor.
Biz de hem bugüne nasıl gelindi, neler yaşandı bir göz atalım ve soruları alt alta yazıp ortaya görülebilir bir fotoğraf çıkıp çıkmayacağına bakalım.
Para ve şike kardeşliği
"Rant büyüyünce kirlilik artıyor." Bu doğru orantı bizim gibi "demokrasisi yoğun arızalı ülkeler" için geçerli sanırım.
Buradan liselerde mantık dersinde okutulacak " demokrasi-üçkağıt-şike-karlılık" gibi çeşitli sözcüklerle sonsuz önermeler hazırlanabilir.
Futbol pazarı büyüdü, büyük paralar dönmeye başladı ve herkesin dilindeki kirlilik, şike operasyonuyla ayyuka çıktı. Dizi sektörü de öyle. Hem reklam pastasından hem de ihracattan aldığı pay milyar dolara dayanınca operasyonel hareketlilik başladı.
Reyting ölçümleri de yıllardır tartışılır ülkemizde, güvenilmez, zaman zaman küçük çaplı operasyonlar da yapıldı, deneklere hediye veren bazı yapımcılar saptandı, yargı harekete geçti.
Sonra denekler değişti, çark yeniden kaldığı yerden dönmeye devam etti. Adı kirliliğe karışmış yapımcılar da kanal yöneticileri de her zaman unutuldu.
İsterseniz minik hatırlatmalar yapmaya çalışayım. Bir dönem gözetleme yarışmalarıyla reyting rekorları kıran bir yapımcı, gözetleme işini abartıp Perihan Mağden'den Oktay Ekinci'ye dek pek çok kişiyi dinlemeye almıştı.
Telekulak operasyonuyla yakalandı, yargılandı, ceza aldı, bitti gitti. Kanallardan, medyadan, izleyiciden ciddi tepkiler almadan yapımcılığına geri döndü.
Adını bile hatırlamakta güçlük çekeceğiniz eğlence programlarını (Yıldız Yağmuru, Yıldızlar Altında) yapan firmanın da reyting şikesi yaptığı saptanınca ölçüm yapılan evlerin adresleri değişti.
İki yıl önceydi ama unuttuk bile, şimdi o firmanın adı bu operasyonda da geçince, hatırladık. O firma kaldığı yerden yapımcılığa devam ediyor.
Bu kez operasyon farklı, daha akılda kalıcı, çünkü herkesin bildiği dizilerin adı geçiyor, yalnız bizlerin de değil üstelik, Balkanlardan, Kuzey Afrika'ya oradan Orta Asya'ya uzanan pek çok ülkeye satılmış ve ilgi görmüş diziler bunlar.
Bu operasyon bir değişimin de habercisi. Ama nasıl bir değişimin? Sektörün yanlışları düzelecek, temizlenecek mi, yoksa yapımlara siyasi ayar mı verilecek?
Üç bilinmeyenli iki denklem
Rantın her geçen yıl çok büyüdüğü, ticaret yapmak isteyen pek çok iş adamının ağzının suyunun aktığı sektördeki duruma bir bakalım.
Sorular sorarak olan biteni anlamaya çalışacağım, bildiğim yanıtları yazarım. Bilmediklerim ucu açık sorular için sizlerden yardım beklerim.
* Bazı yapımcılar daha çok reyting alıp daha çok para kazanmak için ölçüm cihazı olan evlere ulaşmaya çalışmışlar mıdır? Kesinlikle evet. Hatta bazı evler yapımcılardan hediye de para da kabul etmiş olabilir, ölçüm yapan firmadan birileri şike yapılmasına yardımcı olmuş da olabilir.
Bu ülkede kısa yoldan kazanç her zaman yükselen ve üst sıralarda yer alan bir değerdir. Özel televizyonun ilk yıllarında ölçüm yapan şirket yetkilileri ile televizyon patron ve yöneticilerinin içtikleri su ayrı gitmezdi. Kanal sayısı artıp rekabet tırmanınca bu işler yapımcılara kalmış olamaz mı? Olabilir.
* Siyasi erk ise uzun süredir bu sektörle yakından ilgileniyor. Başbakan'ın damadı ATV İcra Kurulu toplantılarında dizilerle yakından ilgileniyor, geniş bir coğrafyaya yayılan ihracatla Bakanlar ilgileniyor,
Çalışma Bakanlığı müfettişleri sektörle ilgili hazırladıkları raporu Meclis'e sunuyorlar.
Biamag'da bu rapordan söz etmiş ve raporun bir iki cümlesini bilsek de o cümlelerin içimi ürperttiğini yazmıştım. O raporun haberini gördüğüm gün bu sezon büyük operasyonlar olacağı içime doğmuştu.
Ölçüm sisteminden kim çok şikayetçi? Açık açık şikayetçi olan TRT. Şikayetçi olduğu bu sistemden geçtiğimiz yıl ayrıldı. Ama gizli şikayetçiler de var.
Mesela ATV. Özellikle dizilere büyük yatırım yaptılar, ancak başarıyı yakalayamadılar. Mahsun Kırmızıgül'ün "Hayat Devam Ediyor" dizisi imdada yetişmese "dizi ATV'de izlenir" sloganı "dizi ATV'de yok edilir" e dönüşmüştü.
ATV Çalık döneminde dizi yaptırıp kaldırma rekoru kırdı. Fakat "Hayat Devam Ediyor" gün birincisi olunca ATV'yi yönetenlerin patrona karşı durumları biraz daha zora girdi. Demek ki bugüne dek doğru dizi seçememişlerdi.
Tek diziyle koca kanal büyük iddia sahibi olamayacağına göre ATV bu ölçüm sisteminden kurtulmak istiyor mu? Bence istiyor. Kanal D'nin yıllardır birinci Show TV'nin de az dizi ve Acun Ilıcalı yarışmalarıyla ikinci olduğu bu sistem ikinciliğe uzanamayan ATV'nin canını sıkıyor. (Bu arada Sabah-ATV grubu hisselerinin bir bölümünün El Cezire grubuna satılacağı da konuşuluyor. Hisselerin satışa çıkacağı şu dönemde haklarının reyting şikesiyle yendiğinin açığa çıkması da pek hoş görünüyor vallahi!)
* Operasyonun detayları henüz bilmiyoruz ama ilk anda adı geçen yapımcı ve dizilere bakarak akıl yürütmek çok zor. Mesela en çok izlenen dizilere imza atan Ay Yapım'ın "Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu, Ezel, Kuzey-Güney ve Fatmagül'ün suçu ne?" dizileri listelerde var.
Peki ATV'de bu sezon yayınlanan ve bir türlü reyting listelerinde yükselemeyen "Al Yazmalım" da Ay Yapım'ın dizisi. Onun için neden şike yapılmamış? Ay Yapım, Kanal D'yi mi güçlü kılmaya çalışıyor?
* Ya da Erol Avcı'nın sahibi olduğu TMC firmasının yaptığı dizilerin de adları geçiyor listelerde. İstanbul Masalı, Hırsız-Polis, Binbir Gece... Erol Avcı şike gücünü mü yitirdi? Bu sezon yaptığı Bizim Yenge, Bir Çocuk Sevdim ve Bir Ömür Yetmez neden yüksek reyting alamıyor?
Diyelim ki eskiden yapabiliyordu, o zaman aklıma tam da o yıllarda iki bölümde kaldırılan bir dizisi geliveriyor: "Rüya Gibi" Çetin Tekindor, Işıl Yücesoy gibi önemli oyuncular vardı, hiç reyting alamadı ve kaldırıldı.
* Tabii bu yapım ve yapımcıların şikeli olduğunu söylemek şu aşamada çok yanlış ama ilk çıkan haberlere bakıp aklımızı zorlamaya uğraşıyoruz.
* Bu çok bilinmeyenli denklemde kafa karışıklığı yeni sorular getiriyor akla..O zaman bu büyük firmalar şikeyi bazı kanal yöneticileri, ya da sahipleri ile ortak mı yapıyor?
Yaralı fırsatçılar hemen alkış tutmasa keşke...
* Dizi izleme meraklısı olarak benim bazı reyting tahmin metotlarım var. Bir dizinin ilk bölümü yayınlanırken sosyal medyadan ve internetteki dizi forum sitelerinden katılımcı sayısına bakıyorum.
Bu sayının toplamından bir yüzdeye ulaşıp ertesi gün nasıl bir sonuç çıkacağını yazıyorum. İnanın son beş yıldır bu yöntemle yeni başlayan bir dizinin ertesi gün listelerde kaçıncı olacağını hep buldum "Adını Feriha Koydum" hariç. O ilk beş bölümünde internet ortamında yeterli ilgiyi görmedi ama iyi reyting aldı.
* Bundan dört beş yıl kadar önce sektörden bir arkadaşım bazı kanal yöneticileri ve bazı yapımcıların ortak olarak reyting listeleriyle oynadığını düşünmeye başlamıştı. O dönemde tezini kanıtlamak için listeleri takibe aldı ve şöyle bir sonuca ulaştı.
X dizisi yayınlandığı gece total izleyicide 8 reyting, AB grubunda ise 15 reyting alıyor. Sonra kanal bu diziyi hafta içi bir iki kez daha günün değişik saatlerinde yayınlıyor izleyici grupları arasında hiç farklılık yok.
Bunu aylarca takip edip notlamıştı. Ben araştırmacı değilim,onun bu notlarından bir şey anlamadım ancak "reyting şikesi" sektörde çalışan çok kişinin kafasında var olan bir sorundur, demek istiyorum.
* Kirliliğin olduğu tek alan reytingler de değildir. Kanal yöneticileri ve yapımcılar arasındaki "duygusal" bağ üzerine kime dokunsanız saatlerce konuşur. Yöneticiliği bitince yapımcı olacağını düşünen, -ki genellikle de böyle olmuştur- kanal yöneticilerinin bazı yapımcıları "duygusal" nedenlerle koruyup kolladığı hep konuşulur.
* Zaten bu tür ilişkiler de bu sezon sektörü bir darboğaza soktu. Yaratıcılığın egemen olduğu yapımların yerini birbirine çok benzeyen özen gösterilmemiş yapımlar aldı.
Ve bu sezon daha ilk yarısına bile gelmeden kaldırılan dizi sayısı 30'a ulaştı. İzleyici kendi operasyonunu yaptı ama yaratıcılığın nasıl değer bulacağına da o karar veremez ki..Sektörün bir toparlanıp tartışma vakti gelmişti zaten.
* Çalışanlarının örgütlü olamadığı ve sömürüldüğü bir sektördür burası. Gerçi hangi meslek dalında örgütlülük kaldı ki. Ama yaratıcılığın etkin olduğu bu sektörün örgütlenme ve hak arama konusunda öncülük etmesi de demokratikleşme yolunda doğru bir adım olacaktır. Bu konuda çalışmalar başladı, ilerledi.
* Operasyonun ne olduğu bile anlaşılmamışken, kimlerin ne yaptığı bilinmezken birileri hemen açıklama yapıp, "destekliyoruz, temizlenmek çok iyi olacak" diyor. Onlara bakıyorum son dönemde fazlaca "reyting kurbanı" ya da "sektör kurbanı" olmuşlar. O kurbanlık hallerini bilenler için konuşmaları hiç inandırıcı olmuyor.
Sonuç olarak kötülerin yanı sıra çok sayıda iyi ürünler üretmiş olup, pek çok ülkeye de satabilmiş olan, ve giderek büyüyen bu sektör her bakımdan iştah kabartıcı bir noktada.
Başarılı ama kirli. Kendi kirini de en çok kendi bilen bir sektör.
Şimdi burada aklı selim harekete geçse, temizliği sektör kendi kendine yapma kararı verse, ilkelerini koysa,- tabii ki hukuku ilgilendiren boyutta olan durumlar varsa onları hukuğa bırakarak-, kontrolü ele alsa, akademik dünyadan yardım alarak kendine çeki düzen verse, farklı bakış açılarının atacağı manşetlerin hiçbirinin gerçekleşmesine yol bırakmasa...
Çok mu şey istiyor, sektörü olduğundan fazla mı ciddiye alıyorum dersiniz? (DG/BA)