Reel sosyalizmin yıkılış sebepleri üzerine çokça konuşuldu ve tartışıldı.
Çek yazar ve siyasetçi Václav Havel’in, aynı zamanda 1978 yılında tutuklanmasına neden olan bir makalesinde dile getirdikleri bu bağlamda fikir veriyor ve aydınlatıyor.
Makale, sosyalizmin ne olmadığına da ayna tutuyor.
"Totaliterliğin yeni yüzü insan hayatının her alanında dokunuyor. Sistemin ikiyüzlülüğü ve yalanları hayatımızın her köşesine siniyor. Bürokratik bir hükümete popüler iktidar diyoruz. Çalışan sınıf, kendi adına yapılanlarla köleleştiriliyor. Bireyin kıyasıya aşağılanması, ’özgürleştirilmesi’ kisvesiyle sunuyor.
"İnsanları bilgiden yoksun kılmak, bilginin yaygınlaştırması diye adlandırıyor. Yönlendirmek için kullanılan iktidar gücü, halkın gücünü kullanması olarak nitelendiriliyor. İktidar gücünü keyfi kullanımı, yasaların uygulanması oluyor. Baskı kültürü ‘gelişme’ adıyla paketleniyor. Emperyal etkinini yayılması, ezilmişe yardım diye etiketleniyor. İfade özgürlüğünden yoksun bırakmak, özgürlüğün en ileri noktası diye yansıtılıyor.
"Askeri gücün kullanımı, dostluk elinin uzatılması diye maskeleniyor. Bu sistem, kendi yalanlarının kölesi olduğu için her şeyi çarpıtmak zorunda. Geçmişi çarpıtıyor. Şimdiye çarpıtılıyor. Geleceği çarpıtıyor. İlkeleri olmayan ve hayatın her alanına baskıyla sızan bir polis devleti olmadığını iddia ediyor.
"Bu sistem, insan haklarına saygılıymış rolünü yapıyor. Kimseye en ufak bir baskı uygulamıyormuş rolünü oynuyor. Hiç rol yapmıyormuş rolünü oynuyor. İnsanlar bu yalanlarla yaşamak zorunda değil.”
Sistem, Havel’i tutuklamak yerine makalesinde dile getirdiği eleştiriler üzerine dursa ve bazı sonuçlar çıkarmış olsa, belki de kendini yenileme fırsatı yakalayacak ve yıkılmaktan kurtulacaktı.
Burada bir parantez açmak gerekiyor. Reel sosyalizmi sadece yanlışlarıyla anmak da adil olmayacaktır. İnsanlığa ve sosyalist mücadeleye inkâr edilemeyecek değerler de kattı.
Örneğin Nazi faşizmine karşı verdiği mücadeleyi kim yok sayabilir? Keza ekonomik kalkınmada kısa sürede gösterdiği başarı da örnek kabilinde. Batı Avrupa’nın demokrasi ve sosyal devletçilikte katettiği mesafenin de dolaylı öznesiydi reel sosyalizm.
Ama neticede, halkın ve çağın ihtiyaçlarına yanıt olmayarak yıkıldı.
Yıkılan, 70 yıllık bir sosyalist sistem denemesiydi, sosyalizm değil. Çünkü sosyalizm ne Marx’ın ne de Lenin’in eseridir, baskı ve sömürünün eseridir. Ömrü, baskı ve sömürünün ömrü kadar uzundur, ölümü de ancak baskı ve sömürünün ölümüyle olur.
Bu anlamda tarih boyunca yaşanan özgürlük ve eşitlik odaklı tüm mücadeleler, özünde sosyalist mücadeledir. Her dönemin kendi koşullarına göre isim ve form almış bir sosyalist mücadeleyi köle ayaklanmalarında, serf-köylü ayaklanmalarının da, işçi, ayaklanmaların da farklı isim ve formlarda görebildiğimiz gibi yarının dünyasında ise şu an kavramlaştırmayacağımız isim ve formlarda görülebilecektir.
Sistemler, insanlara benzerler; onların da çocukluk, gençlik ve olgunluk dönemleri vardır. İnsanlardan farkları, kendilerini yenileyebildikleri ve ihtiyaca cevap alabildikleri ölçüde ömürlerini uzatabilmek gibi bir yeteneğe sahip olmalarıdır.
Bu bağlamda 70 yıllık reel sosyalizm, sosyalist sistemin çocukluk evresi olarak değerlendirilebilir. Zira bir ilktir ve deney- tecrübeden yoksundur.
Hem kapitalist sistem de öyle beş on yılda kurumlaşamadı. Kurumlaşması yüzyılları aldı. Yanısıra sayısız krizler yaşandı ve bu krizleri ancak kendini yenileyerek ve form değiştirerek aşabildi. Halk dinamiklerinin zorlaşmasıyla demokrasiye de bir biçimiyle olanak tanıması, ömrünün uzamasında önemli bir etken oldu.
Bu bağlamda demokrasiyi hafifsemek ya da bir burjuva yönetim biçimi olarak görüp onu burjuvaziye hediye etmek akıl karı değildir. Zira burjuvazi daha ziyade mülkiyet güvencesi ve sınırlı ay hakkı için çaba sergilemişken, işçi ve emekçi kesim herkese eşit oy hakkı için mücadeleler verdi ve bedeller ödedi.
Dönemin Liberal aydınlarında Voltaire’in “Kendi türünden iki yüz fareye itaat etmektense, kendinden çok daha güçlü bir aslana itaat etmeyi” tercih edeceğini ifade etmiş olması bu hususta bir fikir veriyor. Dönemin liberallerinin çoğu nisbi temsilden yanaydılar.
Dolayısıyla demokrasiye ve onun değerlerine en çok işçi ve emekçiler sahip çıkmalı ve savunmalıdırlar.
Ve evvela zihinlere inşa edilmesi gereken çağın sosyalizmi demokratik bir sosyalizm olmalıdır.
Ekolojist (çünkü dünya tehdit altında), cinsiyet eşitliğine dayalı (çünkü dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar baskı altında), konfederal (çünkü bürokrasi ve hiyerarşinin şişmesini önler), anti iktidarcı (çünkü iktidarcı anlayış bulaştığı her şeyi yozlaştırır) ve demokratik bir sosyalizm. (AB/EMK/APK)