Zaman Haziran Genel Seçimleri’ne doğru hızla yol alırken son haftalarda en çok HDP’nin seçimlere parti olarak katılma kararının tartışılıyor olması dikkate değer bir durum.
Karar, siyasal güç ilişkilerini zorlamayı hedefleyen cüretkar bir hamle. Ve cesur her siyasal girişim gibi risk de taşıyor.
HDP’nin seçimlere parti olarak katılma kararının en değişik çevrelerde süre giden tartışmalara konu olması önemli bir gösterge.
Zira HDP’nin AKP iktidarının büyük bir titizlikle sürdürdüğü 12 Eylül askeri darbesinin yüzde on barajını kitle seferberliği ile tepelemesi, hemen bütün siyasi hesapları sarsacak bir olay durum.
HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararı siyasal sezgileri gelişkin, kulakları delik, siyasal spekülasyon ve manipülatif işlerde deneyimli çevreleri harekete geçirmesi bu nedenle de şaşırtıcı değil.
Ya HDP barajı aşamayıp, parlamento dışında kalırsa, diye başlayıp, zengin komplo teorileriyle de çeşitlenen tartışmalar onların eseri.
Bu tartışmaların ne kadar hayırlara ne kadar şerlere vesile olduğunu sormak da yersiz sayılamaz.
Bilindiği gibi, 2007 Genel Seçimleri’nden başlayarak seçimlere iki dönem bağımsız adaylarla giren ve sonra grubunu oluşturan Kürt özgürlük hareketi ve müttefikleri bakımından gelinen noktada farklı bir tercih öne geçmiştir.
Bu durum geçmişte benimsenen bağımsız adaylarla seçimlere katılma yönteminin doğruluğunu ortadan kaldırmaz.
Siyasal güç ilişkileri ve siyasal durum değişiyor, yeni imkanlar ortaya çıkıyorken baraj nedeniyle kendi statükolarına demir atmalarını istemek, beklemek; olmadı, bu yolda felaket senaryolarıyla baskı yapmak nasıl bir demokratlıktır, nasıl bir iyi niyettir anlaşılması hakikaten zor.
HDP seçimlere parti olarak katılarak seçim barajını yıkmak istiyor. Bundan daha meşru ne olabilir ki! Kaldı ki, elde edilebilir gerçekçi bir hedef bu!
HDP’yi yüzde on barajının sınırına yükselten kitleler, pekala o sınırı yıkıp geçebilir.
HDP’nin parlamento dışında kalması mı dediniz onun yaratacağı sorunları HDP kadar diğer parti ve çevreler, bizzat barajı kaldırmamakta ya da aşağıya çekmemekte ısrar eden AKP iktidarı düşünsün.
Kuşkucu tartışmaların şer etkisi üzerinde durulmalı yine de.
HDP’nin barajı geçmesi için neyin gerekli olduğunu kamuoyu araştırma şirketleri sosyolojik, demografik, siyasi vb açılardan tartışıyorlar. Tartışılmasında yarar var.
HDP’in barajı çiğneyip geçmesi açısından hayati olan nedir?
HDP’nin ve barajı aşmasını isteyen herkesin, düşünce ve etkinlikleriyle doğru cevaplaması gereken hayati sorudur bu.
Doğru yüzde on barajını aşmak kolay değil, ama tamamen mümkün olduğu da açık bir gerçek. Mümkün olan nasıl realize olur, nasıl gerçeğe dönüşür?
Bu da ilk sorunun farklı bir versiyonu sadece.
HDP ve ona gönül veren insanlar eğer barajı yıkıp geçmeyi tutkuyla isterlerse, eğer bunu başaracaklarına başkalarını da ikna edecek denli inanırlarsa sarsıcı seferberlikleriyle seçim barajını diktatörlüğün başına pekala yıkarlar.
Bu düşünce seçim mücadelesine Avrupa’dan katılacak HDP gönüllüleri için de uyarıcı ve sarsıcı olmalı.
Haziran seçimlerinden HDP’nin barajı yıkarak çıkmasının seçim çalışmasının alabildiğine yaygın ve güçlü yürütülmesinden geçtiği açık değil mi?
Avrupa’da yaşayan farklı uluslardan ve kimliklerden oy kullanma hakkına sahip seçmen kitlesine ulaşmak, onları seçimlerde HDP’ye oy vermeye ikna etmek ve bizzat oy verme işlemini örgütlemek için seferber olmak gerekiyor.
Avrupa çapında ve ülkeler bazında kurulan ve kurulacak olan HDP Seçim Komisyonlarını oldukça çeşitli ve yaygın bir çalışma bekliyor. Yurtdışında 400 bin oy hedefiyle seçim çalışmalarını örgütlemeyi düşünen HDP gönüllüleri bu bakış açısıyla işlere sarılırken, Türkiye’de bir türlü bitmek bilmeyen HDP’nin seçimlere parti olarak katılma kararı tartışmasını aşılmış, bir tartışma olarak görüyorlar. Zira konulmuş hedeflerin de aşılmak için olduğunu, erken kalkanın tez yol alacağı fikrini benimsiyorlar... Bu bakış açısıyla yola koyulan HDP gönüllülerine rastgele demek de bizlere düşüyor. (FE/HK)