*Fotoğraf: Canva
Protesto, genellikle değişimi teşvik etmek için yapılan bir eylem. Demokrasilerde protesto etme hakkı, özgür basın hakkı kadar kutsal. Protesto alanı, öfkenin olduğu kadar, dayanışmanın ve muhalefetin de kamuoyuna açık bir biçimde sergilendiği yer.
Protesto haberini yapan gazetecinin son derece sağduyulu ve soğukkanlı olması gerekir. Zira polis ve göstericiler arasında durumun hızla kontrolden çıkıp şiddet eylemlerine dönüşme riski var. Alana gitmeden önce bir risk analizi yapılmalı. Protestonun nerede gerçekleştiği, protestocuların neden orada olduğu ve olası şiddetin sonuçları ile eğer şiddet varsa şiddetin nasıl patlak verdiği hakkında ayrıntılı bilgi verilmeli. Eğer gazeteci, protestocuların kim olduklarını ve neden protesto ettiklerini etraflıca bilmiyorsa, haberini doğru bir şekilde yapması olanaksız.
Ön araştırma yapmak, bir protestocu ile röportaj yapmak haber yazımını kolaylaştırır. Siyasi hareketler hakkında anlaşılması önemli olan bir terminoloji mevcut. Bazı kelimeler okuyucuya pek bir şey ifade etmeyebilir. Örneğin, 2017 Charlottesville’de düzenlenen bir mitingde Neo-Naziler, “kan ve toprak” sloganını atmışlardı. Nazi ideolojisinin en temel dayanaklarından biri olan “Blut und Boden” yani "Kan ve Toprak" sadece "saf Alman kanı taşıyanlara Alman toprağında yaşama hakkı” tanındığını vurgulayan bir doktrin. Gazetecinin terminolojiye aşina hatta hakim olması gerekiyor.
Gazetecinin sorumlulukları
Diğer yandan gazeteci, insanların protesto haklarının ihlal edilmemesi ve aynı zamanda göstericilerden gelen mesajın genel olarak halka doğru bir şekilde iletilmesi kaygısını taşımalı. Ancak burada karşılaşılan en büyük zorluk, protestoculardan ve polisten farklı, daha doğrusu birbirine karşıt açıklamalar alması. Söylentiler ve rivayetlerin çokluğu riskini bertaraf edebilmek için, her iki tarafın da beyanlarına şüphe ile yaklaşılmalı.
Protestocuların da polisin de kendi gündemleri var. Örneğin polis güç kullandığında, kalabalığın büyük olduğunu ve kontrolden çıktığını iddia edebilir. Muhabir kendine şu soruları sormalı: Bana her şeyi olduğu gibi anlatıyorlar mı? Kendileri mi gördü, yoksa bir başkasından duyduğu biçimde mi anlatıyor, iyi gördü mü? Hava karanlık mıydı? Gördüklerine ya da duyduklarına ne kadar yakın mesafede duruyordu? Tanığın bir gündemi var mı?
Örneğin “büyük kalabalık” derken kalabalığın boyutu açıklanmalı, örneğin “iki caddeli bir alanı dolduruyorlar” veya “beş cadde boyunca uzanan kalabalıkları görebiliyorum” gibi. Protesto yapılan mahalle ve bölgeleri tanımlarken spesifik olunmalı, belirsiz tanımlamalar kullanılmamalı ya da protesto alanı “yüksek potansiyelli suç alanı" vs. olarak ilan edilmemeli. Irksal veya etnik kimlikler kullanıldığında bu tanımlayıcıların neden önemli olduğu açıklanmalı.
Gazetecinin güvenliği
Gazeteci önce güvenliğini sağlayıp sonra haberini yapmalı, zira aşırı risk aldığında, onu kurtarmak zorunda kalanları tehlikeye atıyor. Eylemleri aynı zamanda diğer gazetecilere de yansıyor. Karşı karşıya kalan gruplar arasında ya da çok sayıda insanın ortasında sıkışıp kalmaktan kaçınmalı, olayın en geniş görüntüsüne sahip olacağı yerde kalmaya çalışmalı. Olay yerine vardığında, her şeyden önce, acil bir durumda nasıl kurtulacağını öğrenmeli. Bazen protestolar şiddete dönüşebilir. Hiçbir haber ölmeye hatta dayak yemeye değmez. Bir zarar ile karşılaşacağını hissettiğinde muhabir o bölgeden hızlı bir biçimde uzaklaşıp, kendini güvenli hissedecek bir yere gitmeli.
Gazetecinin hakları
Gazetecilerin protesto haberlerini yapma hakkı var tabii ki ama bu hak sınırsız bir hak değil. Gazeteci de her vatandaş gibi haber kaynaklarına erişim konusunda genel yasalara tabi, bu konuda özel bir hakka sahip değil. Ancak polis de, protesto haberi yaptığı için gazeteciyi engelleyip tutuklamamalı. Ama biliyoruz ki bu süreç pratikte her zaman böyle işlemiyor. Polis belli bir şüphe taşıyorsa muhabirin üstünü, ekipmanını arayabilir, gazeteci basın mensubu olduğunu kimlik kartını gösterip belirtmeli ve sonuçta kamu hizmeti yaptığını ifade etmeli. Gazeteciler, kamusal bir alanda çalışmak için kimlik bilgilerine ihtiyaç duymazlar, ancak normalde yine de kimliği polis tarafından görülmek istenirse göstermek akıllıca olur, böylelikle bu, gazetecinin protestoya katılmaya değil, protestonun haberini yapmak için orada olduğunu ortaya koyar.
Görüntü alırken dikkat edilecekler
Kamunun bilme hakkı dahilinde olan görüntüleri paylaşırken zararı en aza indirmesi gerekiyor. Muhabirler, -örneğin reşit olmayan bireyler olup olmadıkları ile ilgili -grubun demografik özelliklerini anlamak için zaman ayırmalıdır. “Görüntü seçimlerini yaptığımızda, bu birine zarar verir mi?" sorusunu sormalı, “Bu kişinin arka planı hakkında çok fazla şey bilmiyoruz, bu yüzden güçlü ve gerçekliği gösteren görüntüler yaratmanın yollarını düşünmeli. Ancak gazetecileri ve vatandaşları protestocuların yüzlerini mozaikleyerek vermeye ya da göstermemeye yönelik genel bir eğilim var dünyada.
Yasal olarak, gazetecilerin görüntü alma hakları var ancak protestocular, görüntüleri alınınca potansiyel bir misillemeden korkmaktalar doğal olarak. Dolayısıyla bu alınan görüntülerin insanların hayatlarını nasıl etkileyebileceği hususu da göz ardı edilmemeli.
Sansasyona dikkat
Gazetecinin kamunun bilme hakkı dahilinde olan görüntüleri paylaşırken, zararı en aza indirmesi gerekiyor. Devam eden protestoları takip eden muhabirler, protestocu grubun demografik özelliklerini anlamaya çalışmalı. Geleneksel olarak, en güçlü fotoğraflar acılı insanların yakın çekimleri, ancak gazeteci bunun haber için en iyi görüntü olup olmadığını tartmalı, sansasyonel ve dramatik bir çerçevede sunmamalı. Çok fazla fotoğraf çekmekten veya uzun bir süre boyunca tek bir kişi veya küçük bir grup çekmekten kaçınmaya çalışılmalı; bu, kişinin veya grubun tehdit altında olduğu izlenimi verebilir. Gazeteci kalabalığın arasında dolaşmaktan kaçınıp, daha uzak bir noktadan, kenardan veya yukarıdan çekim yapmalı. Bu planlama, bir harita ile, hava görüntüleri yardımıyla veya yerel temaslardan elde edilen bilgilerden yapılabilir. Bir yöntem de, protestocuların isimlerini sormak ve görsellerin nerede paylaşılacağını bilmelerini sağlamak.
Hakem gibi
Protestolarda, bireyleri belgelemek için izin istenmeli, fikirlerini değiştirmeleri durumunda onlara muhabirin iletişim bilgileri verilmeli, rıza almak önemli. Birisi fotoğraflarının çekilmemesini istediğinde bu isteğe uyma, nezaket göstermenin ötesinde etik sorumluluktur da aynı zamanda. Ancak şüphesiz bu talebin reddedileceği zamanlar olabilir, örneğin savunmasız durumda olan bir kişinin talebi olursa buna muhabir uymalı ancak gazeteciyi sansürlemeye çalışan yetkili bir kişinin ısrarı, kamu çıkarını ihlal edecekse o halde durum değişir.
Protestoları haberleştirirken, dünyanın dört bir yanında yüzlerce gazeteci taciz edildi, dövüldü, tehdit edildi, tutuklandı, gözaltına alındı, kaçırıldı veya ekipmanlarına zarar verildi. Gazetecileri Koruma Komitesi, gazetecilerin protesto alanında adeta bir “hakem” gibi davranmasını öneriyor: "Olayı iyi bir şekilde gözlemlemek için yeterince yakın mesafede olmalı, ancak bu durumda bile eyleme karışmamak için her türlü önlemi almalı." Aslında bu önerilen kural, tam da gazetecilik mesleğinin özelliği olan temas ve mesafe dengesini koruma ilkesini vurguluyor.
“Gazeteci hak ihlallerine uğrayanların, ezilenlerin yanında durup, sessizlerin sesi olmalıdır” ilkesi, iyi gazeteciliğin olmazsa olmazı ancak burada dikkat edilmesi gereken şey, gazetecinin, yalnız polisin ve güvenlik güçlerinin değil, aynı zamanda protestocuların da olası bir manipülasyon tuzağına düşmemesi.
(YGİ/NÖ)
Kaynaklar
-https://www.rcfp.org/wp-content/uploads/2020/06/Police-Protesters-Press-2020.pdf
-https://www.rcfp.org/wp-content/uploads/imported/20180614_100229_rcfp_protest_tip_sheet_0618.pdf
-https://www.poynter.org/reporting-editing/2021/25-guidelines-for-journalists-to-safely-cover-unrest/