Fotoğraf: Uçurtmayı Vurmasınlar (1989)
Dışardakilerden bazılarımız “içerdeki dünyayı”, “Allah kimseyi düşürmesin” veya “İçerde olduklarına göre mutlaka hak etmişlerdir” olarak algılıyor. Halbuki dışardaki “biz”lerin zaman zaman “öteki”leştirdiğimiz “öbür /diğer”lerinin yanlarında ve yerlerinde olmamız bir an meselesi. Çünkü çok kaygan ve geçişken bir zemin var aramızda. Bizlerin oraya geçmesi ne kadar mümkünse, onların da dışarıya çıkması o kadar mümkün. Burada önemli olan konu, içeride ve dışarda insanlık onuru, hakkı ve özgürlüğüne yaraşır bir biçimde hep birlikte “nasıl ve ne şartlarda” bir arada yaşayacağımız. Bunun için de acilen “zihniyet değişimi”ne gereksinimiz olduğu aşikar.
2011’de Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği AB Projesi kapsamında STK çalışanları ve akademisyenler olarak, Bakırköy Kadın Tutukevine insan hakları çalışanı ve CİSSTD kurucularından Zafer Kıraç ile ziyarette bulunmuştuk. 2012 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde Hapishaeler ve Toplum konulu forumlarda bir arada olduk ve editörlüğünü yaptığım Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları kitabıma da “Cezaevleri ve Nefret Söylemi” bölümü ile katkıda bulundu. Kendisi bir insan hakları çalışanı. Ağırlıklı olarak çocuk olmak üzere, mahpusların pandemi sürecnde yaşadıkları zorluklar, Birleşmiş Milletler, AB ve UNICEF gibi uluslararası kuruluşların Covid-19 sürecinde kapalı kurumlar ve hapishaneler için yayınladıkları raporlar, medyanın tutumu ve Kıraç’ın bu konuda yaptığı öneriler üzerine konuştuk.
Çocuk hapishanelerinden çocuklar ile ilgili bilgi alamadık. Yeterli hijyen malzemeleri var mı, istedikleri bilgiye ulaşabiliyorlar mı, örneğin aileleri ile ilgili bilgiye ulaşabiliyor mu? Pandemi hakkında kimler tarafından bilgileniyorlar, bilinçleniyorlar?
Bu sorunuza yanıtım biraz uzun olacak izninizle. Hapishanelerde alınan tedbirlerin hızlı ve etkili olması gerekir. Çünkü kapalı ve kontrol edilebilir kurumlar bunlar. Ancak önlemlerin alınmasında geç kalındığını ve yeterince uzman desteği alınmadığını düşünüyorum. Özellikle çocuk mahpuslar için özel tedbirler alınması gerektiğine dikkat çekmek isterim. Daha salgının ilk döneminde acilen psikolog, sosyal hizmet uzmanı, çocuk doktoru ve çocuklarla ilgili çalışmalar yapan sivil toplum örgütleri temsilcilerinin olduğu heyetler oluşturulmalıydı.
COVID-19 salgını sürecinde de hapishanelerde neler oluyor hiçbir zaman sağlıklı bilgiye ulaşamadık. Salgın ile mücadele için gerekli önlemlerin alındığı konusunda hep kuşku içinde bırakıldık. Altı ay geçti, bu sorun hala devam ediyor. Bu hem içerideki mahpuslar hem de onlar için dışarıda kaygılanan aileleri adına çok yorucu bir süreç oluyor.
Aileler kadar bu alanda çalışan sivil toplum örgütleri çalışanları ve aktivistler olarak özellikle çocuklar konusunda çok fazla endişelenmeliyiz diye düşünüyorum. Ben salgının ilk haftasında uzman bir ekip oluşturularak çocuk hapishanelerinde bilgilendirme çalışması yapılsın istedim. Bu amaçla sosyal medyada kampanya yürüttüm ve adeta yalvardım Adalet Bakanlığı yetkililerine ama olmadı. Amacım acilen şu sorulara cevap bulmaktı aslında: “Cezaevindeki çocuklar korona sürecinden nasıl etkileniyor? Virüs hakkında bilgi edinebiliyorlar mı? Sosyal mesafe kuralından haberleri var mı? Virüsten korunmak için suya, sabuna ulaşabiliyorlar mı?”
Uzmanlardan oluşan üç kişilik bir heyetin cezaevlerine gitmesini ve çocuklara virüsle ilgili bilinmesi gerekenleri aktarmasını talep ettim. Yeryüzünde neler olup bittiğini, nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlatsınlar istedim. Evimin balkonunda çektiğim videoyu sosyal medyada paylaşarak cezaevindeki çocukların durumuna dikkat çekmeye çalıştım, talebimi Adalet Bakanlığı'na yazılı olarak da ilettim. Bizler konforlu evlerimizde, suyumuz, yemeğimiz, elektriğimiz varken, istediğimiz bilgiye kolayca ulaşabiliyorken bile salgının travmasını yaşıyoruz. Bu çocuklar içeride ne yapıyor? Koğuşlar, odalar salgına göre düzenlendi mi, ilave masalar kondu mu, yoksa aynı masada mı yemek yiyorlar diye sordum. (1)
Adalet Bakanlığı, infaz koruma memurlarının bu süreçte çocuklara bilgilendirme yaptığını ve bu bilgilendirmenin yeterli olduğunu söyledi.
Sosyal medyada yaptığım bu çağrı ile çocukları öne çıkarmak istedim biraz daha… Onların çocuk olduğunu hatırlatmaktı amacım. Genel olarak mahpuslar için sorduğunuz sorular, çocuklar için de geçerli zaten. Örneğin salgın ile ilgili uzmanlar tarafından bilgilendirilmeleri gerektiği açık. Bunun çocuklar için daha önemli olduğunu hatırlatmaya çalıştım. Aslında çocuklar açısından üç konu öne çıksın istedim. Birincisi salgın konusunda uzman bilgisi güncellenerek verilmeli. İkincisi temizlik, maske malzemelerine ücretsiz erişim imkanı, mesafe kurallarına uyulması için yeniden düzenlemeler, aileleriyle internet üzerinden görüntülü konuşma olanağı sağlanması ve bu süreçte yerel uzmanlardan oluşan ekiplerce çocuk hapishanelerinin izleme değerlendirme olanağının sağlanmasını istedim. Son yasa değişikliği sonrası 12-17 yaş arası toplam 2600 kadar çocuk var, şu anda sayıyı bilemiyoruz bunun yarısı çocuk hapishaneleri dışında kalan hapishanelerde kalıyorlar. Onların durumu daha da zor. Bütün bu isteklerin çocuk hapishaneleri dışında kalan hapishanelerde çocuk koğuşları için de gerçekleşmesi gerekir.
Hapishanelere ziyaretçi sınırlaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Zaten cezaevi personeli ve ziyaretçi avukatları sürekli geliyor, mahpuslar dış dünyadan izole değiller ki, aileleri ile görüşmemeleri hak ihlali değil mi bu durum?
Kesinlikle hak ihlali. Bütün mahpuslar için çok önemlidir ama özellikle çocuklar için bu çok kıymetli bir haktır. Açık ve kapalı görüşlerde zaten çocuklara bir pozitif ayrımcılık yapılmayıp tıpkı büyükler gibi ayda üç kapalı, bir açık görüş hakkı veriliyordu. Yıllardır çocukların bütün aile görüşlerinin açık olması gerektiği konusunda hep taleplerimiz oldu. Dört ay kimseyi görmediler. Görüş hakları şimdi iyice soruna dönüştü.
Türkiye’de ve hapishaneler zaten kapasitesinin çok üstünde doluydu, şimdi mesafe kurallarına uygun bir koğuş düzenine geçildi mi bilmiyoruz. Temizlik malzemelerine ve maske erişiminde sıkıntılar olduğunu duyuyoruz. Sağlıklı bilgi akışı sağlanmalı bu acil dönemde. Dışarıda olup bitenlerin içerdeki mahpuslara aktarılması gerekir. Aynı şekilde içerde durum nedir, bu bilgilerinde mahpus yakınlarına ve bu alanda çalışan bizlere ulaşması sağlanmalı.
Açık görüşler, bütün mahpusların hakkı. Kaldı ki maske, mesafe ve temizlik ilkelerine çok kolay uyulabilecek yerler hapishanelerdir.
Bütün mahpuslar, salgının ilk göründüğü 11 Mart tarihinden 1 Haziran tarihine kadar hiçbir görüş yapamadı. 1 Haziran itibariyle aylık dört olan görüş hakkı ikiye indirildi ve süresi kısaltıldı. Neredeyse 30-40 dakikalık kapalı görüş olarak gerçekleşiyor. Ayda bir olan açık görüş hakkı ise hala yasak.
Sağlık Bakanlığı’nın önerisi ile Adalet Bakanlığı tarafından bir kez daha cezaevleri izinleri 30 Kasım 2020 tarihine kadar iki ay daha uzatıldı. Bildiğim kadarı ile üç kez uzatılıyor iki ayı geçmemek kaydıyla, yani bu sonuncu kez. Sonra ne olacak?
Alışveriş merkezleri açıldı, restoranlar açıldı, seyahatler başladı yani izolasyon azaltılırken hapishanelerde tam tersi oldu ve iki ayrı genelge ile uzatıldı yasaklar. Son olarak da sadece ayda bir kapalı görüş izni verildi. Gerçekten bu kazanılmış hakların bir gaspı anlamına gelir. Hapishaneler insan hakları açısından nasıl yönetilir, bunun yasaları vardır, hatta uluslararası sözleşmeler vardır. Adalet Bakanlığı’nın sitesinde mahpusların rehabilitasyonundan söz edilir örneğin, peki en temel insani hakları yani aileleri ya da yakınlarıyla görüşmeleri kısıtlanarak nasıl bir rehabilitasyondan söz edebilir? Hapishanelerde sosyal yaşam neredeyse durmuş vaziyette.
Birleşmiş Milletler, AB ve UNICEF gibi uluslararası kuruluşların Covid-19 sürecinde kapalı kurumlar ve hapishaneler için yayınladıkları raporlar hakkında -özellikle de UNICEF’in çocuklar ile ilgili belgesi için- neler söyleyebilirsiniz?
Evet bu kurumların hepsi çok hızlı hareket ettiler ve daha önceki deneyimlerden yola çıkarak hükümetlere uymalarını istedikleri tavsiye metinleri paylaştılar. Nerdeyse salgının ilk haftası oldu bu, çok sevindiriciydi gerçekten. Elimizde ne yapılması gerektiğine dair bir yol haritası vardı. Hafif suçlardan olanlar, hasta mahpuslar, engelli ya da özel ihtiyacı olanların hızlıca tahliyesini öngörüyorlardı. Amaç hapishanelerde yoğunluğun azaltılması, personelin daha rahat çalışabilir hale getirilmesiydi. Temizlik ve hijyen çalışmaları kolaylaşacak ve bulaşma riski azaltılacaktı.
Bunlardan en önemlisi hapishanelerdeki çocuklar için UNICEF tarafından hazırlanan ve hızlıca ülke dillerine çevrilerek yayınlanan “COVID-19 ve Özgürlüğünden Yoksun Bırakılan Çocuklar” belgesidir (2). Alıkoyma yetkisine haiz makamlara COVID-19 müdahalesine ilişkin temel bilgileri ve atılması gereken adımları anlatmayı amaçlamışlar. Üç önemli başlık var:
1. Alıkoyma merkezlerine yeni çocuk kabulünün askıya alınması,
2. Güvenle tahliye edilebilecek tüm çocukların tahliye edilmesi,
3. Alıkonulma hali devam eden tüm çocukların sağlık ve esenliklerinin korunması.
Ancak bütün ısrarlara rağmen çocuklar tahliye edilmedi ve yeni çocuk tutuklamaları devam etti.
Covid-19 hastası mahpus sayıları açıklandı mı? Uygulanan tedavileri izleyebiliyor musunuz? Şeffaf bir süreç uygulanıyor mu? Diğer ülke hapishaneleri ile Türkiye'yi karşılaştırdığımızda ne gibi farklarla karşılaşıyoruz pandemi sürecinde?
Adalet Bakanlığı uzun bir süre hiç bilgi vermedi ancak medyaya yansıyan ilk haber Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 8 Mayıs Cuma günü yaptığı Silivri Ceza İnfaz Kurumu’nda 44 tutuklu ve hükümlünün Covid-19 testinin pozitif çıktığını açıklaması oldu. Bunun üzerine hapishanelerde toplam sayının 114 olduğu açıklandı ve yaklaşık mayıs ayı sonunda 6 ölümün gerçekleştiğini öğrenmiş olduk. Kesinlikle güvenilir ve şeffaf bir bilgi akışı olmadığı için çok fazla bilgi kirliliği oluştu. Bu mahpus yakınları için oldukça zor bir dönemdi. Hala aynı sorun devam ediyor. Maalesef çok zor veri alabiliyoruz. Şu anda kaç mahpus Covid-19 ve tedavileri ne aşamada bilemiyoruz.
Uzun bir süre hapishanelerin revirlerinde tedavilerinin sürdüğü söylendi ve hala daha çok ağırlaşmadıkça hastaneye kaldırılmıyorlar. Hapishane revirleri sağlık hakkından yararlanmak için çok elverişli yerler değil bunu biliyoruz ve ben açıkçası bu konuda kaygılıyım.
Diğer ülke örneklerini çok inceleyemedim ve fazlaca detay veremem ama birçok ülke hapishanelerde ciddi bir nüfus azaltmaya gitti. Özellikle çocukları ve kadınları hapishane dışında tutmaya çalıştılar, alternatif cezalandırma dediğimiz ev hapsi ve elektronik kelepçe uygulamasına ağırlık verdiler.
Covid-19 sürecinde hapishanelerde temizlik, hijyen ile ilgili ekstra ne tür önlemler alındı?
Sadece mahpuslar değil hapishanelerde çalışan personel ve görev yapan askerler, hepsi çok etkilendi. Ocak-Şubat aylarında salgın başlamış ve bütün hızıyla sürerken ve Türkiye’de ilk vaka tespiti gerçekleşince her yerde olduğu gibi hapishanelerde de öncelikli olarak 13 Mart 2020 tarihinde Covid-19 nedeniyle bütün açık ve kapalı görüşler durduruldu. Bu çok anlaşılır ve alınması gereken bir karardı. Dünya Sağlık Örgütü ve diğer uluslararası örgütler de zaten bunu öneriyordu. Yapılması gereken yapıldı, dışarıyla izolasyon iyi sağlandı hatta personel 15 günlük vardiyalar şeklinde hapishanelerde konakladılar.
1 Haziran 2020 tarihinde yeni bir genelgeyle avukat görüşleri başladı. Mahpusların yakınlarıyla ayda dört olan görüşleri ayda ikiye indirilerek uygulanmaya başlandı. Açık görüşler hala yasak.
Salgının ilk haftası mahpuslara maske dağıtılmıştı. Ancak bu uygulamanın ilk haftadan sonra uygulanmadığını öğreniyoruz. Maskeyi kantinden satın alınmak zorunda kalıyorlar.
Salgının ülkede görülmeye başlanmasından bu yana mahpusların kaldığı odaların ve koğuşların sadece bir kere kabaca dezenfekte edildiği, başkaca hiçbir önlem alınmadığı, temizlik ve hijyen malzemelerinin mahpuslar tarafından ücreti karşılığında kantinden temin edildiği bilgisine sahibiz.
Ayrıca kantinde maskeler parayla satılmamalı, temizlik malzemeleri de öyle bu süreçte ücretsiz olmalı. Zira mahpusların yüzde 35’inin hiç parası gelmiyor.
Bu süreçte medyanın tutumu nasıldı?
Türkiye’de medyanın büyük bir bölümü ya da ana akım medya diyebilirim ki her zaman iktidarın söyleminin taşıyıcısı oldu. Buna tarihsel olarak en iyi örnek 19 Aralık 2000’de 'Hayata Dönüş Operasyonu' diyerek hapishanelerde ölümleri ve geri dönülmez yaralara yol açan, bir operasyonu normal gösterme çabaları gibi. Uzun süredir hapishaneler medyada “fabrika gibi”, “okul gibi”, “modern hapishane” gibi başlıklarla veriliyor. Oysa gerçekler tam tersi ve insan hakları ihlalleri hızla artıyor. Dünyanın en kalabalık hapishane nüfusunda 7. sıradayız, Avrupa ülkeleri ve aday ülkeler içinde 1. sıradayız. Salgın sürecinde de medyanın bu tavrı sürdü. İnsan hakları ihlalleri ve kısıtlamalar çok normal olarak sunuldu, hatta altı ay sonra verilen mahpusların en temel haklarından olan görüş hakkı “Bayram müjdesi” olarak verildi. İnsan hakları örgütlerinin salgın raporları da ana akım medyada yer bulmadı.
Önerileriniz neler olacak?
İnsan hakları örgütleri ve aktivistler olarak defalarca dile getirilen taleplerden bazılarını şöyle sıralayabilirim:
Bu süreçte insan hakları örgütlerinin hapishane ziyaretlerine izin verilmeli. Bu ziyaretler sağlıklı bir bilgi akışını sağlayacak, panik ve korkunun oluşmasını önleyecektir.
Hapishanelerde tutulan 0-6 yaş çocukların yüksek yararı için tutuklu yargılanan annelerin tahliye edilmeleri gerekir. Hükümlü annelerin infazının ertelenmesi talepleri öncelikle olumlu sonuçlandırılmalı.
Çocukların, bebekli kadınların ve hasta mahpusların cezalarının ertelenmesine karar verilmelidir.
Mahpusların hijyen malzemelerini ve içme suyu gibi temel ihtiyaçlarını kantinden ücretsiz edinmeleri sağlanmalıdır.
Aile ve avukat görüşlerine getirilen kısıtlamalar nedeniyle telefon görüş haklarının arttırılması ve ücretsiz sağlanması gerekir. İnternetten görüntülü görüşme olanağı konusunda bir çalışma yapıldığını biliyorum, bunun hızlandırılması ve bütün mahpuslara suç ayırımı yapılmadan bu hakkın tanınması gerekir.
Salgından korunma önlemleri alınarak mahpusların açık ve kapalı görüşler başlamalıdır.
Bütün faaliyetler askıya alındı ve hala yapılamıyor. Mahpuslar için ortak alanlarda bir araya gelmek nefes almak gibidir ama bu süreçte maalesef bu mümkün olmuyor.
Hapishanelerde kapalı ve açık görüş yasağının sürmesi yönünde kararlar sürekli yenilenirken, Türkiye’de restoranlar, alışveriş merkezleri açılıyor ve oteller dolmaya başlıyor.
Hayatımıza ‘Yeni normal’ diye bir tanım giriyor ve her yerde hızlıca yeni normalleşiyoruz. Fakat hapishaneler hariç. Yeni normal, hapishanelere bir türlü gelemiyor. Aynı üç kuralın, yani temizlik, mesafe ve maske kuralının, istendiği takdirde hapishanelerde daha kolay uygulanabileceği ve kapalı- açık görüşlerin yapılabileceği ortadayken yasaklar yine devam ediyor? Aylardır her platformda soruyorum burada da sormakta yarar var: “Hapishanelerde Covid-19 öncesi haklara ne zaman geri dönülecek? Yeni normal hayat hapishanelere gelmeyecek mi?”
(NÖ)
2) UNICEF Çalışması https://www.unicef.org/turkey/raporlar/teknik-bilgi-notu-covid-19-ve-%C3%B6zg%C3%BCrl%C3%BC%C4%9F%C3%BCnden-yoksun-b%C4%B1rak%C4%B1lan-%C3%A7ocuklar