Bu yaşta bir genç için neden kitaplar hazırlanır? Neden resimleri basılır?
"Oğlum öldü" diyor Jamileh. "Onu öldürdüler, onu barış gösterisinde öldürdüler. 2 Ekim 2000'de."
O Filistinli bir kadın, 50 yaşında. Asel onun ilk çocuğuydu. Kızı Siwar 1986'da, küçük oğlu Baraa 1991'de doğdular.
"Nasıl öldü" diye sormak
Jamileh, "bana kim olduğum sorulsa, en mahzun gülüş, gökyüzünde bulut ve ışık, bir volkanın içindeki ateşim derdim" sözleriyle sahiden kendini çok güzel anlatıyor.
Brüksel'de Direnen Kültürler, 6. Uluslararası Kadının Sesi Festivali'nde, programa ara verip Borsa alanındaki Filistin gösterisi yolunda "Filistin'e özgürlük" sloganını atarken onun içindeki ateşi görmemek mümkün değildi.
Dünyanın kadınlarıyla "daha iyi günler için ne yapmalıyız" tartışmalarında hem mahzun bir gülüş hem de ışık oluyor.
Oğlunu kaybeden, onun kaybını çok daha kararlı ve evrensel bir özgürlük mücadelesiyle taşıyan bir anneye, "o nasıl öldü" diye sormak ne kadar da zor.
Konuşurken, önce oğluyla konuşurcasına, "çok üzgünüm bir tanem, seni o gün düşerken tutamadım" diyor.
"Bu doğal bir ölüm olsaydı, her şey çok daha kolay olurdu. Sadece, oğlum değil, benim barışım da öldürüldü."
"Barışım da öldü" mü?
Bu doğru değil, Jamileh, festival boyunca, Arapça konuşamayan kadınların hikayelerini çeviriden dinliyor, görüşlerini söylüyor, "barışı" yakalamanın yollarını tartışıyordu.
Onun, "barışım da öldü" ya da, "Barıştı düşümün adı, şimdiyse artık hayal kurma imkanı bile kalmadı" demesi sadece acısının yakıcılığını anlatıyor. O halen barış için, Asel'in düşleri için, çocukları için, kendi için, Filistinliler ve herkes için barış peşinde koşmaktan kendini alamıyor.
Kendisine her söz düştüğünde, gölgelenen gözleriyle yine de "barış" umudunu tekrarlıyor, direnen kültürler tartışılırken, "İsrail'de yaşayan Filistinliler olarak kültürümüz, dilimiz her şeyimiz yok oluyor" diyor.
Şaron'un provokasyonu
İsrail'in sağ kanat partisi Likud lideri Ariel Şaron, 28 Eylül 2000 Perşembe günü Kudüs'ün Müslümanlar için kutsal bölgesi Haram El-Şerife geçti. El Aksa Camii'nin de bulunduğu bu bölgeye ziyaretin Filistin ve İsrail'de, Araplar ve Yahudiler arasında gerilimi artırmayı hedeflediği genel kabul gördü.
Tam yorumlandığı gibi, bu ziyaret El Aksa İntifadasının başlangıcı oldu. Son 17-18 aydır yaşananlar böyle başladı.
Asel, bu ziyaretten dört gün sonra, bir barış gösterisinde öldürüldü. "Seeds of Peace" kuruluşunun aktif bir üyesiydi, yani "Barış Tohumları"ndandı.
17 yılın hikayesi
Asel 1983'te Hayfa'da doğdu. Babası Hassan'ın bir dükkanı vardı, annesi Jamileh öğretmendi. Asel'e bakacak kimse yoktu, onu Müslüman olmalarına rağmen Hıristiyan kreşine yolladılar. Genç anne baba oğullarının ayırım yapmasını istemiyor, onun iki dine de saygılı biri olarak büyümesini istiyorlardı. Öyle de oldu.
Aile, Asel ilkokul üçüncü sınıfa geçtiğinde, Aşağı Galilee bölgesinde, memleketleri Arraba'ya döndü. 17 bin nüfuslu Arraba'nın çoğu Müslümandı. Lise için, aynı bölgedeki Ibillin'e gitti.
Tatil günlerini bile okulda geçirirdi. Asel, ne yazık ki çok sevdiği, çok başarılı olduğu okulunu bitiremedi.
Felsefe, tarih, bilim kurgu, bilgisayar
Okulda çok parlak bir öğrenciydi. Felsefe, tarih ve bilim kurgu kitaplarına bayılırdı. Arapça, İbranice ve İngilizceyi çok iyi konuşuyordu. 7 yaşından beri de tam bir bilgisayar delisiydi. İnternet onun için başka dünyalara açılan bir kapıydı. Web sitesi yapmaya da başlamıştı.
1997 yazında, iki halkın birlikte varolabilmesi üzerine çalışan Amerikan kuruluşu "Seeds of Peace"e katıldı. Görüşlerini, özellikle bir İsrailli Arap olarak yaşadığı çelişkileri açıkça tartışırdı.
O yazla birlikte, "Seeds of Peace" hayatındaki en önemli şey oldu. İki yıl üst üste Ortadoğu'da farklı halklardan ve kültürlerden gençlerle Amerika'da yaz kamplarına gitti. 98-99 yazında, Madeleine Albright, Koffi Annan, Şimon Peres ile tanıştı.
Eşsiz bir çocuktu. Davranışları, ilişkileri, mizahı, pantolonları, tişörtleriyle bambaşkaydı.
Öğleye kadar uyumuştu
Jamileh, 2 Ekim gününü anlatırken, hiç aklından çıkmayan o anları yeniden yaşıyor.
"Vakit öğle olmuştu, Asel hala uyuyordu. Orada yemeğini hazırlamış, bekliyordum. Arkadaşı Kassem evin oradan geçiyormuş uğradı. Daha sonra kuzeni Mahdi geldi, birlikte çıktılar."
Anne, oğlunun gösteriye gittiğini kız kardeşinin evinde otururken öğreniyor: "Duyunca deliye döndüm. Bana bir şey söylememişti. Oysa, her zaman fikrimi sorardı."
"O gün neden sormadı, bilemiyorum. Aslında, evde bilgisayarın başında olmayı, arkadaşlarıyla bilgisayardan haberleşmeyi tercih ederdi, böyle toplantılardan uzak dururdu."
Son cümlesi
Anne ve baba oğullarının gösteriye gittiğini öğrenince önce onu cep telefonundan arıyorlar: "Merak etmeyin, hemen geliyorum."
Bu anne ve babasının Asel'den duydukları son cümle. Asel'in üzerinde her zaman giydiği "Seeds of Peace" tişörtü olduğu için onu kalabalıktan seçmek kolay oldu.
Asel bir kenarda dururken, üç asker ona doğru ilerledi, dövdü ve yakın mesafeden ensesine ateş açtılar. Asel düştü. Ambulansların bölgeye girmesine izin yoktu.
Çevredekiler, Asel'i en yakın köydeki sağlık merkezine götürmek üzere özel bir araca koydu. Ne var ki, 15-20 dakikalık yol kontrol noktaları nedeniyle bir buçuk iki saat sürdü.
Bu gecikme, hekimlere Asel'in ölümünü açıklamaktan başka yapacak bir şey bırakmadı.
Kontrol noktalarını aşabilmek
"Biz de onu ulaşmaya çalışırken kontrol noktalarının kurbanı olduk. Son dakikalarında oğlumuzu görme isteğimiz de kabul edilmedi, kontrol noktalarını geçemedik. Biz polislerle uğraşırken o önümüzden geçip gitmişti. "
Asel'in babası Hassan ve görgü tanıkları Asel'in polisle bir çatışmaya girmediğini söylüyor.
Yalnız değil
Jamileh, oğlunu konuşurken ağlamıyor, festivalin kadınlarıyla konuşurken, tartışırken gözlerinden yaşlar akıyor. İfadesi, umutsuz cümlelerini hep tekzip ediyor; kararlı ve hayat dolu. O tek değil; ne Filistin'de, ne de dünyada.
O gün, barış gösterisinde İsrail Güvenlik Kuvvetleri Asel ile birlikte 12 Filistinliyi daha öldürdü. İsrail hükümeti kamuoyu baskılarıyla iç ve dış basında çıkan onlarca haberler sayesinde bir Soruşturma Komisyonu kurdu. Sonuç? Yok.
Jamileh ve eşi Hassan Asleh oğullarının öldürülmesinden sonra öldürmelere karşı yürütülen kampanyanın öncüsü oldular.
O yüzden Jamileh Brüksel'de, Arjantinli, Şilili, Lübnanlı, Meksikalı, Belçikalı, Danimarkalı, Ruandalı, Senegalli, Faslı, Afgan, Çeçen, Türk ve Kürt kadınlarıyla birlikte; acıyı paylaşmak, inadı sürdürmek ve özgür bir dünya için. Daha önce, Paris'te ya da başka bir yerde olduğu gibi.
Festival, 24-31 Mart günlerindeydi. Filistin'den dayanılmaz haberler geliyordu. İnsanlar iki taraftan da ölüyordu. Filistinliler, Yaser Arafat başta olmak üzere neredeyse artık soluk bile alamıyorlardı. Herkes kendi ülkesini, kendi sorunlarını unutmuş, "Filistin için ne yapabiliriz" diye düşünüyordu.
Jamileh döndü. Ben de. Aklım onda, kızı Siwar ve oğlu Baraa'da, tüm Filistinlilerde ve İsraillilerde. (NM)