Nikos Dimu’nun 1973’te, askeri cunta yıllarında “içinde doğan bir infial” ile yazdığı ve 1975 yılında yayınlanan “Η δυστυχία του να είσαι Έλληνας” kitabı, “Ne Mutsuz Yunanım Diyen” adıyla Herkül Millas tarafından çevrilerek İstos Yayınları’ndan Türkçeye kazandırıldı.
Herkül Millas kitabın başındaki notunda eseri aslında yirmi yıl önce çevirdiğini söylüyor, ancak o dönem yayımlamama nedenini şu sözlerle açıklıyor:
“Türkiye’de Yunanistan ve Yunanlar zaten fazlasıyla kötüleniyordu; bu konuda ön ve kalıp yargılar fazlasıyla vardı. Bu kitap hiç de hedeflemediği biçimde milliyetçiliği besleyebilirdi.”
Millas’ın okuyucusundan beklediği ise Yunanların kusurlarına bir aynaya bakar gibi bakması… Yani metnin içindeki “Ne Mutsuz Türküm Diyen”i de görebilmeleri.
Nikos Dimu kitabında “Yunan’ın sorunlu kimliğini” göstermeyi amaçlıyor. Bunu da hayatın her açısına işaret ederek yapıyor. Genellemelerle birlikte. Mesela Dimu’ya göre “İnsan, insan olarak içinde mutsuzluğu taşır. Bazı insanlar buna daha meyillidir. Hatta bazen bazı etnik gruplar da. Bunların arasında elbette Yunanları, yani Çağdaş Yunanları sayabiliriz.”
“Avrupa’ya gidiyorum” diyen Avrupalı Yunanlar!
Yazar kitabında Yunanların Batı ile kendilerine daha yakın olan Doğu arasına sıkışıp kaldığını anlatıyor. Yunanların kendilerinin Avrupalı olarak tanımlanmalarını istemeleri ama içten içe olmadıklarını bilmeleri üzerinden.
O nedenle Dimu kitabında diyor ki, “Bir Yunan ne zaman ‘Avrupa’dan’ söz etse Yunanistan’ı buna katmaz, fakat bir yabancının Avrupa’dan söz ederken Yunanistan’ı katmamasını aklı almaz.” Yani “Avrupa’ya gidiyorum” ya da “Avrupa’da okudum” cümleleri kurabilen “Avrupalılar” oluveriyor Yunanlar.
Öte yandan Batı ile aşk-nefret ilişkisine de değiniyor kitap. Yunan kimliğinin yarattığı “Rum kurnazlığı” mitinin karşısına “Frenk şapşallığı”nı yerleştirmesi gibi…
“Doğu’nun Avrupalıları m, Avrupa’nın Doğuluları mı?”
Nikos Dimu’ya göre her daim Yunanların aklını “Biz kimiz?” sorusu kurcalıyor. Yazar bu durumu şöyle tanımlıyor:
“Doğu’nun Avrupalıları mı, Avrupa’nın doğuluları mı? Güney’in gelişmişleri mi, Kuzey’in geri kalmışları mı?”
Yazar, kimliğini bulamayan bir halkın aşağılık komplekslerinin doğal olduğunu belirtiyor, özellikle de “kendisi gibi olmasına izin verilmeyen, hep dışarıdan, yabancı ölçülerle tartılan bir halk”ın…
Dimu, Yunanlar’ın özgüvensizliğini de yeriyor. Bu nedenle pek nadir güldüğünü vurguluyor. Halbuki “gülmek, insan özgürlüğünün belki de tek kanıtıdır.”
Kitapta ortalama Yunana dair istatistiki parametreler de yer alıyor. Tabii 1975’e göre. Bu verilerde bazı gerçekler bir bir ortaya çıkıyor. Dimu’ya göre Yunan “gelirine göre Avrupa’nın en pahalı ülkesinde yaşar, en kötü sosyal sigortasına sahiptir, en çok trafik kazasını yapar, ayrılan bütçesi en düşük eğitim sistemine ve en düşük kitap yayın rakamlarına sahiptir.”
Bütçesi düşük eğitim sistemi yazarın eleştiri oklarının hedefinde yer alıyor. Dimu, “Kurbanlardır, yalnız bir mirasın değil, dünyanın en geri eğitim sisteminin de” diyor ve halkın gerçek bir eğitime ihtiyacı olduğunu sık sık vurguluyor.
“Bu güzel toprakları çimento ve çöple dolduruyoruz”
Yunan yazarın kimliğine dair en sert eleştiri konularından biriyse çevre konusunda:
“Günlük yaşamımızda hiç sahiplenmediğimiz düzenli ve disiplinli çalışmayı, kaderin bize bahşettiği bu güzel toprakları elden geldiğince daha etkin bir biçimde mahvetmek olan gizli görevimize havale ediyoruz. (…) Sanki içten içe, böylesine güzel bir yerde yaşamaya layık değiliz diye düşünürüz. Ve bu yeri kendi çapımıza uydurmaya çalışıyor gibiyiz. Kendi seviyemize düşürmeye. Böylece çimento ve çöple dolduruyoruz onu.”
Nikos Dimu, bu kitaba gelecek eleştirilerle ilgili kitabın başında kendisinin bir “Yunan düşmanı” olmadığının altını çiziyor ve ülkesi için içten bir acı duyan, yurttaşlarına yardımcı olmaya çalışan ve Delphi Tapınağı’nın sözünü hatırlatmaya çalışan bir insanın yapıtı olarak tanımlıyor çalışmasını.
Dimu’nun atıfta bulunduğu tapınaktaki sözse hepimizin bildiği ancak en zor uygulanan cümle: “Kendini bil!” (SK/YY)
Ne Mutsuz Yunanım Diyen!, Nikos Dimu, Çev: Herkül Milas, İstos Yayınları, 2017, 80 sayfa