Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, dün, basın özgürlüğüne saygıda Türkiye'yi dünyadaki 175 ülke arasında 122. sırada gösterdi.
RSF, Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması'nı, dünyanın çeşitli ülkelerinden 110 muhabir, ona yakın temsilcilik, ulusal basın özgürlüğü kuruluşları ve bu alanda çalışan insan hakları savunucularından yararlanarak 50'yi aşkın soruya bulduğu yanıt, tespit ve istatistiklerle oluşturuyor.
Türkiye, geçen yıl 102. sıradayken bu yıl 20 sıra birden gerileyerek 122. sıraya indi. RSF açıklamasında da zaten bu gerileme, "özellikle azınlıklar içerisinde Kürtleri hedef alan gazetelere yönelik sansür vakalarındaki patlama ve kamu makamları içerisinde özellikle Ordu ve yargının kamuoyuna mal olmuş sorunları kendi tekelinde tutma isteği" ile açıklıyordu.
RSF, "küstah" idi; "ciddi ve saygın bir kurum" oldu
Haberi sayfalarına taşıyan Milliyet gazetesi, haberin altında bir "Milliyet'in Notu" iliştirmiş. Notta şöyle deniyordu: "Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, ciddi ve saygın bir kurum. Türkiye'de son dönemde basın üzerindeki siyasi baskıların arttığı da tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçektir. Ancak Türkiye'nin, basın özgürlüğü notunun Sierra Leone, Kamboçya ve Angola gibi ülkelerin altında olmasını abartılı buluyoruz."
Öncelikle RSF, geçmişte de basın özgürlüğüne dikkat çekmek amacıyla dikkat çekici ve sert mesajlar içeren kampanyalar yaptığı için yaygın medya ve Milliyet için de "küstah örgüt" iken, kuruluşun gazetenin son notuyla "ciddi ve saygın bir kurum" mertebesine terfi etmesi memnuniyet verici.
Anlayıştaki bu atılım, Ordunun sansür getiren Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Olağanüstü Hal (OHAL) politikalarına etkisinin ve yine Genelkurmay Başkanlığı'nın gazeteciler hakkında sistematik suç duyurularının görece azalması ve RSF'nin bunun sonucu olarak Türkiye'yi keskin kampanyalara konu etmemeyi tercih etmesinden çok, biz gazetecilerin son yıllarda geliştirdiği sivil algının yaygınlık kazanmasından kaynaklanıyor olsa gerek....
Ne iyi ki, bugünlerde, "Küstahlardan yeni kampanya" (25 Temmuz 2002) ve "Küstah sergiyi tarihe gömdüler!" (10 Mayıs 2002) gibi başlıklar sadece RSF için değil, hak mücadelesi yürüten başkalarına karşı da pek kullanılmıyor.
Medyamız Angola'dan daha mı kötü, daha mı iyi?
"Türkiye'nin, basın özgürlüğü notunun Sierra Leone, Kamboçya ve Angola gibi ülkelerin altında olmasını abartılı buluyoruz" kanaati anlayışla karşılanabilir. Ancak böyle bir tespit, bu ülkelerde basın özgürlüğünün durumunu Türkiye'dekiyle karşılaştıran somut verilere dayanmadıkça ancak endişe kaynağı olabilir. Notta buna dair bilgi yok.
Ülkemizde birçoğumuzun kulağında ne yazık ki, Sierra Leone, Kamboçya ve Angola ve daha pek çok ülkenin adı kötü çınlar! Nedenini tam bilmesek de, o ülkelerin hiçbirini tam olarak bilmiyor olmamız en galip ihtimal...Öte yandan, bunda ısrar sokakta günlük dilin akışına kendimizi kaptırıp, "gizli ırkçılığa" kapı aralamamıza veya bunu yeniden üretmemize de yol açabilir.
Bu ülkelerle ilgili 50 soruluk kitapçığı ben doldurmadığım için tatmin edici bir yanıt veremem. Ancak neden Türkiye, Sierra Leone, Kamboçya ve Angola'nın ardından gelemesin? 70 milyonluk bir Türkiye'de basın özgürlüğüne saygıyı tesis etmek, 16 milyonluk Angola'dan daha zor olamaz mı? Biz kendimize yakıtıramıyoruz, o başka!...
Türkiye, UNDP endeksinde 101. sırada
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın (UNDP) uzun ve sağlıklı bir yaşam süresine, eğitim ve yaşam standardına bakarak hazırladığı endekse göre, Türkiye 182 ülke arasında 79. oldu.
Kadının ekonomik ve siyasi hayata katılımı, kadın yöneticiler, çalışanlar ve milletvekillerinin sayısı, gelir eşitsizliği gibi ölçülere bakılarak hazırlana Toplumsal Cinsiyet Güçlendirme Ölçüsü'ne (GEM) göre Türkiye 109 ülke arasında 101. sırada.
Yıllardır ABD merkezli Freedom House kuruluşunun hazırladığı raporlarda Türkiye, yarı özgür bir ülke olarak nitelendiriliyor.
İyileşme var ama ihlaller çok yoğun
175 ülkeyi aynı yöntem etrafında sınıflandırmaya tabi tutmanın sıfır hatayla gerçekleştirilebileceğini iddia etmek zaten güç. Nitekim, Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması, karmaşık bir gerçeği belirli bir ölçüde yalınlaştırarak ve netleştirerek göstermektir.
Türkiye'de insan haklarında görece bir iyileşme yaşandığına inanmanın da bir zararı yok. Ancak Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğü ihlallerinin her düzeyde yoğun şekilde yaşandığıni biliyorken, hiç bilmediğimiz bir Sierra Leone, Kamboçya veya Angola'yla kıyaslanmaktan peşinen rahatsızlık duymamalıyız. (EÖ)