Ünlü müzisyen Brian Eno, ABD’li arkadaşı ve meslektaşı David Byrne’e Gazze hakkında dokunaklı bir mektup yazdı. Byrne web sitesinde yayınladığı mektubu sunarken şöyle yazmış: "Bu e-maili geçen cuma günü arkadaşım Brian Eno'dan aldım. Mektubu ofisimdekilerle paylaştıktan sonra hepimiz bu ağır ve değerli ifadelerin yayınlanması gerektiği konusunda derin sorumluluk hissettik."
Eno'nun mektubunun tam metni şöyle:
"Değerli arkadaşlar,
Bu mektubu yazarak zımni bir kurala aykırı davrandığımı hissediyorum. Ama daha fazla sesiz kalamazdım.
Bu sabah bir fotoğraf gördüm, ağlayan Filistinli bir adam içi et dolu plastik bir çanta taşıyordu. Çantadaki oğluydu. İsrail’in füze saldırısı sonucu parçalanmıştı. Görünen o ki yeni ürettikleri silahları kullanıyorlar: Flechette bombası. Bunun ne olduğunu biliyor olmalısınız. Yüzlerce küçücük çelik iğneden oluşmuş, insan etini paramparça eden bir patlayıcı. Mohammed Khalaf al-Nawasra, 4 yaşındaydı.
Kendimi birden bire şunu düşünürken buldum: O çantanın içindeki benim çocuklarımdan biri de olabilirdi. Uzun sure bu düşünce her şeyin önüne geçerek beni altüst etti.
Daha sonra şunu okudum: Birleşmiş Milletler İsrail’in Gazze'de savaş suçu işlemiş olabileceğini söylüyordu. Bunun araştırılması için uluslararası bir komisyon kurması isteniyordu. Amerika Birleşik Devletleri bunun altına imza atmayı reddediyordu.
Amerika'da neler oluyor? Yayınlanan haberlerin ne kadar taraflı olduğunu kendi deneyimlerimden biliyorum. Hikayenin öteki yüzüne dair ne denli az bilgi yayınlandığını da. Ama tanrı aşkına! Gerçeklere ulaşmak o kadar da zor değil. Neden Amerika yapılan bu tek taraflı etnik temizlik kampanyasını körü körüne desteklemeye devam ediyor? Neden? Bir türlü anlayamıyorum. Bunun geçekten AIPAC'in (ABD-Israil Halkla İlişkiler Komitesi) marifeti olduğunu düşünmekten nefret ediyorum. Eğer öyle ise, o zaman sizin hükümetiniz tümden yozlaşmış demek. Hayır, sebebin bu olduğunu sanmıyorum... ama asıl sebebin ne olabileceği hakkında hiç bir fikrim yok.
Benim bildiğim ve sevdiğim Amerika şefkatli, açık fikirli, yaratıcı, farklılıkların bir arada bulunabildiği, hoşgörülü ve cömerttir. Amerikalı yakın bir arkadaşım olarak benim için sen bu özellikleri temsil ediyorsun. Peki bu sömürgeci, tek taraflı, berbat savaşın arkasındaki hangi Amerika? Bunu çözemedim: Senin gibi düşünen pek çok insan olduğunu biliyorum, öyleyse nasıl oluyor da sesiniz duyulmuyor, kayda değer bir etki yaratmıyor. Nasıl oluyor da dünyanın pek çok yerinde 'Amerika' sözcüğü duyulunca akla gelen senin taşıdığın ruh olmuyor.
Kimliğini her şeyden daha çok halkların özgürlüğü ve demokrasi üzerine temellendirmiş bir ülke nasıl bunun arkasında durmaz ve öfkeli, ırkçı, teokratik bir rejimi destekler?
Brian Eno kimdir?Britanyalı kompozitör, prodüktör, klavyeci ve şarkıcı Eno, 1971’de kurulan Roxy Music grubunun ilk üyelerinden biri. 1980'ler ve 90'ların David Bowie Coldplay, Talking Head, U2, Genesis gibi birçok popüler müzik grubu ve müzisyeniyle çalıştı. Ambient müzik janrını yaratıcısı. |
David Byrne kimdirİskoçya doğumlu, ABD'de yaşayor. 1975 ile 1991 yılları arasında müzik yapan New Wave grubu Talking Heads'in kurucularından biri. |
Geçen yıl Mary ile birlikte İsrail'e gittik. Kızkardeşi Kudüs'te UNWRA’da (BM’in Filistin’deki yardım kuruluşu) çalışıyor. Bizi gezdirenlerden biri Filistinli, profesyonel bir rehber olan Mary'nin kızkardeşinin kocası Shadi; diğeri İsrailli bir Yahudi, Filistinlileri vurmayı ret ettiği için İsrail ordusundaki görevinden şüpheli biçimde ayrılmış olan binbaşı Oren Jacobovitch idi.
Onların eşliğinde bazı yürek parçalayıcı manzaralarla karşılaştık: Filistin evlerinin etrafı, İsrailli yerleşimciler tarafından atılan bok, sidik ve kullanılmış hijyenik pedlerden korunmak için tel örgüler ve tahtalar ile çevrilmişti.
Filistinli çocuklar okul yolunda İsrailli çocuklar tarafından beyzbol sopalarıyla dövülüyordu, ebeveynlerinin gülüşmeleri ve alkışları eşliğinde. Üç İsrailli yerleşimci aile, topraklarına el koyduğu için bütün köy tahliye edilmiş ve mağaralarda yaşamak zorunda bırakılmıştı.
Tepede kalan bir İsrail yerleşiminin kanalizasyon atığı doğrudan aşağıdaki Filistinlilere ait ekilebilir alanlara yöneltilmişti.
Duvar... Kontrol noktaları... Ve günbegün bitmek bilmeyen aşağılamalar. Sürekli şunu düşündüm: “Amerikalılar gerçekten buna göz yumabilir mi? Gerçekten bunu normal karşılıyorlar mı? Yoksa bundan haberleri mi yok?”
Barış sürecine gelince: İsrail Süreç istiyor fakat Barış istemiyor. ‘Süreç’ boyunca İsrailli yerleşimciler toprakları gaspedip kendi yerleşim alanlarını kurmaya devam ettiler… ve sonunda Filistinliler nihayet patlayıp gariban çatapatlarla isyan ettikleri zaman, son model füzelerle parçalanarak ağır yenilgiye uğradılar, uranyum bombalarıyla yok edildiler.
Çünkü 'İsrail'in kendini koruma hakkı var' (öte yandan Filistin tabii ki bu hakka sahip değil). Yerleşimciler yumruk sallarken ya da birilerinin zeytin ağaçlarını sökerken oldukça mutlu görünüyorlar.
Bu arada çoğunluğu İsrail ırkından değil; Rusya, Ukrayna, Moravya, Güney Afrika ve Brooklyn'den ‘dönüş hakkı’nı kullanarak, tartışılmaz (tanrı vergisi) toprak hakkına sahip oldukları, Arapların ise parazitten farksız olduğu fikriyle İsrail’e yakın zamanda gelen Yahudiler.
Eskiden şu Luisianalı ahbap çavuşların takındığı küstah, utanmaz, kabadayı kasıntısında ifadesini bulan eski kafalı doğrudan ırkçılık... Vergilerimizle savunulan kültür bu. Ku Klux Klan’a para göndermek gibi bir şey.
Ama bunun ötesinde, beni en çok telaşlandıran şey büyük resim. Beğen ya da beğenme dünyanın büyük çoğunluğunun gözünde Amerika batıyı temsil ediyor, yani bütün o yüksekten atan ahlak ve demokrasi hakkındaki konuşmalarına rağmen, görünen o ki batı savaşı destekliyor.
Korkum şu, bütün aydınlanma ve batı kültürünün medeniyete ait kazanımları –çılgın Mollaları mutlu edecek şekilde- aleni bir ikiyüzlülükle itibarsızlaştırılıyor.
Bu savaşın ahlaki bir gerekçesi yok, gördüğüm kadarıyla. Diğer taraftan herhangi pragmatik bir değeri bile yok. Kissingervari ‘gerçekçi politika’ anlamında da... Sadece bizi kötü gösteriyor.
Bütün bunlarla sana sorumluluk yüklediğim için üzgünüm. Yoğun olduğunu ve politikaya karşı değişik biçimde alerjin olduğunu biliyorum.
Ama bu politikanın ötesinde bir şey. Bu israf edilen bizim kuşaklar boyunca kurduğumuz medeniyet sermayemiz. Mektuptaki soruların hiç biri retorik anlam taşımıyor. Gerçekten anlamıyorum ve anlamak için soruyorum." (BE/HK)
* Türkçesi: Arzu Gündüz
* Mektubun orijinali için tıklayın.