Çağımız yeni mitler yaratmak için uygun mu bilmiyorum? Ancak Makedonya’nın Manastır şehrine gittiğiniz zaman Türkler arasında çağımıza uygun mitolojik bir söylenti ile karşılaşırsınız. Mustafa Kemal Atatürk ile Manastırlı Eleni Karinte arasında yaşandığı iddia edilen bir aşk hikayesi bazı Makedon yazarlar tarafından da dile getiriliyor. Gerçek mi, yoksa Atatürk’ün manevi gücünün yarattığı modern çağın mitolojisi mi bilinmez ama “olsaydı ne güzel olurdu” denilen bu söylenceden bahsetmek istiyorum.
Manastır şehri Selanik, İstanbul ve Sofya gibi Atatürk’ün hayatında yer tutan önemli şehirlerden birisi. Makedonya’nın başkenti Üsküp’ten sonra ülkenin ikinci büyük şehri olan Manastır, bugün Makedonya elektrik enerjisinin yüzde 80 karşılayacak büyüklükte bir sanayi şehri. Osmanlı’nın bölgeden çekilmesi sonrası Bitola adı verilen şehirde, Yugoslavya’yı Tito’nun yönettiği dönemde Manastır adının kullanılması dahi yasaklanmış. Ancak bugün Türkiye'den turizmin önemli merkezlerinden biri haline gelen Manastır şehri için, hem Bitola adı hem de Manastır adı aynı anda kullanıyor.
Özellikle Osmanlı idaresinde olan Rumeli’nin son yıllarında Manastır diplomatların yaşadığı şehir olarak anılıyor ve Balkanların bölüşülmesindeki tüm ince hesaplar, başkaldıranların oluşturduğu büyük organizasyonlar bu şehirde yapılıyor. 1936 Vranyevçe doğumlu, yazar Çane Zdravkovski savaş döneminde yaşanan tüm bu gelişmeleri, Manastır şehri hikayelerini Konsoloslar Şehri adılı bir kitapta topluyor. Ve yine aynı yazar Mustafa Kemal’in Manastırlı Eleni ile yaşadığı aşkı Balkonun Altında Serenat kitabında senaryolaştırıyor. Benzer şekilde yazar Dr. Trayko Ognenovski ve Balkanların ilk fotoğrafçısı Milton Manaki’de bu aşkın varlığına şahitlik ediyorlar. Ayrıca senaryo yazarı ve rejisör Tarık Dursun K. “Mustafa” adlı senaryosun da Mustafa Kemal ve Eleni Karinte aşkına yer vererek kulağa hoş gelen bu romantik söylenceyi güçlendiriyor.
Fotoğrafçı Milton Manaki Mustafa Kemal’i ilk olarak görevli olduğu Manastır’daki askeri törende görüyor. Askeri liseyi tamamlayan öğrencilerin diploma töreni sırasında en başarılı öğrenci olmasına rağmen adının ikinci olarak söylenmesine kızan Mustafa Kemal’in dik başlılığı, Milton Manaki’nin dikkatini çekiyor. Daha sonra Manastır’a Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) olarak gelen ve Askeri İdadi’de yöneticilik yapan Mustafa Kemal’i ortak arkadaşları vasıtasıyla daha yakından tanıma fırsatı buluyor. Manaki hatıralarında Mustafa Kemal’i şöyle anlatıyor:
“Askeri İdadi’de kendini çok yalnız hissediyordu. Kent Kütüphanesinde Fransız yazarlarının eserlerini okuyarak vakitlerini değerlendiriyordu. Fransızcası mükemmeldi. Bir özelliği de, halklar arasında ayrım yapmamasıydı. Bu da kendisini sevdirmek için yeterli oldu.”
Milton Manaki anılarında, Mustafa Kemal’in öğrenim gördüğü askeri lisenin 3. Ordu bünyesinde olduğunu, ordunun her sene şehrin ana caddesinde resmi geçit yaptığını, bugün Şirok Sokak olarak anılan bu ana cadde üzerinde şehrin zenginlerinin yaşadığını (ki Türk turistlerin özellikle götürüldüğü bu sokakta Eleni’nin geçmişte yaşadığı ev, Atatürk’ün de sevdiği kadına serenat yaptığı söylencesi nedeniyle özellikle tanıtılıyor), her askeri geçit sırasında insanların balkonları, pencereleri çiçekler, flamalar ve desenli renkli halılarla doldurduğunu ve herkesin askerlere büyük sevgi gösterisinde bulunduğunu yazıyor. Ve yine hikaye bu ya, resmi geçit esnasında henüz on üç yaşında olan Eleni’de balkondaymış. Gözü de kortejin hep ikinci sırasında yürüyen ciddi görünümlü yakışıklı bir gencin üzerindeymiş. Kızın bu dikkatli bakışı esnasında Mustafa Kemal aniden gözlerini onun olduğu balkona çevirmiş ve ilk aşk kıvılcımı bu bakışla alevlenmiş.
Mustafa Kemal okulu bitirdikten bir süre sonra Manastır’dan ayrılmış. Yedi yıl sonra 1907 yılında Manastır İdadisine yönetici olarak dönmesi bu aşkın gerçek anlamda başlangıcı olmuş. O günlerde zengin Hıristiyan aileler belirli zamanlarda şehrin önde gelen seçkin ailelerine ziyafetler verirlermiş. Bu ziyafetlere bazı Türk memurları da çağrılırmış, Mustafa Kemal de bu davetlere kentin Emniyet Müdürlüğünde görevli amcası Adem Efendi vasıtasıyla gidiyormuş. Karinta’la ailesiyle amcası vasıtasıyla tanışmış. İlk görüştüklerinde Eleni doğumgünü kutluyormuş ve ilk yakınlaşma o zaman olmuş.
“Hatırlıyorum olay şehirde büyük yankı uyandırdı. Durum Valiye kadar intikal etti. Bir Hıristiyan’ın bir Türk’e varması hoş karşılamayan Piskoposluk devreye girdi. Bu arda skandalın örtbas edilmesi için Eleni Lerin’e, (şimdiki adıyla Florina’ya) gönderildi. Sonra da evlendirildi.”
Milton Manki bu kısa görüşmenin bile şehirde kıyametin kopmasına neden olduğunu, dindar, mutaassıp bir ailenin kızı olan Eleni’nin aşkını içine gömdüğünü, geçici olarak sürgün gönderildiği Lerin’de evlenip ailesinin istekleri doğrultusunda hareket ettiğini, hatta bu arada Mustafa Kemal’in de şehir sosyetesi arasında dilden dile dolaşan dedikodu nedeniyle ihtar aldığını, ancak emniyet müdürlüğünde görevli amcası sayesinde bu durumun kayıtlara geçmediğini, yine anılarında anlatıyor.
Şair ve yazar Çane Zdravkovski Balkonun Altında Serenat adlı kitabında bu aşkı ve ilk karşılaşmayı, buluşmalarını, Mustafa Kemal’in evinin balkonundaki Eleni’ye yaptığı aşk serenatını uzun uzadıya anlatılıyor kitabında. Kitapta iki farklı kültüre sahip Hristiyan ve Müslüman gençler arasında yaşanan bu yakınlaşmanın günümüzde de olduğu gibi büyük tepkiyle karşılandığını belirtiyor. Gençler sevginin gücü ile bu önyargıyı yıkmak istemiş, Mustafa Kemal’e çok aşık olduğu Eleni’yi kaçırmış. Bu olay şehirde çok büyük yankı uyandırmış, Eleni’nin zengin babası kendi nüfuzunu ve Yunan Piskoposunun yetkisini kullanarak, baldızının evine sığınan gençleri gizli sığınaklarında yakalamış. Mustafa Kemal’in elinden kızını alan baba, Eleni’yi mutsuz bir evliliğe mahkum etmiş. Mustafa Kemal de bu olayın sonunda Manastır’dan ayrılmak zorunda kalmış. Eleni evli olmasına rağmen Mustafa Kemal’e aşk mektupları göndermiş, ancak Mustafa Kemal Eleni’yi bir daha hiç görmemiş ve aramamış. Hatta Balkanların Romeo ve Juliet’i olarak anılan bu aşkın belgesi olan mektubun fotokopisi Manastır Müzesini dolaşan Türk turistlere geçmiş yıllarda dağıtılırmış.
Özellikle Balkanlara veya Makedonya’ya turist olarak giderseniz yerel rehberler mutlaka Atatürk ve Eleni Karinte’nin bu aşkından bahsederler. Ve Eleni’nin Şirok sokakta yaşadığı evin Türkiye hükümetleri tarafından neden müze yapılmadığı sorgulanır. Ancak Türkiye’den turistlerinin hoşuna giden bu aşk hikayesinde resmi belgeler olmadığı gerekçesiyle hükümetler düzeyinde sahip çıkan olmamış. Modern çağın bu aşkı hikâyesiyle ilgili ayrıntıları geçen Haziran ayında Haydarpaşa Garında gerçekleştirilen 9.Kadıköy Kitap Fuarında gazeteci Musa Ağıcık kitaplarını imzaladığı stantta ettiğimiz sohbet sonunda ulaştım.
Bu makalenin konusu olan anlatının ayrıntılarını Musa Ağıcık ve Dr. Azmi Koçak’ın Atatürk’ün İlk Aşkı, Manastırlı Eleni adlı, 2017’de Demos yayınlarından çıkan kitabından aldım. Yine aynı kitapta Gazeteci Dimitar Dimitrovoski Atatürk ve Karinte’nin aşklarının gerçeği ve kuruntular adlı makalesinde Balkanların Romeo ve Jüliet’i olarak anılan bu aşk hikayesinin Eleni Karinte’nin hayatta olan bazı yakınları tarafından da doğrulandığını, ancak bu aşkın kanıtlanması için resmi belgelerin olması gerektiğini, Atatürk ile Eleni Karinte arasında yaşandığı iddia edilen yüzyıllık aşk hikayesinin en çok Türkiye’den gelen turistleri memnun ettiğini, Makedonyalıların ise bu hikayeye inanmadıklarını söylüyor.
Biz yine de benim gibi Balkanlar aşığı olan gazeteci yazar Musa Ağıcık ile bu aşk hikayesinde yeni belgelere ulaşılmasını ve en azından yüzyıl daha Eleni ile Mustafa Kemal’in aşkının dilden dile dolaşmasını diledik. (PT/ÇT)