Yoksa bianet'te, Japon kızların hayallerine, ya da şüphesiz güzide bir camia da olsa, bir kulübün menfaatlerine halel geliyor diye feveran etmenin, site ilkelerine ve yönetim planına aykırı olacağı hususunun ben de farkındayım.
Konuyla ilgisi olanlar hatırlarlar, İlhan Mansız sakatlığını ileri sürerek izinsiz Almanya'ya tedaviye gittiği için, bu genç bünyeyi İstiklal Mahkemesi kurup asmadığımız kaldı. Efendim öyle mi olmalıymış böyle mi olmalıymış, bunlar lüzumsuz geri top yapmak, daha da iyisinden top dolaştırmaktır.
Milli takımdan affını istemek
Bu satırları yazarken, 1 Eylül 2002 günü saat 13.30 surları, NTV'de Kenan Onuk'un programında tartışıyorlar. Böyle tartışmalar sıralamayı değiştirmez. Kanaatimce, sorun, bundan da büyüktür. Bugün bir futbolcunun, asıl, akıl ve vücut tamlığı bakımından "turp gibi" olması halinde "milli forma"yı reddetmesi, basının ağzıyla "milli takımdan affını istemesi" mümkün müdür?
Bu soruyu soranın, benim gibi işi futbol gazeteciliği olmayan birisi olması bile, ne kadar zorlu bir kura çekildiğini göstermez mi?
Milli futbol maçı, milli dava mıdır? Türkiye'nin milli futbol maçı, yurttaşlarından oluşan bir futbol takımının, diğer bir ülkenin yurttaşlarından oluşan futbol takımıyla yaptığı maça denir. Bu kadar! Tanım istiyorsanız, işte tanım. Milli dava hususunda ise kendimi bildim bileli kafama vurulduğu için, herkesi memnun edecek bir tanım bulmakta zorlanırım. Ama üstüme gelinirse de, bu futbol işinin milli dava olmadığını bilecek kadar da fikir sahibiyizdir.
Misak-ı milli sınırları çaat
Seferberlik ilan edildi de, çağrıldığı halde silah başına gitmeyen mi var? Anladık, bunun cezası var. Kaldı ki uyum yasaları, vicdani ret filan gibi bir takım tartışmalara da girmek istemem. Tırstığımdan değil, zaman ve zemin müsait değil.
Sanırsınız ki, milli takım yenildiğinde, misak - milli sınırları çaat diye ortasından bölünecek, yurdun bütün tersaneleri işgal edilecek, dahili ve harici bedbahtlar zuhur edecek.
Profesyonel bir topçu olsam, kendimi iyi hissetmesem, ya da en basitinden sakatlık korkusuyla, daha olmadı, takımımdaki performansımı daha da önemli bulduğumdan, neden "hoca, kusura bakma" diyemem? Var mı bunun mantıklı bir izahı, varsa ben neden bilmiyorum?
Hem Galatasaray hem Brezilya
Çok yakın bir arkadaşımın sekiz dokuz yaşında bir oğlu var, Galatasaray'ı ve Brezilya'yı tutuyor. Dünya Kupası'ndaki her iki Brezilya maçında da, inanmazsınız Brezilya'yı tuttu. Uç örnek demeyin. Bir meseleyi bazen izah etmek için uç örnekler vermek gerekir.
Gençlik yıllarınızda o çubuğu bükenler iyiydi de, şimdi mi kötü oldular? Ayrıca, babasının empoze ettiği bir şey değil bu, tam tersine, "oğlum iş mi bu seninkisi" diye, itirazını da yapıyor ama başına geleceği bildiğinden kamuya açık mekanlarda bu maçı seyrettirmedi.
Yazık günah değil mi, çocuğu şimdiden kamusal mekanlara alıştırsak. O da sosyalleşse, taraftar kimliği altında ezdirmesek bu yavru bünyeyi. Neyse diyeceğim şudur; sonuçta iki takım çıkıyor oyun oynuyorlar. Biz de Türkiye'yi milli hezeyanlarla değil; bizim çocuklara sevgimizden tuttuk.
Ortega, revivo, Mirkoviç, Steviç
Gerçi İlhan Mansız Dosyası, karşılıklı hatalar teşhis ve tespitiyle kapatıldı ama, ben böyle düşünüyorum diye bana (şahsınızı tenzih ederim) "kansız" muamelesi yapar, asker kaçağı yerine koyarsanız, "neler gördü bu Erkan" der, arkamı döner giderim. Yoksa biz sevmeyiz askerlik hatıralarını anlatan Türk genci konseptini.
Efendim, Fenerbahçe - Feyenoord maçında cimbomlu Fener'i tutuyor. Niye? Milli davaymış bu? Nasıl yani, Ortega, Revivo, Mirkoviç, Steviç ne zaman sünnet olup yurttaşlığa geçti de (çünkü birinci şartı budur, Müslüman - Türk olacaksın) milli mesele oluyor bu işler. Bir takımı tutmak, pekala en yakın rakip takımın her yerde, her hal ve şartta başarısız olmasını ihtiva ediyor olabilir. Ne var bunda.
Efendim, tamam milli dava değil ama, Galatasaray Avrupa'da başarılı olursa, daha çok takım Avrupa'ya çıkar. Şampiyonlar Ligi'ne , UEFA'ya daha çok Türk takımı katılır. İyi, GS, o puanları zaten senin için topluyordu, için rahat etsin.
Bir Fenerliler, bir Cimbomlular
Bakın kimseye kendi oyun kurgumu dayatıyor değilim, her bünye, kendine uygun bir takım dizilişi yapar, oyun içinde değişik varyasyonlar dener, buna bir itirazım yok. Ama elimde değil, bu işi "milli dava" haline getirmenin yan tesirlerini hesaba katmak istiyorum.
Avrupa'dan bir takımla oynayan "bizim" takımın lig maçının ertelenmesi de, bu tür hezeyanlarla yakından ilgilidir. Yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar, bu ayrı. Geçen yıl Galatasaray'ın maçı ertelenirken Fener'li yazarlar ayağa kalkıyor, bu yıl Fener'in Antep maçı ertelenirken de cimbomlu yazarlar.
Bu üçü bir yerde oturup bir prensip kararı daha alsa ya. Havuzu paylaşırken olsun, taraftar götürmeme konusunda olsun bir araya geliyorsunuz. Sıksın maçanız, maç erteletmeme konusunda, ikide bir misketlerinizi kapıp kaçacağınıza, oturup medeni üç Puro Türk'ü gibi anlaşma yapın da göreyim gül cemalinizi.
İşkence iddiasıyla yargılanan polisler
Bakın işte, önümüzdeki hafta Ankaragücü, Denizli ve Kocaeli'nin de maçları var. Onların maçları neden ertelenmesin?
Ama işimiz gücümüz dolan dalavere. Güya Avrupa Birliği'ne gireceğiz. Manisa'da sonunda aklanan kardeşlerimize işkence yaptığı iddiasıyla yargılanan polislerden birini, Devlet yıllardır bulamıyor, bu "milli dava" olmuyor da, milli maç milli dava olacak.
Pardon! (EG/NM)