Kaydedilenlerin mezarları neden yoktur?
Özgürlükleri ve hak arama hakkını ortadan kaldıran tüm devletler hızla faşizme doğru yelken açmış süratle yol alırken; adaleti, hukuku, yargıyı ve idareyi polis güçlerine teslim etmekten çekinmiyorlar.
BBC haberine göre son on yıl içinde Meksika'da 100 binden fazla kişi öldü, 27 bin kişi de kayboldu. Geçmiş tarihi acılarla dolu bizim memlekette, artık kayıplar sayılmıyor bile.
Meksika’da “kayıp” yakınları ana babaların, eşlerin, çocukların acısı dinmiyor. 26 Eylül 2014 günü “43 öğrencinin kaybedilmesi” olayını unutmuyorlar.
1968’de Tlatelolco Katliamını anmak için 43 öğrencinin, Mexico City’ye gitmek üzere otobüsle yolu çıktıkları, otobüsün ise polis tarafından durdurulduğu biliniyor. Araştırmaların sonucuna göre öğrencilerin gözaltına alındıktan sonra “Guerreros Unidos” adlı uyuşturucu çetesine teslim edildiği ve bu çete tarafından öldürüldüğü iddia ediliyor.
43 öğrenci 26 Eylül 2014 günü Mexico City'nin 200 kilometre kadar güney batısındaki Iguala kasabası yakınlarında gösteri yapmak istemişti. Polis müdahale etti. Protestocu öğrencileri gözaltına altı. BBC’nin haberine göre; polis yetkilileri “Öğrencileri gözaltına aldıklarını ve daha sonra bölgede faaliyet gösteren Guerreros Unidos adlı uyuşturucu çetesi mensuplarına verdiklerini itiraf etti. Başsavcı Murillo Karam yakalanan çete üyelerinin de öğrencileri öldürüp yaktıklarını itiraf ettiğini açıkladı. Çete üyelerinin, yanmış cesetleri çöplük olarak kullanılan bir suya attıklarını ve şu anda kendisi de tutuklu olan çete liderine de öğrencileri hasım çeteye mensup olduklarını düşünerek öldürdüklerini söyledikleri kaydediliyor. Çöplükte yapılan aramada plastik torbalara doldurulmuş yanık ceset kalıntıları bulunmuştu.”
Meksika Hükümetinin raporuna göre; kaybolan gençler bir çöplükte yakılmış. Ama Bağımsız Araştırma Komisyonu (IACHR) resmi soruşturma Raporundaki bu bulguların yanlış olduğunu açıklamıştı.
Olayın ardından Iguala'nin Belediye Başkanı Jose Luis Abarca, “polise öğrencilere müdahale emri verdiği gerekçesiyle” tutuklanmış ve Guerrero eyaletinin valisi Angel Aguirre 2014 yılı Ekim ayında öğrencilerin bulunamaması nedeniyle istifa etmek zorunda kalmıştı.
2014 yılı Kasım ayında Mexico City’de gerçekleşen kitlesel protesto eylemi nedeniyle “kaybedilme” olayının çözümsüzlüğünden şaşkına dönen Meksika Cumhurbaşkanı Enrique Pena Nieto, bazı eylemcileri "istikrarı bozmaya çalışmakla" suçluyordu.
Bütün bunlar, sadece iddialar. Cenazeler yok, öğrenciler kayıp, akıbetleri ve failleri meçhul!
Aydınlanmayan kaybedilme olayında tek gerçek; Meksika Ayotzinapa öğrencilerinin akıbetinin meçhul olması. Ailelerinin adalet arayışları ise sürüyor.
Aileler dört yıl önce “43 öğrencinin kaybedilmesi” nedeniyle yapılan resmi açıklamaların hiçbirisine inanmıyor. Cenazelerine bile sahip olamadığı ve bir mezar yeri dahi bulunmayan kayıp yakınları ve Meksika halkı; “43 öğrencinin kaybedilmesi” nedeniyle hükümetin sorumlu olduğuna inanıyor.
26 Eylül 2018 günü Mexico City’de kaybedilen 43 öğrenci için sokaklara taşan halk sorumluları dört yıl sonra yeniden protesto etti.
Kaybedilen 43 öğrenci için 26 Eylül’de gerçekleştirilen kitlesel protesto eylemine katılan ve Aralık ayında göreve başlayacak olan Andreas Manuel Lopez Obrador, kayıp ailelerine yeni kurulacak bir Hakikat Komisyonunun araştırmalara başlayacağını ve bu konunun takipçisi olacağını söylemiş.
Meksika ile Türkiye aynı iklim kuşağında. Orada da patates, soğan yetişiyor, bizde de.
Meksika’da gözaltına kayıpların araştırılacağı söyleniyor, bizde de çok söylendi.
Türkiye’de devlet büyükleri Cumartesi Anneleri’yle görüşüyor, kayıpların bulunacağı sözü veriliyor. Sonra seslerini duyurmak için toplandıkları kentin meydanları kapatılıyor.
Meksika’da da politikacılar kayıpların bulunacağı sözüyle iktidar olup seçimleri kazanıyor.
Ölülerini kendi elleriyle gömebilmek bile bir umutsa insan için; insanın insana ettiğini kim yazabilir ve hangi cümleler dayanır kaybedilmişlerin geride kalanlara bıraktıkları acılarına?
“Ölüsünü gömebilmek, mezarlarına gidip dua etmek; zorla kaybedilenin bir gün çıkıp gelmeyeceği bilse de yokluğunun verdiği belirsizlikten ve bitimsiz travmalardan bir nebze de olsa uzaklaşmasına yardımcı olur. Fakat aile ferdinin, babanın, kardeşin, eşin, çocuğun yokluğu sadece dini gerekliliklerini yerine getirmemeyi değil, hayatın normale dönmesi için elzem olan ‘yası’ askıda bırakır. Bedenden ve mezardan mahrumiyet, yası da imkansızlaştırır. Ne ölüler tam ölebilir ne de yaşayan hayata kaldıkları yerden devam edebilir (Özsoy 2012). Hayat ile ölüm arasında acımasız bir sıkışma, hayat ile ölümün iç içe geçtiği gayri-insanı bir insanlık hali katmerlenir.” (Biçer, Ümit. Barış Kitabı. Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları. Kasım 2015 Ankara. Sayfa 395).
Türkiye ile Meksika arası kaç kilometre?
Oradan gelen sesler ile buradan oraya ulaşan seslerin sahipleri, kayıplarını arıyor.
Geride kalanların hayatlarına sıkıştırılmış kaybedilenlerin yokluğuna, acılarına ve seslerine ses vermeliyiz.
Kaybedilenlerin mezarlarından mahrum halleri devletlerin suçudur.
Hepimizin yüreklerimizde bu seslere yer açmamızın zamanıdır.
Bu seslere ses vermenin vakti hiç geçmemelidir. (Fİ/BK)
* Meksika'daki eylemden fotoğraf: https://www.telesurtv.net
* Cumartesi Anneleri/İnsanları fotoğrafı: bianet