Almanya’nın ilk kadın Başbakanı ya da Şansölyesi Angela Merkel, son dönemlerdeki tüm seçimlerde büyük oy kaybına uğrayan partisi CDU’nun (Hıristiyan Sosyal Birlik) genel başkanlığını bırakıyor.
Şimdiye kadar federal başbakanlık ve parti genel başkanlığı makamlarının aynı kişide bulunmasını ısrarla savunan Merkel, CDU’nun Hessen eyalet seçimlerindeki oy kaybının yüzde 11’i geçmesi üzerine genel başkanlığa yeniden aday olmayacağını açıkladı.
Hıristiyan ve sosyal demokratların koalisyonda olduğu federal hükümetin başında kalmaya devam edeceğini belirten Merkel, 2021 yılındaki genel seçimlerde de siyaseti bırakacağını duyurdu.
Merkel’in bu yönde karar aldığının duyulmasının ardından CDU genel başkanlığı için yarış başladı. Bu göreve adaylığını açıklayan ilk politikacı Merkel tarafından dokuz ay önce CDU Genel Başkanlığı’na getirilen Annegret Kramp-Karrenbauer oldu. Potansiyel adaylar arasında geçmişte her fırsatta Merkel’i eleştiren ve liderlik yarışını kaybedip, siyaseti bırakan Frederick Merz de yer alıyor. Adı geçen diğer adaylardan biri son zamanlarda yıldızı parlayan genç kuşak politikacılardan Federal Sağlık Bakanı Jens Spahn ve Almanya’nın en büyük eyaleti Kuzey Ren Vestfalya’nın sempatik Başbakanı Armin Laschet. CDU’nun yeni genel başkan yıl sonunda gerçekleştirilecek kurultayında seçilecek.
Merkel’in tüm oy kaybına rağmen halen Almanya’nın en büyük partisi olan CDU’nun başkanlığını bırakmasının ardından hükümet başkanı olarak da zayıflaması ve bu görevinden ayrılması yolundaki baskıların da artması bekleniyor. Daha şimdiden “Merkel, asıl federal başbakanlığı bırakmalı” eleştirisini açıkça dile getirilmeye başlandı.
18 yıldır partinin başında
TIKLAYIN - Angela Merkel: Doğu Almanya Günlerinden Başbakanlığa
2000 yılında CDU Genel Başkanlığı’na getirilen ve 2005 yılından bu yana da önce sosyal demokratlarla, sonra liberallerle ve sonra yine sosyal demokratlarla koalisyona giderek kurduğu federal hükümetlerin başında bulunan Angela Merkel, uzun yıllar boyunca Almanya’nın en güvenilen politikacıları arasında yer aldı. Ancak, 2015 yılında yaşanan “sığınmacı krizi”nin ardından sürekli güç kaybetti.
Merkel, Almanya’nın sınırlarının sığınmacılara kapatılmasını ve ülkeye alınacak sığınmacı sayısına üst sınır getirilmesi taleplerine, bunun bir “anayasal hak olduğu“ gerekçesiyle sürekli karşı çıktı. Bu nedenle sadece başta aşırı sağcı parti AfD olmak üzere yabancı düşmanlarından değil, muhalefetteki diğer partilerden, daha da önemlisi kendi partisi CDU ve kardeş parti CSU’dan ağır eleştirilerle karşı karşıya kaldı. Hıristiyan birlik partilerinin federal düzeyde ve son olarak iki hafta önce Bavyera’da, dün de Hessen eyaletinde yaşadığı büyük oy kaybının sorumlusu olarak gösterildi.
Bakanını zapt edemeyen başbakan!
Merkel liderliğindeki Hıristiyan birlik partileri (CDU/CSU) yeniden iktidara geldikleri 2005’te oyların yüzde 35’ini almıştı.
2009’daki seçimde küçük bir gerileme (yüzde 1,4) oldu, ancak 2013’te büyük artış göstererek yüzde 41,5’i buldular.
Merkel’in prestiji 2015 yılında kısa bir süre içinde Almanya’nın 1 milyona yakın sığınmacı alana kadar arttı. Merkel, o dönem Nobel Barış Ödülü’ne adayları arasında yer aldı ve çoğunluğun gurur duyduğu bir politikacı oldu. Ancak bu dönem fazla sürmedi. Toplumun çoğunluğunun sığınmacılara yönelik “hoşgörülü“ ve hatta “misafirperver“ yaklaşımı, aşırı sağcılar parti ve örgütlerle, CDU’nun kardeş partisi CSU’nun, özellikle de bu partinin Genel Başkanı Horst Seehofer’in çıkışları ve tüm Avrupa Birliği’ni krize sokan „sığınmacı krizi“ nedeniyle kısa sürede ortadan kayboldu. O döneme kadar Avrupa Birliği’ni genel olarak Almanya’nın isteği çizgide yönlendirebilen Merkel, çeşitli üye ülkelerde iktidara gelen aşırı sağcı hükümetlerin direnişi karşısında, sığınmacı krizine Avrupa çapında bir çözüm getirilmesini sağlayamadı.
Merkel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı anlaşma sonucu Türkiye üzerinden Avrupa’ya gelen sığınmacı akını durdu, ancak bu “başarısı”sına rağmen sadece Almanya’da değil, birçok Avrupa ülkesinde „sığınmacı krizinin sorumlusu“ olarak görülmeye devam etti.
Merkel’i istemeyenler artıyordu
Bu arada birlik partilerinin güç kaybı sürüyordu. Geçen yıl sonunda gerçekleştirilen genel seçimdeki oy kaybı yüzde 8,6 oldu. Seçimden sonra zorlukla kurulan CDU/CSU- SPD koalisyon hükümeti, İçişleri Bakanı olarak görev alan Seehofer’in Merkel’e açık muhalefeti nedeniyle sürekli prestij kaybetti. Son kamuoyu yoklamaları birlik partilerinin oylarının yüzde 26’ya kadar gerilediğini gösteriyordu. Merkel’in başbakanlıkta kalmasını istemeyenlerin oranı yüzde 56’ya yükseldi. “En güvenilen ya da sevilen politikacılar” sıralamasında gerilere düştü.
Son olarak Almanya’nın önemli eyaletlerinden Bavyera ve Hessen’de gerçekleştirilen seçimlerde CDU ve CSU’nun oylarındaki büyük gerileme de bunun göstergesi oldu. Ekonomik açıdan Almanya’nın en iyi durumdaki bu iki eyaletinde iktidarda bulunan Hıristiyan demokratların iki hafta içinde karşı karşıya kaldıkları ağır oy kaybının, bu eyaletlerdeki icraatlarına değil, Merkel liderliğindeki federal hükümete olan tepkisinden kaynaklandığı açıktı.
Merkel, CDU genel başkanlığını bırakacağını açıklayarak yeni bir dönemin başlamasına yol açtı. CDU içinde ona karşı gelişen muhalefet, onun 2021’deki genel seçimlere kadar federal hükümetin başında kalmasını tolere edebilir. Ancak Berlin’deki hükümetin istikrarı ve devamı için başka faktörler de önemli. Son seçimlerde hezimete uğrayan hükümet ortağı diğer partiler CSU ve SPD de benzer gelişmelere gebe. Almanya, kısa bir süre sonra kendisini yeni bir hükümet arayışı içinde bulabilir…
Almanya'da siyasetin 50 yılıCDU, 1945'te, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hem Almanya'nın batısında ABD ve müttefiklerinin kontrolü altındaki Batı Almanya'da, hem de Sovyetler Birliği'nin kontrolü altındaki Doğu Almanya'da kuruldu. Batı'daki CDU, burada 1949 yılında kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti'nin büyük kitle partilerinden biri olarak o günden bu yana ülke kaderini belirleyen parti oldu. Sosyalizme geçen doğudaki CDU da, orada iktidarı esasen elinde tutan parti SED'yle (Sosyalist Birlik Partisi) birlikte hareket etti. Yıkılıncaya kadar kurulan sosyalist DDR'deki (Demokratik Almanya Cumhuriyeti) hükümetlerde yer aldı, ancak batıdaki kardeş partisi tarafından "komünistlerin güdümünde olduğu" gerekçesiyle ciddiye alınmadı. DDR'in çözülüp, Federal Almanya Cumhuriyeti'ne katılmasıyla iki parti birleşti. Federal Almanya'da 1949'dan sonra 1969-82 ve 1998-2005 dönemleri hariç, çeşitli partilerle girdiği koalisyonların büyük ortağı olarak toplam 50 yıl iktidarda olan CDU içinden şimdiye kadar beş federal başbakan çıktı. Almanya'nın ŞansölyeleriKonrad Adenauer (1946-1966 arasında CDU Genel Başkanı, 1949-1963 döneminde Federal Başbakan) Ludwig Erhard (1966-1967 arasında CDU Genel Başkanı, 1963-1966 döneminde Federal Başbakan) Kurt Georg Kiesinger (1967-1971 arasında CDU Genel Başkanı, 1966-69 döneminde Federal Başbakan) Rainer Barzel (1971-1973 arasında CDU Genel Başkanı) Helmut Kohl (1973-1998 arasında CDU Genel Başkanı, 1982-98 döneminde Federal Başbakan) Wolfgang Schäuble (1998-2000 arasında CDU Genel Başkanı) Angela Merkel (2000'den bu yana CDU Genel Başkanı, 2005'ten bu yana Federal Başbakan) |
(GK/HK)