Geçen hafta Cudi Samara’nın Med Yayınları’ndan çıkan “Gün Doğumuna Yürüyüş” adlı kitabını okudum.
Bir solukta okunabilecek ince bir kitap.
Mart 2010 tarihinde basılmış kitabın sayfalarında yol alırken, bir yandan da bugün kıyasıya sürene tartışmaları düşündüm.
Kitabı bitirdiğimde, kendi kendime; “Acaba bu kitabı kaç kişi okumuştur?” sorusunu yöneltince, “hemen mutlaka kitabın tanıtımını yazarak paylaşmalıyım” diye düşündüm.
Ve gördüğünüz gibi bugünkü konuğum Cudi Samara’nın kitabı.
1998 Haziran’ında gerillaya katılan Samara,1999 yılındaki geri çekilmeyi yaşayanlardan biri.
Gerillanın Sivas kolundan.
Onca pusuya ihanete rağmen sağ kalmayı başaranlardan.
2006 yılında Suriye polisi tarafından gözaltına alınmış.
Mayıs 2007’de de Türkiye’ye teslim edilmiş.
Özel yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nde “yargılanmış” ve toplam 25 yıla mahkûm edilmiş.
Şu an memleketin hangi hapishanesinde olduğunu bilmesem de cezasının infazını doldurmakta olduğu kesin.
Samara 1999 yılında yaşadıkları o uzun yürüyüşü, devletin dokunmayacağız diyip de peşlerine düşüşünü ve uğradıkları ihanetin öyküsünü yazmış!
Kitabın özgünlüğü ise, bir dönemi, anılarını anlatmasından öte o süreçte yaşananların bugün ışık tutmasıdır.
Cudi Samara hapishanede anılarını yazarken, yaşadıklarının bugüne ışık tutabileceğini ne kadar düşünüp dikkate almıştır?
Doğrusu bunun yanıtı kendinde saklı.
Ancak kitap okunduğunda, bugün süren tartışmalarda:
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın ve diğer Konsey üyelerinin, bu süreçte devletle görüşmeleri bizzat sürdüren PKK lideri Abdullah Öcalan’ın kaygılarını anlamak ve desteklemek bakımından önemli katkılar sunacağı rahatlıkla görülecektir.
“Şehit Gernaz (Selami Aslan) ve tüm devrim şehitlerine” adanmış kitap, insanlığın özgürlük yürüyüşünü betimleyen bir şiirle başlıyor.
Ve sözü dolaştırmadan direkt meseleye giriyor.
Yazar 1 Eylül 1999 tarihinde PKK’nin yaptığı ateşkes ve geri çekilme çağrısıyla başlıyor süreci anlatmaya.
Anlatırken dahil olduğu ve yol boyunca karşılaştıkları gerilla gruplarının yaşadığı boşluğu, sorunları ve soruları açık açık paylaşmış.
Gerillanın duygu dünyası, gelgitleri, ihanet edenlerin yarattığı sorun ve zararları…
O dağlarda yıllarca silahla dolaşıp, dağların zirvesinde olmanın bireylerde yarattığı psikolojiyi…
Ve daha sonra fazlasını sığdırmış kitabına.
Kendilerine merkezden yapılan çağrıya kulak verip, aylarca yürüyerek geldikleri ve üstlendikleri coğrafyayı terk edeceklerdir.
Ancak o günün koşullarında hem yapılan çağrıyı, hem de çekilmenin içeriğini anlamakta zorlanırlar.
Adeta tırnaklarıyla kazıdıkları mevzileri arkalarında bırakarak geldikleri bölgeye geri dönmek zor gelse de, önderliklerinin yaptığı çağrıya uymayı da, aldıkları eğitimin, parti disiplinin bir gereği olarak yerine getirmek için karlı dağları, sarp kayaları, açlığa ve soğuğa rağmen aşmak üzere yollara düşerler.
Kat etmeleri gereken mesafeyi şöyle anlatır yazar:
“Ayrılacağımız yer Sivas’la Erzincan sınırı. Buranın ismi: Beyaz Dağ. Çukurlarla bir arazi ve suyu acı ve bu yüzden arkadaşların en sevmediği bölge. Üstelik gerillaya da uygun değil. Ama çevresini gölgenin en yüksek dağları sarmış ve bu dağların tümünü görmek için en uygun yer. Ayrılıp gidecek olan kartalların son bir kez sarmalamış gibi duruyorlar, tam bir sevgi yumağı. Sivri üçüz tepeleriyle Kızıldağ parlak duruyor. Doğurduğu Kızılırmak’a da selam yolluyoruz onunla. Yanında Köse dağ boylu boyunca duruyor. Karını, fırtınasını, soğuğunu esirgememesine rağmen bir kış boyu gerillayı sakladığı için mutlu. Daha arkada kaç Dağ…”
Halklarımızın özlemi barış talebi o süreçte de devletin; “ terörün kökünü kazıyacağız” saldırganlığıyla kamuoyuna yansırken, perde arakasında tutsak PKK lideri Öcalan’a verilen ama yerine getirilmeyen sözler çok daha sonra açığa çıkmıştı.
DSP’nin birinci, MHP’nin ikinci parti olarak çıktığı 1999 seçimleri sokaklardaki ırkçı gösteri ve saldırılarla Kürt avına çıkmış faşist saldırıların yükseldiği bir süreçte PKK ateşkes ve geri çekilme kararını almıştı.
O gün gerillanın psikolojisini şöyle anlatıyor Samara:
“Süreç çok hızlı ilerliyor, yakalamak çok zor. Hele dezavantajlarımız göz önüne getirilirse bu daha fazla böyle. Hani bazı anlar vardır, hiç beklemediğin, hiç ummadığın bazı anlar. Var olan seyir başka yöne kayar, ne yapacağını bilmezsin, yönünü bile karıştırabilirsin. Hele yıllarca bir mevzi oluşturup yıllarca çakılı kalmamışsan ve statükolarda ısrarlıysan paramparça olmak işten bile değildir…”
Gerilla geri çekilme kararını yerine getirmek üzere yola çıktığında:
“… Herkesin içinde farklı faklı düşünceler geçti. Basın yayın imkanların yeteri kadar yoksa ve gelişmelerin içeriğini de tam bilmiyorsan aklına çeşit çeşit sorular geliyor: ‘Çekilme sadece Türkiye’den mi olacak?’ ‘Yoksa Kuzeyin tümünden mi çekileceğiz?’ ‘Çekilme nereye olacak? Biçimi, yöntemi nasıl olacak?’ vb. bir sürü soru…” yu sıralar yazar!
Onca sorunun ortasında dağ koşullarında esir liderleri Öcalan’ın isteğiyle partilerinin aldığı geri çekilme kararını yerine getirmekte tereddüt göstermezler…
Aylarca, hatta bir yıl boyunca süren bu yürüyüşü başlatan gerillanın yanıtını aradığı onlarca sorunun ağırlığı altında geçer zaman.
Meşakkatlidir yolculukları…
“Beş gündür gene hareket halindeyiz sadece bir gün dinlendik. Erzurum’dan çıkalı 25 gün oldu ve biz aralarda toplam sadece dört gün dinlendik. Yani toplam üç haftadır yürüyoruz. …”
Üçlü bir kıskaç altındadır gerilla.
Onları bağrına basıp saklayan, yaşam kaynağı olan doğa, geri dönüşte de gerillayı korusa da; patika dağ yollarından, azgın ırmaklardan geçerek binlerce kilometreyi aşmak başlı başına bir sorundur!
Dönüş yolunda, sadece devletin kurduğu pusularda yitirmezler yoldaşlarını…
Yol boyunca ihanetin o alçak yüzü de yakalarını bırakmaz!
“Kurt dumanlı havayı sever”miş misali, ihanetçiler boy verir gerilla saflarında.
Merkeze ulaştırılması için bıraktıkları mesajların iletilmediğini aylar sonra tesadüf eseri kurtulduklarında öğrenirler.
Sürecin bütün yönüyle anlatıldığı kitabı bitirince okur, ağır doğa koşullarına ihanet ve devletin operasyonlarına rağmen gerillanın gösterdiği dirençteki ideolojik payın büyüklüğünü rahatlıkla görebiliyor.
Yol boyunca yakılarak boşaltılan köylerden, coşkun akan nehirlerden, sarp kayalıklardan geçerek dağları aşarlar…
Dersim eyaleti PKK’nin aldığı ateşkes ve geri çekilme kararına uymaz!
Bu nedenle Sivas dağlarından yola çıkan Samara’nın dahil olduğu gerilla gurubu Dersim’e vardıktan sonra akıl almayacak sorunlarla karşı kalır.
Geri çekilme güzergâhında birbiriyle karşılaşan gruplar ve artan sayıyla birlikte sorunlar da büyür!
İlk yola koyuldukları tarihten sonra Dersim’i tam geçtiklerini düşündükleri sırada, dersim sınırına çakılıp kalırlar.
Tam 1 ay boyunca beklerler.
Yazar o süreci;
“… Biri sevk ederken biri de sanki hep alıkoymaya çalışıyor” cümlesiyle özetler.
Ve 1999 1 Eylül’ünde başladıkları yolculuk, 27 Kasım 1999’da merkezle kurdukları irtibat sonucunda yoluna girer.
Tarih 17 Haziran 2000’i gösterdiğinde yeniden Dersim’dedir Samara’nın grubu…
Çekilme esnasında 200 yoldaşlarının devletin saldırısı sonucu katledildiği açıklanır!
Tabii gerillanın bu çekilme esnasında yaşadıkları da ayrı bir rapor konusudur.
Cudi Samara bu büyük yürüyüş kitabının sonunda şöyle özetler:
“Bir yıllık maraton nihayet bitirildi. Başarıyla gerçekleşti. Araya bir kış girdi fakat yine de hiçbir şey mani olmadı. Tam 1 Eylül 1999’da başladı yürüyüş. Barış günüydü ve yeni sürecin gereklilikleriyle donanmıştı yol erenleri. O sene gerçekleşmedi uzun yürüyüş. Dersim’e geri dönülmek zorunda kalındı. Yenibaharda daha da bilenmişti azim ve istem. Güneşimiz istemişti çünkü ve yerine getirilmesi gerekiyordu. 12 Haziran’da Dersim’den başladı tekrar ikinci seans. Erzurum bir ana durak oldu. İkiye ayrılındı. İki grup şimdi parti merkezinde. Ve biz önceki gece aştık sınırı. Yani 11 Eylül (2000 ) sabahı vardık.”
Bu uzun yürüyüşün adını “Güneşe Bağlılık Yürüyüşü” koymuşlar o zaman…
Bugünlerde 2013 Ocak’ında Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı görüşmeler hızla ilerlerken, gerillanın nasıl, hangi yollardan çekileceği tartışmaları yapılıyor.
Ve bu süreçte Cudi Samara’nın “Gün Doğumuna Yürüyüş” adlı kitabını okumanın tam sırası derim…
İyi okumalar! (FE/HK)
* Füsun Erdoğan, 6 Nisan 2013, Gebze Kadın Kapalı Hapishane