2023 senesinde 8. kez organize düzenlenen Kastellorizo Uluslararası Belgesel Festivali "Beyond Borders" bu sene 20-27 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşiyor.
İki yakanın dostluğu için yıllardır emek sarfetmiş İstanbullu İrini Sarıoğlu etkinliğin yöneticiliğini dirayetle sürdürürken Michel Noll festivalin uluslararası gelişimini başarıyla devam ettiriyor.
Lozan Barış Antlaşması'nın 100. yıldönümünde, kendisine “butik” betimlemesi yakışan festival, mübadele yüzünden memleketlerinden uzaklaşmak zorunda bırakılmış insanların dramına eğilip muhtelif aktivitelerle ağır mevzuya dikkat çekiyor.
Gayet geniş bir coğrafyada ve bilhassa Ege’nin her iki yakasında bir zamanlar konuşulması bile tabu sayılan mübadelenin tesirleri ne yazık ki günümüze kadar hissediliyor ve sebep olduğu acılar tartışıldıkça yaraların kapanması ancak mümkün olabiliyor.
Osmanlı kültürel mazisinin halkları ve civar memleketleri düşmanlaştırıp ayrıştırmak için değil, tekrar birleştirmek için gündeme getirilmesi mübadele kurbanlarının da tercihi olsa gerek…
Jürilerde kimler var?
Festivalin değerli misafirlerinden, Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) genel sekreteri Klaus Eder Meis adasını onurlandırırken FIPRESCI jürisinde Thodoris Koutsogiannopoulos ve Davide Magnisi’nin yanında Senem Erdine’yi görüyoruz.
Tarihî gerçeklere dayanan filmlere bilhassa önem veren etkinliğin μicro başlıklı bölümünün jürisinde ise Peter Arens, Panagiotis Dendramis, Afrodti Kairaki ve Marcin Malatyńskidışında Pelin Esmer’in varlığı da dikkat çekiyor.
Festivalin Panorama bölümünde Esmer’in Kraliçe Lear (Queen Lear) adlı belgeseli yer alıyor. Bu bölümde dikkat çeken bir diğer belgesel, yönetmen hanesinde İrini Sarıoğlu adını gördüğümüz "Unutulmaz vatan Küçük Asya "(Unforgettable homeland, Asia Minor). Günümüzün Cundası, o zamanlar bilinen adıyla Moshoni’yi zorla terk ederek Yunanistan’a göç etmek durumunda kalan ailesinden devraldığı Anadolu’luğu gururla taşıyan Vassiliki Ralli’nin tanıklığıyla karşı karşıyayız. Midilli’de kendilerine yeni hayatlar kurma mücadelesine girişen aile, yaşanmış trajedilere rağmen memleketleri Cunda ve Ayvalık’ı asla unutmamışlar ve bölge kültürüne katkılarını karşı kıyıda devam ettirmişler.
Venizelos deyip geçme!
Beyond Borders festivalinin gene Panorama bölümünde yer alan filmlerden Venizelos, the struggle for Asia Minor modern Yunanistan tarihinin en mühim siyasi figürlerinden birine eğiliyor. Her ne kadar canlandırmalı sekanslar Nikos Dayandas imzalı belgeseli bazen bir televizyon estetiğine indirgese de muhtelif arşiv görüntüleri ve tarafsız akademik çalışmalara dayandırılmış senaryo filme kesinlikle inandırıcılık katıyor.
Yunanistan halkı açısından asırlar süren Osmanlı işgali ve muhtelif savaşlardan sonra Eleftherios Venizelos’un Türkiye Cumhuriyeti’ne gösterdiği sıcak alaka iki ülkenin en azından bir süreliğine epeyce yakınlaşmasına neden olmuştu. Bazı kaynaklara göre Venizelos’un Mustafa Kemal’i 1934 Nobel Barış Ödülüne aday göstermiş olması boşuna değil… arkalarından gelen liderlerin yönetiminde olanlar zaten hepimizin malumu!
Ege’nin iki yakasında da, milliyetçiliğin halkı galeyana getirmek üzere her fırsatta sömürüldüğü zamanlar ne yazık ki bir türlü geçmiyor! Türkiye ile bu kadar iç içe olup askerî tehditleri ensesinde hisseden bir adada maziyi mümkün olduğunca objektif bir bakış açısıyla deşmeye çalışsa da, bu hassas içerikli belgeseli izlemek olağanüstü bir tecrübe olsa gerek.
Festivalle üniversiteler el ele…
Fazlasıyla turistik Meis adasını varlığıyla renklendiren ve bir süreliğine de olsa yoğun bir sanat merkezi hâline getiren festival her sene olduğu gibi bu yıl da gücünü muhtelif eğitim kurumlarıyla birleştiriyor.
Kadir Has Üniversitesi’nin öne çıkan bölümlerinden İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümü ile Maltepe Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümü bu sene etkinliğin işbirliği hâlinde olduğu kurumlardan sadece ikisi.
Festivalin bu seneki yeniliklerinden biri, Beyond Storytelling adlı Akdeniz belgesel çalıştayı. Bir zamanlar kıyısındaki muhtelif halkları birleştiren unsur olarak görülen Akdeniz’in bilhassa Doğu’sunda, bir ifade şekli olarak belgeselin dili, uzman eğitmenlerin öncülüğünde irdeleniyor.
Belgesel taslaklarının tartışılıp geliştirildiği Pitching Lab kısmında ise Erdil Onur Kocatürk Uniq_Stoudios Monastery adlı projesiyle yer alıyor. İstanbul’un merkezinde halen ayakta duran en eski eklezyastik Bizans mimari örneği Studios Manastırı’nın yıkılmamak için verdiği mücadele 1.500 yıllık bir ortak mirasa verilen değeri de gözler önüne sermiş oluyor.
Aynı bölümde Begüm Aksoy "Should we see your marriage?" adlı projesiyle yer alıyor. Aksoy evlenmeye niyetli olan, biri Türkiye’li, diğeri Filistin’li iki genç insan hakkında bir belgesel çekmek istediğini belirtmiş. Filistin’in adeta “görünmez” bir ülke olması yüzünden kahramanlarımız çeşitli müşkülatla karşılaşmaktadır. Aksoy niyetinin, Pitching Lab çerçevesinde bu “görünmezlik” olgusunun analizini yapmak olduğunu sözlerine eklemiş.
Müzik her zamanki gibi ön planda…
Festivalde birçok müzik dinletisi de katılmcıların adadaki varlıklarını farklı biçimlerde neşelendiriyor.
Eski İzmir şarkılarının her zamanki gibi komşunun baştacı ettiği repetrtuarlarda mühim yer tuttuğunu bilmem söylememe gerek var mı?
Anadolu’nun bilhassa Batısından ve İstanbul’dan Yunanistan’a ister istemez müzik de göç etmiş olup komşu coğrafya kültürünün spektrumunu epeyce genişletmişti. Politikacılar birbirlerinin özelliklerini unutmuş olan iki halkı düşmanlaştırmaya çalışsa da iki yaka arasındaki benzerlikler ve ortaklıklar o kadar çok ki!
Bu kapsamda İstanbul’lu Dimitris K. Papakonstandinou’nun şiirleri Collected Poems başlığı altında festivalin başında Andreas Anagnostopoulos’un müzikleri eşliğinde seslendirilmiş oldu. İstanbul’lu şairin, eğitimini Yunanistan’da bitirdikten sonra Taksim’deki Zapyon Kız Lisesinde öğretmenlik yapmışlığı da asla unutulmuş değil.
Açılıştaki konser sırasında sıcak sesli müzisyen Kostas Triandafillidhis tarafından icra edilmiş Oniro apatilo şarkısının yorumu dinleyenleri bir kez daha hayran bıraktı.
Festival boyunca, uzun yıllardan beri adayı ilkinci vatanı haline getirmiş olan tecrübeli sanatçı Alexandros Zygouris’in heykel atölyesi vererek etkinliğin kültürel dağarcığına ayrıca katkıda bulunduğunu da eklemek şart.
Çocuklar, çevrecilik, kitaplar…
Çocuklara yönelik folklor çalışmaları bir yana Kastellorizo’nun ufaklıkları interaktif bir tiyatro oyununa ve bir sinema eğitim oturumuna da dahil edildiler.
Çocukların farkındalık düzeylerini artırmak üzere çevrecilik ve sualtı çöp toplayıcılığı da festivalin önem verdiği eğitimlerden oldu.
Beyond Borders festivalinin gelenekselleşmiş kitap tanıtım faaliyetini de gözardı etmemek lazım!
Halkların birbirlerini daha yakından tanımaları için bazı meselelere iki tarafın bakış açısıyla yaklaşmakta mutlaka fayda var.
The Asia Minor question through the eyes of foreigners adlı kitap Cenevre Üniversitesinden Matteo Campagnolo’nun inisyatifiyle yayımlanmış. Daha çok büyük İzmir yangınıyla anılan Küçük Asya Felaketi’nde esasen Batı güçlerinin rolü irdelenirken tarih bilincinin fanatikler tarafından çarpıtılmadan, gerekli mesafede durularak derinleştirilmesi gerektiği kitapta layıkıyla hatırlatılıyor.
Günümüz Urla, bir zamanların Vourla’sı, Monograph of Vourla adlı kitapta masaya yatırılıyor. Nobel ödülü sahibi şair Yorghos Seferis’in memleketinde zaman tüneline dalıp 1905’lere kadar gidiyoruz. Klimis S.İatridis imzasını gördüğümüz kitap o zamanlar Rumlar’ın bölgeye neler kazandırmış olduklarının küçük bir penceresi.
Bir çağın şanlı imparatorluk başkenti Nikomedya, savaş muhabiri ve mühim bir kişilik olarak tanınan Kostas Misailides’in kaleminden The persecutions of Bithynia & Nicomedia adlı kitapta aktarılıyor. Günümüzde İzmit adını almış şehirde doğan Misailides 1919 ile 1922 arasındaki kanlı dönemi teferruatıyla aktarırken Helen kültürünün Anadolu’da artık neredeyse tamamıyla silinmiş izlerini paylaşmakta da büyük başarı gösteriyor.
İki yakanın yakınlaşmasından yana olanlara geç de olsa hatırlatılır…
(MT/EMK)