* Fotoğraf: Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Derneği Başkanı Süheyla Doğan. (Kaynak: Yeşil Gazete)
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği'nin 20-25 Haziran tarihleri arasında düzenlemek istediği Kazdağı Ekoloji Festivali Ekofest'e önce Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkesir Şube Müdürlüğü akabinde Bayramiç Kaymakamlığınca "yangın riski" bahanesiyle izin verilmediği, Bayramiç Savcılığının hızını alamayarak, Kaymakamlık önünde basın açıklaması yaptılar diye Dernek yöneticileri hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na (2911 S.K.) muhalefetten dolayı soruşturma başlattığı, bu yüzden Dernek başkanı Süheyla Doğan'ın poliste ifade verdiği haberleri geçen hafta basında yer aldı.
Ekofest'in engellenmesine ve soruşturmaya yönelik bu girişimler doğa ve insan hakları savunucularının yoğun tepkisi ile karşılaştı.
Tüm bunlar yaşanırken kamuoyunun gündemine gelmeyen bir şey daha oldu; Süheyla Doğan hakkında soruşturma açmak yetmemiş, kendisini yakalamaya da karar vermişler.
Gerçekten de Bayramiç emniyetince ifadeye çağrıldığında, polis merkezine giden Süheyla Doğan hakkında karakolda yakalama işlemi uygulanmış. 21.06.2023 tarihli yakalama tutanağında aynen şunlar yazılı "...2911 SKM suçundan Cumhuriyet Savcısının talimatıyla 21.06.2023 günü saat 16:40'da telefon ile davet üzerine kendiliğinden polis merkezine gelerek yasal hakları yüzüne karşı okunarak zor kullanılmadan aşağıda isimleri yazılı kolluk görevlilerince yakalaması yapılmıştır".
Vahim bir durum
Yaşanan şey, bir formalite olarak geçiştirilemeyecek denli vahim bir durum.
Her şeyden önce yakalama, yakalanan kişiyi belirli bir süre de olsa özgürlüğünden mahrum bırakan bir tedbir niteliğinde. O yüzden bu tedbirin uygulanabilirliği için somut bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir; suçüstü hali gibi, kaçma durumu gibi, delilleri karartma ihtimali, çağrıldığı halde ifadeye gelmeme, kolluğa direnme gibi.
Oysa yakalama tutanağından da anlıyoruz ki Süheyla Doğan polis memurlarınca, hakkındaki iddia sebebiyle (2911 S.K. muhalefet) ifadeye çağrılmış ("iddia" diyoruz çünkü eylemin suç teşkil edip etmediğine ne polis ne de savcı karar verebilir. Bu yetki sadece mahkemelere aittir. O yüzden savcıların mahkemeye sundukları belgenin ismi, "iddianame"dir). Süheyla Doğan da bu davete kendi iradesiyle icabet ederek, polis merkezine ifade vermeye gitmiş. Ortada bir direnme, kaçma hali yok. İddia olunan suç bir basın açıklamasından ibaret. Yapılmış, bitmiş ve sosyal medyadan da paylaşılmış. Yani gizlenecek saklanacak bir yanı da yok.
Yakalama niye yapıldı?
O zaman ifadeye gelenin özgürlüğünü kısıtlayan bu yakalama niye yapıldı? Bu karar savcıya mı yoksa polise mi ait? Polis tek başına bu işlemi yaptıysa derhal savcıya haber verdi mi? Verdiyse Savcı ne yaptı? "Siz ne halt ettiniz böyle!" deyip yasadışı yakalama yapan polisler hakkında soruşturma başlattı mi? Bu yasadışı yakalama kararı savcıya aitse ve savcıyı HSK'ya şikâyet etsek, HSK savcı hakkında inceleme başlatır mı?
Cevabı "ne yazık ki" bilindik bu soruları sormak, aslında nasıl bir hukuk devleti içinde yaşamak, nasıl bir demokrasiyle yönetilmek/yönetmek isteğimizle doğrudan ilintili. O yüzden en başa dönüp bir kez daha söylemememiz gerekir ki, Ekofest gerçekte ne sebeple engelleniyorsa, aynı sebeple festival düzenleyicileri hakkında soruşturma açılıyor ve aynı sebeple Dernek başkanı Süheyla Doğan hakkında yakalama kararı çıkarılıyor.
Ekofest'in başına gelenler
Kamusal bir gücün, bir zor kullanma yetkisinin hak savunucularına ve halka yönelik bir baskı ve gözdağı aracı haline dönüştürülmesinin bu coğrafyadaki ilk örneği değildir Ekofest'in başına gelenler.
Ancak son örneği olabilmesini, demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları alanındaki ortak mücadele, dayanışma ve kararlılığımız belirleyecek. Bu amaçla, Süheyla Doğan'ı kısa süreli de olsa özgürlüğünden mahrum bırakan bu yasadışı yakalama kararı hakkında Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunacağımızın ve açılan soruşturmanın her yönüyle takipçisi olacağımızın kamuoyunca bilinmesini isteriz.
(CA/TY)