* Fotoğraf: Kazdağları'nın simgesi sincap (wikimedia).
Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği, dün (13 Nisan) yayımladığı "Kazdağları Bölgesinde Çevre Mücadelesinde Adalete Erişim Önündeki Maddi Engeller İnsan Hakları İzleme Raporu" ile Kazdağları'nda yaşanan ekolojik tahribatı ve yaşam savunucularının maruz kaldığı hak ihlallerini ortaya koydu.
Selma Kanbur Yılmaz ve Kerem Dikmen tarafından hazırlanan raporda, Kazdağları bölgesindeki termik santrallere, metalik madencilik (altın, bakır, uranyum vb.) çalışmalarına, taş ve kum ocaklarına, rüzgâr ve jeotermal enerji santrallerine, artan yapılaşmaya, eko-turizme, tarım alanlarının, sulak alanların, tarihi ve doğal yapıların tahribatına, yeni kıyı imar planlarına ve yoğunluğu artırılmış imar planlarına dikkat çekildi.
Raporun esas amaçlarından biri ise Kazdağları bölgesinde adalete erişim önündeki maddi engellerle ilgili İnsan Hakları İzleme (İHİ) çalışması yapmak.
Öne çıkanlar
Fotoğraf: Kazdağları Kardeşliği.
50 sayfalık raporda öne çıkan bulgular şöyle:
- 1990 yılında başlayan Bergama altın madeni mücadelesinden beri kadınlar birçok çevre direnişinde en önde yer aldılar. Kadınların çevre sorunlarına daha duyarlı olmaları ve mücadelede yoğun olarak yer almaları başka bir araştırmanın konusu olacak kadar kapsamlı bir analizi gerektiriyor. Ancak araştırmalar gösteriyor ki kadınlar, özellikle de yoksul kadınlar, iklim krizinden en çok etkilenenlerdir.
- Kazdağları'nda çevreyi tahrip eden şirketler, toprağı, su kaynaklarını, havayı kirletmekte, ormansızlaştırma ile biyolojik çeşitlilik krizine yol açmakta, tarım alanları verimsizleşmekte; tüm bunlar işsizlik, yoksulluk ve göçe neden olmakta ve bu olumsuzluklara en çok kadınlar, kız çocukları ve LGBTİ+'lar başta olmak üzere haklara erişim olanakları engellenen gruplar maruz kalmaktadır.
- Kazdağları bölgesinde gerçekleşmekte olan çevre yıkımı, idarenin ekoloji ve toplum yararından ziyade sermaye sahiplerinin kısa vadeli kazanımlarını gözetmesinden kaynaklanmaktadır.
- Çevrenin, ormanların ve tarımın korunmasına yönelik kanunlar uzun yıllar boyunca, enerji ve maden firmalarının lehine değiştirilmiştir. Kanun değişiklikleri ile "ÇED Gerekli Değildir" kararı almanın kriterleri firmalar için kolaylaştırılmıştır. Bu da Kazdağları bölgesini her geçen gün daha da artan çevre talanına açık hale getirmiştir.
- Kazdağları, barındırdığı ekolojik ve kültürel çeşitlilik, tarım potansiyeli, doğal güzellikleri; tarihi varlıkları ile binlerce yıldır var olduğu haliyle bu bölgedeki insanların nesiller boyunca sağlıklı bir çevrede yaşamasını sağlayacak potansiyele sahiptir.
- Hukuki mücadele, yaşam savunucularının elindeki önemli araçlardan biri. Bölgedeki yaşam savunucularının çabaları, çok kısıtlı maddi imkanlar, sınırlı insan gücüyle ve dayanışmayla sürdürülüyor.
- Avukatlık ücretleri, dava harçları gibi yargılama giderleri ile bilirkişi ve keşif ücretleri gibi adalete erişimin önündeki maddi engeller, sivil toplum örgütlerinin kaynaklarını ve enerjisini tüketmekte, adalete erişim hakkı ihlal edilmektedir.
Raporun tamamını okumak için tıklayın.
(TY)