Gazeteci Uğur Mumcu'yu MOSSAD mı vurdu, İran eğitimli İslamcı militanlar mı? Emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile aynı karede görünen kişi Danıştay 2. Dairesi sanığı Alparslan Arslan mı değil mi?
Ümraniye'de ele geçirilen el bombalarıyla Cumhuriyet gazetesine atılanlar arasında benzerlik var mı, yok mu?
Ergenekon Soruşturma sürecinde yaşananların ve bir yılı aşkın bir süre sonra iddianamenin düzenlenmesiyle gelinen sürecin haberleştirilmesi, acaba gerçeğin ortaya çıkmasına ne kadar katkı sağladı?
Bildirge: Gazeteci meslek ilkelerine en yüksek seviyede uyar
"Gazetecinin sorumluluğu: Gazeteci, basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst biçimde kullanır.. Gazeteci; kaynağını bilmediği bilgi ve haberleri yayınlamaz; kaynak açık olmadığında, yayınlamaya karar verdiği durumlarda da kamuoyuna gerekli uyarıları yapmak zorundadır...Gazeteci, çalıntı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durur... Gazeteci sıfatını taşımayı hak eden herkes meslek ilkelerine en yüksek seviyede uymayı taahhüt eder."
Bu mesajlar, toplumun çok çeşitli çevrelerinden alınan görüşlerle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) oluşturduğu bugünün Türkiyesi'nde en yapıcı ve güvenilir metni olan Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nden geliyor.
Ancak gazetecilik sadece onu icra edenler için değil haberin güvenilirliği açısından da risklerle doludur. Habercilik süreçlerinde her aşamanın hakkını tam olarak verebildiğimizi iddia etmek de olası değil, ne yazık ki.
Fotoğraftaki Alparslan Arslan mı değil mi?
İlk olarak Azadiya Welat gazetesi muhabirince çekilen bir fotoğrafta Veli Küçük'un Danıştay sanığı Alparslan Arslan ile birlikte göründüğü ileri sürülüyordu, hatta görüntü tüm medyada da yayımlandı.
Hatta Diyarbakır Organize Suçlar Müdürlüğü, 3 Mart'ta İstanbul Emniyeti'nin talebi üzerine Azadiya Welat gazetesinden fotoğrafı dosyaya konuşması için tutanak karşılığında aldı.
Ancak şimdi bir yandan fotoğrafın, Danıştay saldırısı mağdurlarının şikayetçi göründüğü Ergenekon İddianamesine konmadığı, diğer yandan da fotoğraftakinin Arslan değil bir Azerbaycanlının olduğu savunuluyor.
Ortada kalan sorular şunlar: Fotoğraftaki Arslan mı? Arslan ise iddianameye kondu mu, konmadı mı? Bu doz duman durumu, kim neye inanmak istiyorsa ona dönük yayın yapmasına perde aralıyor.
Belge sahte ama Vakit, Mumcu'yu MOSSAD'a bağlıyor
Diğer bir örnekte de, araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu'yu İsrail gizli servisi MOSSAD'ın öldürdüğü ileri sürülüyordu. İddiayı, birkaç ay önce Anadolu'da Vakit gazetesi bir belgeyle gündeme getiriyordu.
1993 yılında Mumcu'yu MOSSAD mı, yoksa sekiz yıldır sonuçlandırılamasa da Umut Davası'nın gündeme getirdiği şekilde "İran eğitimli İslamcı militanlar" mı öldürdü?
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) eski müsteşarı Sönmez Köksal, Mumcu'yu MOSSAD'ın öldürdüğü yönünde iddiayı işleyen MİT Belgesi'nin sahte olduğunu açıkladı. Köksal, Radikal gazetesine yaptığı açıklamada, sahte belgenin İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek tarafında servis edildiğini ima etti. Belgenin sahte olduğunun daha önce de açıklandığını kaydeden Köksal, Perinçek'in örgüt içerisindeki "fabrikatör" kod ismine üstü örtülü vurgu yaparak "Belgeleri kimlerin fabrike ettiğini bulmaya yönelin" dedi.
Dedi ancak bu durumların son bulacağı konusunda yargı yetkililerinin kamuoyunu bu kadar az bilgilendirdiği ve her adli sürecin olabildiğince politize olduğu durumlarda bir güvence yok.
Bombalar aynı kafileden mi, değil mi
Veli Küçük-Alparslan Arslan fotoğrafının Ergenekon İddianamesi'nde yer almıyor, bize göre. Ancak son örneğimiz, tartışmayı iddianamede yer almasıyla yaratıyor: Acaba, Ümraniye'deki bombalar 10 Mayıs 2006'da Cumhuriyet gazetesine atılanla aynı kafileden mi, değil mi?
Radikal gazetesi, 19 Temmuz'da "Ergenekon'da Bomba Skandalı" haberiyle bombaların aynı kafileden olmadığını, "Bombalar aynı kafileden" diyen Bomba Bilgi Merkezi'nin hatalı rapor düzenlediğini savunmuştu.
Şimdi gazete, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'ün bu raporu maddi delil olarak değerlendirmesini eleştiriyor.
Halk doğru haber alsın ama nasıl?
Çok önemli meselelerle ilgili tartışma eksik-yanlış bilgilenmek veya bilgilendirmekten kaynaklanıyor. 13 ay süren Ergenekon soruşturmasında gazetecilere, sadece yayın yasağı hatırlatmak söz konusu olduğunda açıklama yapıldı.
Mesleğin sorumluluğunu yerine getirmek gazetecilere düşer. Ancak halkın doğru haber almasından söz eden herkes -ki bunlara yargıçlar da dahil- medyanın baş aktör olduğu Türkiye gündemindeki zihin karışıklığından paylarına düşeni almalı. (EÖ/EZÖ)