Diyarbakır şehrinin orta yerinde 3 Ocak'ta bir bomba patladı. Altı can gitti, 67 yaralı var... Hemen birkaç gün sonra PKK'nin askeri kolu HPG'nin sitesindeki yazılar saldırıyla PKK arasında bir ilgi kurulmasını sağladı, ancak büyük medya bu bağı çoktan kurmuştu...
Hepimiz failin ortaya çıkarılmasını arzu ediyoruz. bianet, olayın hemen ardından, duygusal hezeyanlara kapılmadan bu olayın ve Diyarbakır'da gerçekleşen önceki saldırıların faillerinin bulunması yönündeki talepleri öne çıkaran haberlere yer vermişti. Failler ortaya çıkmadıkça yeni saldırılar önlenemez, toplum vicdanı huzur bulamaz...
Hissiyat ve talep ortaktı: Bunu kim yaptı? Fail ortaya çıkarılsın...
Medya ne yaptı?
Fakat hiçbirimizin derdi aslanların arasına atmak için bir fail icat etmek ve onu infaz etmek değildi... Büyük medyanın dün yaptığı ne kimsenin vicdanını rahatlar ne toplumsal adaleti inşa eder, olsa olsa toplumdaki nefret duygusunu örgütler, intikam arzusunu biler...
Medya dün ne yaptı? En temel hukuk ilkelerinden birini, kimseye hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmaksızın suçlu denemeyeceğini söyleyen "suçsuzluk karinesi"ni ihlal etti.
Büyük ihtimalle Emniyet'ten gelen bilgilerle şüpheli E.P.'nin fotoğrafını "PKK'lı hain" diye çarşaf çarşaf manşetlere taşıdı. Şüpheliler arasından birini geri döndürülmesi imkansız bir öfke akışına terketti.
Dünkü manşetlere bir göz atalım:
Hürriyet
"İşte bombacı"
Haber şöyle devam ediyor:
E.P.'nin 2002 yılında terör örgütünün propagandasını yapmak suçlamasıyla 5 ay cezaevinde kaldığı ve çıktıktan sonra Kuzey Irak'a gittiği belirlendi. HADEP gençlik kolları üyesi de olan E.P.'nin geçen yıl Aralık ayının ilk günlerinde yine illegal yollardan Türkiye'ye döndüğü anlaşıldı....
.....Bu arada bombanın öldürdüğü beş gencin, olay yerinin ve cenazelerin basına yansıyan fotoğraflarını zanlı Erdal Polat'a gösteren polislerin, "Bak bu insanların ve ailelerinin hayatını ve geleceklerini aldın. Bu insanların acısını yüzlerinde görebiliyor musun? Ağlayan çocuğu görüyor musun? Onu babasız bırakmaya ne hakkın vardı?" soruları üzerine ağladığı ve "Benim amacım bu insanlara zarar vermek değildi. Sınır ötesi operasyonların durdurulması için bir gözdağı vermek için yaptık. Bu kadar büyük bir patlama olacağını tahmin etmemiştim" dedi.
Şüpheli gerçekten bunları söyledi mi? Söylediyse ne koşullarda söyledi? Henüz suçlu olduğu kesin olmayan E.P. ya suçlu çıkmazsa? Bu durumda hem suçsuzluk karinesiyle çelişmiş olur hem de ortak vicdanımıza gölge düşürmüş olmaz mıyız?
"İşte o bombacı"
"MİT mensuplarının da katıldığı sorgulamada, ölenlerin ve ailelerin fotoğrafları gösterilmesi üzerine E.P. gözyaşlarını tutamadı. Zanlının uzaktan kumandayla bombayı patlattıktan sonra yaya olarak gelip yanan otobüsü izlediği de ortaya çıktı."
Bu habere göre "şüpheli" öyle acımasız ve insanlıktan uzak biri ki bir de patlattığı servis otobüsünü uzaktan izlemiş. Haber bu üslupla "faile" evirdiği "şüpheliden" bir de "canavar" yaratıyor.
Vatan
"İşte Diyarbakır bombacısı, Diyarbakır bombacısının timsah gözyaşları"
"Diyarbakır bombacısı E.P'ye sorgu sırasında ölen kişilerin cenazelerinde ailelerinin perişan haldeki fotoğrafları gösterilerek, "Onların geleceklerini almaya hakkın var mıydı?" diye soruldu. Terörist zaman zaman ağladı."
Milliyet
"İşte bombacı" (NZ/TK)