14 Ekim Salı günü erkenden kalktı yatağından. Eşi ve çocuklarıyla vedalaşmadan çıktı evden.
Ne de olsa her sabah yaptığı işti bu.
Mavi bisikletine atladı; Özgür Gündem ve Azadiya Welat gazetelerini attı arkasına. Gazete bırakmak için abonelerini gezdi; belki de ilk abonesine daha gidememişti veya gidiyordu.
Saat 09:30 civarıydı.
17 yıldır çalıştığı, 24 yıldır yaşadığı sokaklarda kendisini güvende hissederek basıyordu bisikletinin pedalına.
Ne de olsa her sabah gazete dağıtırken pedal çevirdiği sokaklardaydı.
Motosikletli ve maskeli iki kişi arkasından yaklaştı; 5 kurşun isabet etti bedenine.
Bir değil, iki değil tam 5 kurşun isabet etti bedenine.
Kendisi (farklı) olana nefret, silahın tetiğine basan parmakta gösterdi kendini.
O parmak bir halka olan nefretini beş kurşunda gösterdi.
Bu kez o parmakların hedefi Kadri Bağdu'ydu.
1968 doğumluydu ve 46 yaşında öldü-öldürüldü-katledildi...
Ondan geriye etrafa dağılmış gazeteleri ve mavi bisikleti kaldı...
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'ın “Muvaffak olamayacaklar, dünyayı başlarına yıkarız” dediği gün 15 Eylül Çarşamba günü mavi bisikletli gazeteci eşi, çocukları ve dostları tarafından Adana'da toprağa verildi.
Bağdu 1968 yılında Siirt'in Pervari ilçesine bağlı Erkend köyünde doğdu. Çiller-Ağar ve Güreş döneminin terör yıllarında korucu olmaları istendi.
Erkend köyünün tek bir ferdi korucu olmayı kabul etmedi. Her aileden bir kişiyi gözaltına aldılar ve günlerce işkence ettiler yine korucu olmayı kabul ettiremediler. “Köyünüzü yakarız” dediler. “Köyümüzü yaksanız da korucu olmayız” dediler. Bir sabah asker ve özel harekat polisleri köylerine operasyon düzenledi. Bütün köylüleri evlerinden çıkardılar. Kadri henüz gençti. Köyün dışına çıkardılar herkesi.
Çiller-Ağar ve Güreş üçlüsü başbaşa vermiş Erkend köyünü yakarız demişlerdi.
Erkend'i yaktılar.
Gözlerinin önünde yaktılar.
Kadri köyde çobanlık yapıyordu. Koyunlarını gezdirdiği otlakları geride bırakarak göç yollarına düştü Kadri...
Hepsi akrabaydı. Günlerce nereye gideriz diye düşündüler. Sonra Çukurova'ya ekmeklerini topraktan kazanacakları diyara yol aldılar. Kadri önce Mersin'e yerleşti. Mersin'de de devlet peşlerini bırakmadı. Orada da baskılar sürdü. Oradan kalktılar Adana Şakirpaşa Mahalle'sine taşındılar. Kadri Bağdu geldiği ilk yıllarda hamallık yaparak ailesinin ekonomik geçimini sağladı. Öte yandan ulusal mücadele ile bağını hep korudu ve mücadele etmeyi sürdürdü. 1998 yılına kadar üç kere örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Her seferinde işkence gördü ve 3-4 ay hapiste kaldı.
1998 yılında gazete dağıtımcılığına başladı. Gazete dağıttığı için defalarca polisin tehditlerine maruz kaldı, gözaltına alındı, eşi Şemsé ve çocukları gözaltına alındı, hapse atıldı.
Ne Kadri mutlu ve özgür bir yaşam sürmeye muvaffak olabildi ne de ailesi; işkence, sürgün ve ölüm hep enselerinde oldu.
Fail Belli...
Kadri Bağdu'yu 1996 yılında Şakirpaşa mahallesine gittiğimde tanıdım.
Diyebilirim ki Adana Seyhan ilçesi Şakirpaşa mahallesinin hafızasıydı. Herkesi biliyor ve tanıyordu. Kürt hareketinden kim gitse mutlaka Kadir ile tanışmıştır. Başka türlü orada çalışmak ve yer edinmek mümkün değildi. İşte bu özellikleri nedeniyle hedef alındı. Mehmet Sincar'ı hedef alıp vuranlar benzer özellikleri nedeniyle hedef aldılar. Muhsin Melik'i hedef alanlar benzer özellikleri nedeniyle hedef aldılar. Ferhat Tepe'yi hedef alanlar benzer özellikleri nedeniyle hedef aldılar. Apé Musa'yı katledenler benzer nedenlerle yaptılar. Hepsi de tanınıyor ve biliniyorlardı. Hepsi de dirençli ve kararlıydılar. Onlar vurulurken amaç toplumu korkutmak ve sindirmekti.
Öldürülen gazeteci sayısına “1” sayısı daha eklenmiş oldu...
17 yıl her sabah abonelerine ulaştırdığı gazeteleri o gün onunla birlikte ulaşamadılar; bir sokak ortasında mavi bisikletiyle birlikte öyle dağınık duruyorlar...
“Karıncaya sorsanız nasıl biri diye, ondan daha iyi biri olmadığını söyleyecektir”. Hep en iyilerini alıyorlar.
En iyilerden bir kişi daha eksildi. (HS/HK)
* Bu yazı Yeni Özgür Politika'da yayınlandı.