Bu ayı suç yaratmasız, yakalamasız, sindirmesiz, onur kırmasız geçirebilmemiz için AKP hükümetinin her türlü demokratik sorumluluğu alması beklenir. Ancak rekabet tarzı iyice açığa çıktı, siyaset adına "kaleden kaleye şahin uçurma" başladı. Kumrular, güvercinler bilgelikle gözlüyor...
4 Mart'ta Milli Güvenlik Kurulu (MGK) mart ayının sorunlarına dikkat çekti. Başta 8 Mart Kadınlar Günü'nün ve sonra da 21 Mart Newroz'un, provokasyonlara açık olarak görüldüğünü ve bazı önlemler üzerinde konuşulmuş olduğunu öğrendik. Bu kutlama, yani bayram günleri, "sorunlu" olarak değerlendirilmiş.
Ancak mart ayının en sorunlu gününü, 12 Mart'ı, yani darbe hatırlama gününü unutmuşlar. Gerek 8 Mart, gerekse 21 Mart Newroz kutlamalarının neden sorunlu görüldüğünü demokrasi ve özgürlükler çerçevesinde anlamak mümkün değil.
Eğer bu günler sorunlu geçmişse ve bu yıl da sorunlu olacağı öngörülüyorsa o zaman bunun nedenlerini düşünmek gerek; özgürlük ve demokrasi konularındaki eksikliğimizle bağlantılı görmek gerek.
Bu sorunlara büyük ölçüde darbelerin neden olduğunu hatırlamak gerek. Demokrasiye ve özgürlüklerin genişlemesine inananlar için bu darbeleri unutmak veya unutturmak artık çok zor.
8 Mart ve Kadın-Erkek "Eşitlik" Komisyonu
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, daha Türkiye'de resmi bayram olarak kabul görmedi. Meclis'te "Kadın Erkek Eşitlik Komisyonu" kurulmadı; teklif "Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu" olarak geçti.
Oysa "fırsat eşitliği" eşitlik ilkelerinin bir alt başlığıdır. Yani fiili eşitliğin (fırsatta, uygulamada ve sonuçta) altı çizilmedi. Eşitlik Komisyonu TBMM'de yasalaşmadığı takdirde, AB "sosyal politikalar başlığı" açılamayacaktı. Bu nedenle, aceleyle "fırsat"laştı.
Aslında hikaye daha uzun: Bu komisyon için teklif, geçen iki yıl içinde CHP tarafından iki kez (Birgen Keleş ve Gaye Erbatur), DTP tarafından bir kez (Fatma Kurtulan), AKP tarafından bir kez (Fatma Şahin ve Grubu), DSP tarafından bir kez (Ayşe Jale Ağırbaş) olmak üzere beş defa verilmişti ve bir önceki dönemde de sanki komisyon kurulmuş gibi de kayda geçmişti...
Gerekli olanın, yani esas hedefin, yasal önlem alarak eşitliği sağlamak olduğunu kadın milletvekillerinin çoğu biliyor ve istiyordu. "Fırsat eşitliği" kavramını AKP erkek milletvekilleri teklif etti; AKP'li kadın milletvekillerinin çoğununsa fiili eşitliği vurgulamak istediği bu süreçte anlaşılmıştı.
Eşitlik fikri ve sözü, AKP'li çoğu erkek milletvekilini her zaman rahatsız etti, buna pek yanaşmadılar, yasal veya anayasal kota uygulamasını hiç istemediler, her seferinde de istemediklerini vurguladılar.
Avrupa'da her ülkede yasal, anayasal kota yok; ama her siyasal parti kotayı kendi tüzüğünde barındırıyor. Bizdeyse kota sadece DTP, ÖDP ve SHP'nin parti tüzüklerinde var. Mecliste toplam DTP milletvekillerinin yüzde 36'sı kadın.
Türkiye'de yasal veya anayasal kota olmadığından, partilerin büyük çoğunluğu kotaya karşı olduğundan; pederşahi bir siyasal kültür hâlâ çok baskın bulunduğundan, işe fiili eşitlikle başlamak zorunludur.
Yapılan fiili eşitliği ertelemek
İşte bu nedenle KA-DER ve genelde kadın hareketi, her partiden kadın milletvekilleriyle birlikte çalışmış ve yasa tekliflerini bir araya getirmeyi birlikte başarmışlardır. Bu süreç içinde kadın hareketi temsilcileri milletvekilleriyle "kadın erkek fırsat eşitliği" ile "kadın erkek eşitliği" arasındaki farkı da defalarca görüşmüştür.
Son aşamada partili kadın milletvekillerinin büyük çoğunluğu eşitlik kavramını fırsat kavramının üstünde ve önünde tutmasına rağmen yasa, pederşahi siyasi kültürü ağır basan AKP milletvekillerinin itirazıyla fırsat eşitliği komisyonu olarak çıkmıştır.
Eşitliği fırsata taşımak için pozitif ayrımcılık zorunludur. Pozitif ayrımcılığın olmadığı ya da meclisteki tek bir partide olduğu durumda sanki fiili eşitlik varmış gibi işi fırsat yönünde zorlamak, aslında fiili eşitlik durumunu ertelemekten başka bir şey değildir.
Bu haliyle bile, yani "kadın erkek fırsat eşitliği" komisyonu olarak da, teklif üzerinde yapılan çalışmalar neticesinde komisyonun
a. Hak ihlallerini izleme
b. Mevzuatı denetleme
c. Yıllık raporlar yazma ve
d. (dolaylı da olsa) yasamaya katkı yapma olanağı doğmuştur.
İşte bu tür noktalarda siyasal kültür çok önemli bir rol oynuyor.
Mahallede, şehirde yüzde 50 kadın var, yerelde kadın temsili yüzde 1
Devlet katında eşitliğin kabul edilip sindirilebilmesi için daha yıllarca mücadele etmek gerektiğini kadın hareketi kavramıştır. Özellikle bu nedenle merkezi temsilden çok daha kötü durumda olan ve merkezi temsilden çok daha fazla kadın bakış açısını gerektiren yerel temsilde çok daha fazla kadın aday göstermeleri, onları ön plana taşımak için çalışmaları gerekiyordu.
Ama partiler, özellikle de AKP, CHP ve MHP bunu yapmadılar. İrili ufaklı tüm partilerin adayları hesaba katıldığında yüzde 8 oranında aday gösterildi. Bu da sonucun yine ortalama yüzde 1-3 aralığında kalabileceğine işaret ediyor.
Yerel yönetimlerde 2004 seçim sonuçlarına göre kadın oranı genel olarak yüzde 1! Özel olarak belediye başkanlıklarında yüzde 0.56, yerel meclis üyesi yüzde 2.3, il genel meclisi üyesi yüzde 1.8. Türkiye kadın belediye başkanlığında 57 ülke arasında 54'üncüdür. Yerel meclis üyeliklerinde ise 68 ülke arasında 62'incidir.
Bugün il, ilçe, belde için gösterilen adaylar arasında kadın olanlar mecliste varolan partiler açısından baktığımızda DSP'de 62, CHP'de 46, DTP'de 41, MHP'de 34, AKP'de 18'dir.
Her partinin toplam adaylarına göre kadın aday gösterme yüzdesiyse DTP için 11, DSP için 4,4, CHP için 2,4, MHP 1,2, AKP 0,65 civarındadır.
KA-DER'in kampanya afişinde de görüldüğü gibi, üç büyük partinin kadın aday gösterme iradesi sıfıra çok yakın. Demek ki üç büyük parti eşitlik istemiyor. Bu partiler alışkanlıkları sonucu, tek tük "münferit" kadınların önce olağanüstü kahramanlar haline gelip sonra da "şahin uçurmak" için "fırsat" kollamasını bekliyorlar.
Partilerin az aday çıkartması ve kendi kitlelerine, kadınların eksik ve yok olan temsilini tüzüğüyle ve demokratik uygulamalarıyla göstermemiş olması maalesef bu tabloyu değiştirmeyecektir. Seçimlerden hemen sonra tüzüğünde kota olan ve olmayan partiler arasında karşılaştırma yapabilirsiniz.
Oysa yerel seçimler kadının yerel düzeyde sıfıra yakın olan temsilini artırmak için önemli bir imkandı. Mahallede, beldede, ilçede ve ilde ve hatta büyükşehir belediyelerinde hizmetler, işlevler merkezi yönetimlerden farklıdır. Daha görünür hizmetlerdir, ilişkiler daha yakındır.
Bu işlevler, (yol, su, temizlik, dinlenme, doğal zenginlikleri koruma, dinlenme alanları yaratma) gündelik hayat düzeyini yükseltmek ve ferahlatmak için, insan kalitesini düşürmemek için son derece tayin edicidir. Ranta kilitlenmiş otoriter hiyerarşiyi kırmak için zorunludur. Militarizmi eritmek için bir ilaçtır. Kadınların bu alanda yasal kotayla desteklenmesi barış için, siyasal iletişim üslubunu değiştirmek için yerinden yönetişime doğru ilerlemek için büyük ve etkin bir olanaktır.
Mart Karşılaması'nda müzik ve kutlamaların, diyaloglu hatırlamaların ağır basması dileğiyle... Toplumsal olanla adil olanın yaklaşması umuduyla... (BE/TK)