Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Başbakan şöyle dedi: "Terörün o acımasız sahnelerini sergileyen görsel medyaya karşı hükümetimiz bir yayın konusunda yasak getirmek istiyor. Hukuki yolları çalıştırıyor ki, verilmiş haklar var. Ama bakıyorsunuz ki, bir müracaat bir TV tarafından yapılıyor; bu televizyon malum. Farklı bir kurum da o müracaat istikametinde karar alabiliyor. Bunlar bizi düşündürüyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde bunun benzerini göremezsiniz. İşte bıçak burada da buraya (gırtlağını göstererek) dayanıyor." (Radikal 3.11.2007). Kızgın olunan televizyon malumunuz, malum televizyon Kanal Türk …Farklı kurum ise Danıştay…
23.10.2007 tarihli Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı imzalı yazıda şöyle denilmişti: “21.10.2007 tarihinde Hakkari’nin Dağlıca bölgesinde meydana gelen terörist saldırılarla ilgili olarak; kamu düzeni ve halkın moral değerlerini olumsuz etkileyen, güvenlik güçlerine dönük zaaf imajı yayan, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen radyo ve televizyon yayınlarının, toplumsal sorumluluğa ve duyarlılığa uygun yayın anlayışı temelinde, güvenlik güçlerinin moral değerlerinin yüksek tutulması, toplumsal psikolojinin olumsuz etkilenmemesi ve çocukların ruh sağlığının korunması amacıyla 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluşu ve Yayınları Hakkında Kanun’un 25. maddesi gereğince” durdurulmasına karar verilmiştir. Böylece radyo ve televizyon yayınları Bakan tarafından “durduruldu”. Kimse yayınlarını durmadı.
Yayınlar sürdü.
Hükümet verilmiş haklarını kullanıyor ama...
“Yayınların men edilmesi” başlığı altında 3984 Sayılı Yasa'nın 25. maddesinde yayınların nasıl durdurulacağı yazılıdır. Maddeye göre; yargı kararları saklı kalmak kaydıyla yayınlar önceden denetlenemez ve durdurulamaz. Yani, önceden denetim ve durdurma hali sansürdür. Sansür yasaktır. Yasağın istisnası nedir? Maddeye göre; “ancak, milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması kuvvetle ihtimal dahilinde ise” Başbakan veya görevlendireceği bakan yayını durdurabilir. Kanun böyle bir istisnai hakkı Başbakan'a veriyor. Sayın Başbakan dertli ve kızgın. “…hükümetimiz bir yayın konusunda yasak getirmek istiyor. Hukuki yolları çalıştırıyor ki, verilmiş haklar var.” Hakkı kullanıyorlar. Olmuyor. Yargıdan dönüyor.
Kanaltürk, hükümetin yayın yasağına karşı “yayıncı” olarak hukuki yolları çalıştırıyor ki kanunen verilmiş hakları var. Tıpkı hükümetin nasıl ve ne kadar hakkı varsa “malum” yayın kuruluşunun da o kadar hakkı var. “Malum” kanal Danıştay’da iptal davası açıyor.
Yaklaşık olarak, TRT dışında 24 ulusal, 16 bölgesel ve 224 yerel televizyon ile 36 ulusal, 108 bölgesel ve 944 yerel radyo kanalının faaliyet gösterdiği biliniyor. 17,5 milyon nüfus 30 milyona yakın televizyon alıcısı ile haberleri izliyor. Bu kadar “çokların” içinde sadece bir tek TV kanalı hukuk yoluna başvurarak kararın iptali için dava açıyor. Ne kadar düşündürücü bir durum!…
Çünkü; 3984 sayılı Kanun radyo ve televizyon kuruluşlarına Başbakan ve onun görevlendireceği bakanın yayın durdurma kararına karşı itiraz hakkı tanıyor. Kanun, iptal için dava açma “hakkı” veriyor. Kanuna göre, alınacak bütün icrai, idari kararlar aleyhine Danıştay’da iptal davası açılabilir. Danıştay bu davalara öncelikle bakar ve öncelikle karara bağlar. Yürütmeyi durdurma talepleri hakkında da 48 saat içinde karar verir. Yayın kuruluşları Hükümet ve RTÜK ile karşı karşıya gelmek istemiyor ve kanunun verdiği hakkı bile kullanmıyor. Malumunuz, “malum” Kanaltürk hariç.
Başbakan Danıştay'a kızgın...
Danıştay 13. Dairesi 24.10.2007 tarihinde malum Kanaltürk’ün iptal istemiyle açtığı davada yürütmeyi durdurma kararı verdi. Gerekçesi çok net ve açık: Yayınların önceden denetlenemeyeceği ve durdurulamayacağı ilkesinin istisnasını oluşturan kanundaki bu düzenlemeye karşılık Bakan'ın verdiği karar; “yayının önceden durdurulması” niteliğinde olması nedeniyle yayın durdurma kararının “yasaklama” niteliği taşıması karşısında, kapsam ve sınırlarının açık ve somut bir biçimde durdurma kararında belirlenmesi zorunluluğuna uyulmadığından….(2007/13688 sayılı karar)
25.10.2007 tarihinde Meclis'te gazetecilerin konuya ilişkin sorularını cevaplayan Cemil Çiçek, yargı kararlarına uymak ve uygulamak mecburiyeti olduğunu belirterek, "Danıştay’ımız karar vermiş itirazımız yok" diye konuştu. Ardından karara itiraz etti. Danıştay Hükümetin bu itirazını da reddetti. Yürütmeyi durdurma kararı sürüyor. Danıştay’a göre yayın yasağı koymak veya yayınları durdurmak yasaktır.
Başbakan Danıştay’a çok kızgın. Onun gözünde, Danıştay, malûm Kanal’ın müracaatını değerlendiren farklı bir kurum ve müracaat istikametinde karar alabilen bir kurum…Aksine karar verip Başbakanı haklı görseydi, “İşte yargı kararı” olacaktı. Herhalde pek farkında değiller ama Danıştay Hükümetin yargı organı değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin yüksek yargı organıdır. Kararlarında (T.C) yazar.
Başbakan'a göre dava açmakla “malum” yayın kanalı veya “müracaat istikametinde karar alabilen kurum” diye nitelendirilen yüksek yargı organı olabilmek…Başbakan’ın “haklarını” kullandığı ve yargı yoluna başvurduğu için “malum” TV kanalı olan ve bir karar verdiği için aniden farklı kurum oluveren Danıştay için söylediklerine, Başbakanın sözleriyle yanıt verelim: “Dünyanın hiçbir ülkesinde - hakkını arayanı ve mahkeme kararını böyle değerlendiren bir Başbakan arasanız- bunun benzerini göremezsiniz.”
Kendi sözlerimizi ekleyelim… Demokratik hukuk devletinde hakkını kullanan yayın kuruluşu ve karar veren yüksek yargı organı hakkında böyle konuşan bir başbakanın konuşmasına karşı dünyanın hiçbir ülkesinde “susma hakkını” kullanan Türkiye benzeri bir ülke göremezsiniz. (Fİ/NZ)