Haberin İngilizcesi için tıklayın
İnfaz düzenlemesindeki bir madde, tutuklu veya hükümlülerin bulundukları hapishaneden çıkarılıp 15 güne kadar sorguda tutulmalarının yolunu açtı.
Özellikle siyasi davalarda gizli tanık veya tanık beyanlarının sık sık değiştiği veya “duruma uyarlandığı” zamanlarda mahkeme tutanaklarına giren ifadelerden tanıdık gelen uygulama, aslında daha önceki “özel yetkili mahkemeler” döneminde de yasaldı ancak bu mahkemelerin kaldırılmasıyla kadük olmuştu.
bianet’in haberleştirdiği “kadrolu tanık İ.Ö.”nün ifadelerinden hatırlanacağı üzere, tanığın istenilen zamanda ifade değiştirmesine imkan veren ve dosyadaki gelişmelere göre bu ifadeleri uyarladığı dosyalarda, yüzlerce sanığa ağırlaştırılmış müebbet de dahil ağır hapis cezaları verildi.
Ancak hukukçuların bu düzenlemeye karşı çıkmasındaki en önemli sebep, 15 güne kadar nerede, nasıl ne koşullarda sorgulanacağı belirsiz bir kişinin işkenceye uğrama ihtimali.
Hatta sadece kendisine bir açıklama yapılmadan hapishaneden çıkarılarak meçhule götürülen kişi üzerinde psikolojik baskı ve tehdit o andan itibaren kurulmaya başlıyor.
Yasadaki boşluklar
Bugün yürürlüğe giren Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 92. Maddesine göre, güvenlik güçleri, hakimlikçe onay verildiği takdirde tutuklu veya hükümlüyü 15 günü geçmemek kaydıyla sorgulamak için hapishaneden çıkarılabilecek.
Teoride bunun için mahpus izni de gerektiği belirtildi ancak işleyişte böyle olup olmayacağı soru işareti.
Yasada düzenlenmeyenler ise şöyle:
Mahpus 15 gün nerede tutulacak, oraya hangi koşullarda götürülecek?
Mahpusa nereye götürüldüğü veya neden götürüldüğü hakkında bilgi verilecek mi?
Tutuklu veya hükümlüyü hapishaneden çıkaran güvenlik görevlileri kendilerini tanıtacak mı, amaçlarını açıklayacak mı?
Mahpusun 15 gün boyunca tutulacağı koşullar insan haklarına uygun olacak mı?
Yasada bahsedilen “ilgili makam”lar kimler? İlk akla gelen polis ve jandarma ancak bir sınırlama olmadığından Milli İstihbarat Teşkilatı mensupları da bu hakka sahip olacak mı?
Bu ifade işlemi neden hapishanede yapılmıyor da bu yöntem tercih ediliyor?
Şüpheli veya sanık olarak mahpusa kanundaki hakları tanınacak mı? Sorguda avukat bulundurabilecekler mi?
Hapishaneden götürülürken ve dönüşte yapılacak doktor muayenesi kanuna uygun olacak mı? Sağlık raporu düzenlenirken daha önceki kötü örneklerin tekrarlanmayacağına dair nasıl bir garanti verilecek?
Düzenleme neden sadece “Terör ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçları” kapsıyor?
Yasa ne getiriyor?
Yürürlüğe giren teklifle, 5275 sayılı Kanunun 92/2. maddesi şöyle değiştirildi:
“Terör ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak alınan bilgilerin doğruluğunun araştırılması bakımından zorunlu görülen hâllerde, hükümlü veya tutuklular, rızaları alınmak koşuluyla, ilgili makamın ve Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine sulh ceza hâkimi kararı ile geçici sürelerle ceza infaz kurumundan alınabilirler. Bu süreler, hükümlü veya tutuklu dinlendikten sonra işin niteliğine göre, her defasında dört günü ve hiçbir surette onbeş günü geçmemek üzere hâkim tarafından tayin olunur ve hükümlülük ve tutuklulukta geçmiş sayılır. Ceza infaz kurumundan ayrılış ve dönüşlerinde hükümlü veya tutuklunun sağlık durumu doktor raporu ile tespit edilir. Yer gösterme sırasında yapılan işlemlere ilişkin belgelerin bir örneği ilgilinin dosyasında muhafaza edilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.”
“Beş yıldızlı otele mi götüreceksiniz?”
Hâkim Orhan Gazi Ertekin de dün P24’te “Neden işkenceyi yasallaştırıyorsunuz?” yayınlanan yazısında, kanun değişikliğiyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Torbada, bir kenara sıkıştırılmış dehşet verici başka hükümler de var. İstihbaratçılar, mahpusları cezaevlerinden alıp, 14 gün sorgulayacaklarmış. Bu, mahpusun onayına tabi imiş. Mahpusları cezaevinden alıp, beş yıldızlı otellere mi götüreceksiniz ki, böyle bir şeye onay versinler? Cezaevlerinden alıp götürecekleriniz itirafçılar ise eğer, neden cezaevlerinde görüşmüyorsunuz onlarla? Neden bu insanları hiç kimsenin görmeyeceği yerlere götürüyorsunuz? Bu insanları tuttuğunuz istihbarat birimlerinde onların sıfatları ne olacak? Şüpheli mi, sanık mı, tutuklu mu? Hangi hakları olacak bu insanların? Mesela, “tamam arkadaş, ben sıkıldım cezaevine dönmek istiyorum,” diyebilecekler mi? Mesela, “bir dakika burada işler ters gidiyor ben avukatımı istiyorum,” demeleri mümkün mü?
“Bu düzenleme, doğrudan doğruya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHS) askıya almak demektir. Adını koymadan, Türkiye’nin Avrupa Konseyinden ayrılıp bambaşka mecralara doğru yol almasıdır bu. 14 gün gözaltı açık bir şekilde AİHS madde 5’in ihlalidir. Bir suç isnadıyla, yargıç önüne çıkarma amacı olmadan tutmak, AİHS madde 5’in ağır ihlalidir. Bunu bir yasal hüküm hâline getirmek, AİHS ve Anayasa’yı hiçe saymaktır. Mahpusları 14 gün cezaevinden alıp götürmek, işkenceye açık çek vermek demektir.”
Kadrolu tanık da “ek ifade” vermişti
Yıllardır birçok farklı davada hem müşteki hem tanık olarak yer alan “kadrolu tanık” İ.Ö. bulunduğu hapishaneden izlediği televizyon programlarında “tespit ettiği hakaretlerle” ilgili suç duyuruları yapıyor. Şikayetleri, “devlete, cumhurbaşkanına, iktidar partisine” yönelik eleştirileri kapsıyor.
10 yaşında polis muhbirliğine başladığını söyleyen ve kendisinden “12 sene görev yapmış bir istihbaratçıyım” diye bahseden İ.Ö.’nün toplam hapis cezası 18 yıl ve 2022’de tahliye hakkı elde ediyor ancak halen yargılandığı bir davada hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
Adli suçlardan mahkum olmasına rağmen siyasi örgütlerle ilgili birçok davada tanıklık eden İ.Ö. bugüne dek 150 kişiyi deşifre ettiğini söylüyor.
141 ayrı davada tanık oldu ve bazen tanıklık ettiği davayı karıştırıyor. Babası ve amcasını da ihbar etmiş olan İ.Ö. hapishaneden yazdığı mektuplarda, daha önce pek çok kez bulunduğu hapishaneden çıkarılarak “ek ifade” vermesi için Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü anlatmıştı.
Daha önce de uygulanmıştı
Özel yetkili mahkemeler döneminde de bu yasa yürürlükteydi.
Yasa maddesinde daha önce bu uygulama, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 250. maddesindeki suçlarla ilgili uygulanmak üzere düzenlenmişti.
Ancak Özel Yetkili Mahkemeleri düzenleyen CMK. 250. maddesi 2012’de kaldırılınca, yasa maddesi de kadük kaldı. Şimdi aynı madde, “terör suçları” parantezine alınarak yeniden uygulamaya kondu. (AS)