24 Ocak Kararları'nın 15. yılına geldiğimizde 1 milyonluk kağıt paralar piyasadaki yerini çoktan almıştı. Bugün ise 10 milyon en büyük kağıt para, 1 milyonluklar ufaklık! 20 milyonluklar yolda!
Vitrinlerdeki etiketlere sıfırlar sığmıyor. Fiyatları sıfırsız telaffuz etmeye, şişkin cüzdanlarla iki-üç kalem alışveriş etmeye alıştık. 25 milyona ayakkabı alıp, 350 milyona ev kiralayınca mutlu oluyor, kendi kendimize yarattığımız fiyat aldatmacasıyla avunup gidiyoruz.
Şampiyon Türkiye!
Kısacası Türkiye, nakavt olmuş ulusal parasıyla, uluslararası istatistiklerin kötü ekonomili ülkeler sıralamasının bu yıl da şampiyonları arasında! Hem de 20 yıldır Uluslar arası Para Fonu (IMF) önerileri doğrultusunda uyguladığı ekonomik modellerine rağmen!
Birkaç yıllık özveri karşısında ekonominin bozulan dengelerinin düzeleceği dolayısıyla satın alma gücümüzün artacağı belletilmişti oysa... Etiketinde ister ANAP, DYP, DSP, MHP, RP'li yazsın; ünvanları ister başbakan, maliye bakanı ya da müsteşar olsun; ister yerli ister Dünya Bankası, IMF menşeli olsunlar hükümet erkanından hep aynı vaadi duymuştuk.
Paketler ve uluslar arası konjonktür
İşin garibi, inanmıştık. Çünkü :
* Ülke ekonomisinin gelişme sürecinde karşılaşılan sorunlarını irdelememiş;
* Bunların tarihsel bağlantılarını kurmamış;
* Değişme eğilimindeki unsurlar arasında ortaya çıkan dengesizliklerin yarattığı kopuklukları değerlendirmemiş;
* Paketlerle aynı döneme denk gelen uluslararası konjonktürle bağlantısını kurmamış;
* Karar alma yetkisini taşıyan politik kadronun tercihlerini belirleyen etkenleri dikkate almamıştık.
Kapitalizmin "kriz" dönemine rastlayan paketler
Her zamanki kolaycılıkla önümüze sürülen kurtarıcılara inanmıştık.
Ne var ki... Türkiye gibi azgelişmiş ülkelerde istikrar paketi uygulamalarının genellikle kapitalizmin kriz dönemlerine rastlaması, uygulamaya konulan paketlerin önceliğinin;
* Ülke ekonomisinin makro dengelerindeki aksaklıkların giderilmesinden ziyade,
* Sistemin kendi istikrarsızlığını düzenlemek yönünde olduğunu göstermektedir.
Farklı yapısal nedenlere aynı paketler
Sorunlar farklı tarihsel ve yapısal nedenlere dayandığı halde, IMF'nin son 30 yıldır bu ülkelere sunduğu paketlerin para politikaları ağırlıklı ve şematik yapıya dayanması da bunu doğrulamaktadır.
Zaten aksi söz konusu olsaydı, sosyal güvenliğin özelleştirilmesiyle yabancı sermaye yatırımlarının artacağı masalına inanılmaz... Enflasyonu körüklemek pahasına kamunun tüketim harcamaları arttırılmaz, sonra da bu ayıbı kapatmak için 20 milyonluk kağıt para basılmaya kalkışılmazdı.
Yüzde 6.5 bütçe fazlası yaratılmasından ihracatın özendirilmesine, iç ve dış piyasaların canlandırılmasına kadar tüm sorunların çözümünü "güven tesisi"ne bağlamak yerine, bunu sağlayacak "amaç değişkenlerin" büyüklükleri belirlenirdi.
Köşe taşları
Hal böyle olunca, 57. Hükümet'in Dünya Bankası menşeli Ekonomiden Sorumlu Bakanı'nın "Güçlü Türkiye Programı"yla ekonomik istikrarı neden sağlayamadığını anlamak mümkün. Özellikle de programın köşe taşlarının devletin yeniden yapılandırılması adı altındaki ulta-liberal reformlar, şirket kurtarma operasyonları, vergi ve sınırsız dışa açılma olduğu hatırlandığında! (NU)