Meclis'teki yasa çıkarma yarışına, kılıç-kalkan operasyonlarına, soruşturmalara bakılırsa 2002'ye yeniliklerin yılı demek zor. Olsa olsa globalizmin geçiş yılı olarak adlandırılabilir.
Geçiş yılının getirdiği değişikliklerin uluslararası yıldızı ise, Avrupa Birliği'nin ortak para birimi olan Euro.
Yılın ilk günü itibariyle Avrupa Birliği'ne üye 12 ülkenin ulusal paraları tarihe karışırken uluslararası sistemin egemen parası doların karşısına çıkan bu yeni rakibin gücüne yönelik öngörüde bulunmak hiç de kolay değil.
Euro bölgesindeki gelişmiş ekonomilerin büyüme oranları ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) küçülmenin oranı belirginleştikçe Euro-Dolar rekabeti netleşecektir.
Eura'ya uyumlanma
Euro, 12 üye ülke arasında ortak para birimi olunca bizim gibi Avrupa Birliği'ne (AB) aday konumunda olan ya da olmayan ülkeler de hem ticari, hem turistik, hem de tasarruf işlemlerinde Euro'yu kullanacağından Euro'ya uyumlanma sorunu yaşanabilir.
Ne var ki, 1992'deki Maastrich Anlaşması'ndan 2002'ye giden 10 yılda sanayiciler, bankacılar, sigorta şirketlerinin "Euro"ya geçişle birlikte ortaya çıkacak karmaşıklıklara karşı gerekli düzenlemeleri yaptılar.
Biz de ise, para ve sermaye piyasaları dışında Euro'ya uyumlanmaya yönelik kurumsal bir çalışma yapılmadı. Örneğin reel ve mali piyasalardaki firmalar;
* Müşterilerinin Euro ile birlikte ortaya çıkacak gereksinimlerini,
* Rakiplerinin ne tür hazırlıklar yaptığını,
* Yeni ürün ve hizmet geliştirip geliştirmediklerini araştırabilirler ve müşterilerini de bilgi sahibi, yapabilirlerdi.
Hazırlık yok
Toplumun Euro ile tanışması ise banka kapılarındaki ilanlarla sınırlı kaldı. Oysa, gerek Almanya'ya göç veren ülke olmamız, gerekse Almanya'nın Türkiye ihracatındaki ağırlıklı payı Türkiye'nin "Euro'ya geçişten" Avrupalı ülkeler kadar etkileneceğini göstermekteydi.
Özellikle de biriktirilen dövizlerin 40 yıl öncesinde olduğu gibi hala yastık altında tutulduğu yani gömülendiği hatırlanırsa!!
Euro'ya geçiş şenliğinin Türkiye'yi etkileyecek olmasının bir diğer nedeni ise, AB'ye aday ülke statüsünde olması ki... 12 ülke gibi Türkiye'nin de "Euro" kullanmanın bütün gereklerini yerine getirmesini gündeme getirmekte. İşte, tam bu noktada aklımıza "Markı tasarruf aracı olarak kullanan bizler tüm bu gerçekliklerin ne denli farkındayız?" sorusu takılıyor.
Zira, geçen 40 yıl zarfında sadece kırsal alandan Almanya'ya işgücü gönderen aileler değil kentliler özellikle de kadınlar yabancı parayı bir birikim aracı olarak kullanmaya başladılar.
Bunda Mark kurunun her zaman doların altında olması, başka deyişle dolara kıyasla daha küçük meblağlarla satın alınabilmesi etkiliydi. Böylelikle Türkiye'nin Mark'a dayalı birikimleri 30 milyar Mark gibi küçümsenmeyecek tutara ulaştı ve "Almanya'dan sonra en çok mark bulunduran ülke" unvanını kazandı.
Euro'nun Türkiye üzerindeki etkisi
Ortak para birimiyle birlikte tek bir döviz kurunun geçerli olması Euro alanı içinde işlem maliyelerini azaltacağı gibi kur riskini de minimize edecektir. Dolayısıyla, 12 ülkenin rekabet gücü üzerinde arttırıcı etki yapacaktır.
Öte yandan ortak para, rekabetçi devalüasyonları ortadan kaldıracağından Türkiye'nin fiyat rekabetinin olumsuz etkilenmesi olasılığı azalacaktır.
Ortak para biriminin borçlanma maliyetleri üzerindeki etkisi ise, bizim gibi ülkeler açısından pozitif.
Başka bir deyişle mali piyasaların bütünleştirilmesi hem ucuz hem de bürokratik engelleri azalttığından daha kolay borçlanmanın yolunu açmakta.
Euro'ya yatırım aracı olarak baktığımızda ise... Bildiğiniz gibi İngiltere, Danimarka ve İsveç Euro'ya geçiş şenliğine katılmayı şimdilik reddetmiş durumda. Dolayısıyla, bu ülkelerle ilgili paraları bulundurmanın herhangi bir külfeti yok.
İsteyen o ülkelere ait döviz hesabı açtırabilmekte. Bunların dışında kalan 12 ülkeye ait dövizlerini banka sistemi içinde tutanların devir işleri ise, hesaplarının bulunduğu bankalar tarafından otomatikman yapıldı. Tabi ki hesabın sahibi farklı bir talepte bulunmamışsa.
Ne var ki, Mark, Frank ve benzerlerini cüzdanında ya da kasada tutanlar için aynı şeyi söylemek mümkün değil! Gömüledikleri yabancı paraları banka sistemine geçirmeyi unutanlara hala bir son kullanma tarihi var.
Euro'ya geçmeyi unutanlara ufak bir hatırlatma!!
Aşağıdaki tarihlere kadar banka nezdinde açtıracağınız döviz tasarruf hesabı yoluyla elinizdeki 12 Avrupa ülkesi parasını Euro'ya değiştirmeniz mümkün. Tabii ki, komisyon karşılığında! Bu tarihleri geçirenlerin dövizleri ise yok olmaya mahkum!
* Hollanda Florini 28 Ocak 2002
* İrlanda Lirası 9 Şubat 2002 * Alman Markı 28 Şubat 2002
* Fransız Frangı 17 Şubat 2002
* Yunan Drahmisi 28 Şubat 2002
Euro'nun kullanım alanının dünya ticaretinin yüzde 20'sini kapsadığı düşünülürse Türkiye'nin Euro'yla ilişkisi sadece markların, frankların Euro'ya çevirmekle sınırlı olmadığını... Euro'nun Türk lirası karşısındaki değeri kadar tüm paralar karşısındaki değerini de kapsaması gerektiğini umarım hatırlarız. (TM/NM)