*Fotoğraf galerisi için tıklayın.
Kuzey Kore'nin başkenti olan Pyongyang'ın kelime anlamı "düzlük ve barışçıl bölge". Bu dümdüz şehirde binalar, anıtlar, mozaik panolar, caddeler, üst geçitler, her şey çok büyük boyutlarda inşa edilmiş. Bomboş ve görkemli caddelerin etrafları yeşillendirilmiş. Yol kenarlarında her daim yabani otları toplayan insanlar var.
Yerel parayı yabancıların kullanması yasak. Eskiden Küba'da olduğu gibi yabancıların kullanımına yönelik bir para birimi varmış ama bu sistem bırakılmış. Yabancıların erişebildiği her yerde Dolar ya da Avro geçiyor. Küçük dükkanlardan ya da marketlerden alışveriş yaptığınızda para üstü almak da hiç problem olmuyor. Tabi bu durum yabancıların gittiği yerlerin önceden belirlenmiş ve oldukça sınırlı olmasından kaynaklanıyor.
Günlük hayat
Sanayileşmenin sonucunda halkın ortalama yüzde 60'ı şehirlerde yaşamaya başlamış. Rehberimiz Lee eskiden nüfusun yüzde 60'ı tarımla uğraşırken, "Kurtuluştan" sonra bu oranın yüzde 30'a düştüğünü söylüyor. Şehir içindeki evler, çok katlı, bitişik eski beton binalardan oluşuyor. Özel mülkiyet kavramı olmadığı için, insanlar kendi evlerini de inşa edemiyor. Evleri, devlet dağıtıyor.
Yeni evli çiftler için olan en küçük evler 30-50m2. Çiftler çocukları olduğunda tekrar başvuru yapıyor ve işyerlerinin ya da ailelerinin yakınında bir bölgede oturmayı talep edebiliyor. En büyük evler 150 m2. Vergi veya kira bedeli yok. Sadece ayda 5 Avro civarında bir kullanım bedeli ödeniyor. İki çocuğu, kocası ve annesiyle birlikte yaşayan rehberimiz Lee, 136 m2'lik bir evde oturduğunu ve kullanım bedelinin en yüksek olduğu kış aylarında 7 Avro ödediğini söylüyor.
Ancak tek başınıza bir eve çıkamıyorsunuz. Herkes ailesiyle yaşıyor. Bekarlar, ebeveynleri ve ya kardeşlerinin evinde kalmak zorunda. "Ailelerinden ayrı yaşamayı denemek isteyen gençler için yurtlar var" diyor Lee.
Tabi bu kurallar halk kitleleri için geçerli, ayrıcalıklı elitler için değil. "Devlet, ünlü oyunculara ve başarılı sporculara büyük evler tahsis ediyor. Ayrıca araba ve her ay ücretsiz benzin de veriyorlar" diye açıklıyor Lee. Bir de bazı İşçi Partisi üyeleri araba edinebiliyor.
En çok araba gördüğümüz yer Pyongyang. Yine de sokaklarda gerçekten çok az araba var. Pyongyang dışındaysa sadece askeri araçlar ve işçi ya da yük taşıyan kamyonlar var. Zaten seyahat özgürlüğü çok kısıtlı olan halk genellikle yürüyor ya da bisiklet kullanıyor. Kuzey Kore'yle ilgili 2000'lerin başında yazılan yazılarda hiç bisiklet olmadığı belirtiliyor ama son yıllarda Çin'de üretilen ve 30 Avro'ya satılan bisikletler, yaygın bir şekilde kullanılıyor. Birkaç seneye motosikletin de yaygınlaşacağını düşündürüyor bu bize.
Ayrıca Pyongyang'da metro ve troleybus de mevcut. Metro durakları dev avizeler ve duvarlardaki mozaiklerle Moskova metrosuna benzetilmiş. Troleybüsler eski ve paslı.
Evlilik ve boşanma
Evlilik yaşı son yıllarda kızlarda 26-28, erkeklerde 30-33'e yükselmiş. "Artık evleneceğimiz kişiyi seçme konusunda daha özgür olduğumuzu söyleyebilirim" diyor Lee, "çiftler mutlu olunca gelecek de daha parlak oluyor."
Evlilikle soyadı değişikliği olmuyor. Bunun yerine kimlik numaraları değişiyor. Boşanmaysa çok az. Yine de tüm yurttaşların boşanma hakkına sahip olduğunu belirtiyor Lee, "boşanma genellikle kadının çocuk doğuramadığında ya da eşlerden biri delirdiğinde oluyor." Boşanınca ev çocukların velayetini alan eşe kalıyor. Bu karar çocuklara bırakılıyor. Diğer eş başka bir aile üyesinin evine yerleşiyor.
Çalışma hayatı ve eğitim
Kuzey Kore'de kadın-erkek herkes haftada altı gün çalışıyor. Ortalama bir devlet maaşı 100-200 Avro. En yüksek maaş da 400 Avro. Lee, en yüksek maaşları başarılı profesörlerin ve tıp doktorlarının aldığını söylüyor. Başarı, derecelendirme sistemiyle ölçülüyor ve doktorlar kadar tarlalarda çalışanlar için de geçerli. Emeklilik yaşı ise kadınlarda 55, erkeklerde 60. Emeklilikte devlet maaşın yüzde 60'ını ödüyor.
Pyongyang'daki Kim Il Sung Üniversitesi ülkenin en önemli eğitim merkezi. Öğrenciler yabancı dil eğitiminde eskiden İngilizce ve Rusça dersi alırken, artık İngilizce ve Çince öğreniyor. Lee'ye üniversitede en çok tercih edilen bölümleri soruyorum. Erkeklerin mühendislik, kadınların tıp tercih ettiklerini söylüyor. Üniversite öğrencilerinin lacivert bir üniforması var. Eğitim tabiki tamamen ücretsiz. Son yıllarda devlet bazı öğrencileri yurtdışına eğitime göndermeye başlamış. Ayrıca parası olan aileler çocuklarını Çin'e okumaya gönderebiliyor.
Lee, erkeklerin 11 yıllık zorunlu eğitimin ardından ya üniversiteye gittiklerini, ya çalışmaya başladıklarını ya da üç-beş seneliğine "askeri deneyim kazanmak" için orduya katıldıklarını söylüyor. Bunun zorunlu olup olmadığını sorduğumda kesinlikle olmadığını söylese de tüm kaynaklar askerliğin zorunlu olduğunu yazıyor.
Gönüllü iş gücü
Sabahın erken saatlerinde dışarıdan gelen seslerle uyanıyorum. Camdan baktığımda görüyorum ki en önde kırmızı bir bayrak, sıra sıra gönüllü taburlar marşlar söyleyerek işe gidiyor. Öğrenciler ve bir kısım askeri personel, gönüllülük esasıyla fabrikalarda ve inşaatlarda çalışıyor her gün.
Tarlalarda, inşaatlarda çok sayıda kırmızı bayrak görüyoruz. Bir alanda bayrak dikiliyse orada çalışma olduğu anlamına geliyor. Tıpkı Güney Koreliler gibi Kuzey Koreliler de inşaat sektörleriyle çok övünüyorlar. Gördüğümüz her yapının kaç senede tamamlandığıyla ilgili bilgi veriyor rehberler. Çalışanların fotoğrafını çekince Lee rahatsız oluyor, "yabancılar bu fotoğrafları çekip ülkelerinde gösterince, insanlar ülkemizin fakir olduğunu düşünüyor. Ama durum böyle değil. Biz diğer ülkelerde makinalarla yapılan işleri, iş gücüyle yapmayı tercih ediyoruz."
Metro merdivenlerinde bile küçük hoparlörlerden marşlar yayınlanıyor. Lee marşların ve bayrakların çalışanları motive ettiğini anlatıyor.
Medya ve sansür
Kuzey Kore'de bir yabancı gazeteci tabusu var. Çok meraklı gözükmeniz bile rehberleri rahatsız ediyor. Bunu takiben ulusal medyada tamamen devlet güdümlü. TV'de devlete bağlı iki kanal var ve 17-23 saatleri arasında bant yayını yapıyor. Biri haberler ve filmler diğeri de kültürel programlar yayınlıyor.
İnternet yerine intranet sistemi yani bir mail kutusu ve izinli sitelere erişilebilen ülke içi bir ağ kullanılıyor. Kütüphaneler, okullar ve başkentteki birkaç kafeden intranete erişilebiliyor. Yabancı filmler ve müzikler de yasak. Böylece kültürel emperyalizmin önüne geçiyorlar.
Bu, interneti hiç kimsenin kullanamadığı anlamına gelmiyor tabi. 2010'da İşçi Partisi'nin 65. yıldönümü kutlamalarına çağırılan yabancı gazetecilerin otelden internet erişimine izin verilmesinin yanısıra, 2007'de Kuzey Kore'den alınan ve şimdiye kadar kullanılmayan bin IP adresinin 2011 yılında etkin olması, ülkede internet erişimi olan elitler olduğunu gösteriyor.
Gazeteler de bir propoganda aracı olarak kullanılıyor. Yerel halkın okuduğu gazeteleri anlayamadığımız için bulduğum tüm İngilizce gazete ve dergileri topluyorum. Kim Jong Il'in Rusya'da olduğu bir döneme denk geldiğimiz için haftalık The Pyongyang Times gazetesi Rusya-KDHC görüşmeleriyla ilgili haberler veriyor. Gazete bir parti bülteni gibi.
Korea Today dergisi ise 2011 tarihli olsa da içinde güncel olmayan ama ülkenin ideolojisini anlatan haberler ve makaleler yer alıyor. "Kore Gençleriyle Gurur Duyuyor", "Genç Bir İnşaatçının Günlükleri", "Doğuştan Çiftçi", "KDHC'nin gücünün kaynağı: Kim Jong Il'in cesareti" gibi başlıklar göze çarpıyor. Derginin son sayfalarındaki bir makale ise, kitle iletişim araçlarının sakıncalarını ve bu sayede emperyalizm propogandasının Batı dünyasında nasıl yayıldığını anlatıyor.
Sosyal yaşam
22 yaşındaki stajyer rehberimize sosyal hayatta ne yaptıklarını soruyorum. Zaten boş zamanları olmadığını, olduğunda da aileleriyle vakit geçirdiklerini söylüyor. Çok az bar olduğunu, buralara sadece erkeklerin gittiğini, kadınların zaten içki içmediklerini anlatıyor.
Bu cevaptan tatmin olmuyor ve Lee'ye hafta sonları ne yapıyorsunuz diyoruz. "Zaten hafta sonları yok" diyor o da, "tek tatil günü olan pazar günü de kadınlar ev işlerini yetiştirmeye çalışıyor, erkeklerse arkadaşlarıyla saki içiyor. Ardından ailece evde yemek yiyor ve sohbet ediyoruz."
Otelden çıkmamız yasak olduğu için geceleri şehir neye benziyor öğrenemiyoruz ama akşamüstü önünde yüzlerce insanın beklediği bir eğlence parkı görüyoruz. Pyongyanglıların işten sonra bu parka geldiğini söyleyen Lee, kendisine yöneltilen "Pyongyang'da gece hayatı nasıl" sorusuna ise uzun süre gülüyor.
Arirang ve Birleşik Kore hayali
Arirang ülkedeki en büyük etkinlik ve ulusal bir gurur kaynağı. Oldukça popüler olan bu gösteriyi dünyanın ve Kuzey Kore'nin heryerinden binlerce insan izlemeye geliyor. Bu nedenle Eylül'ün ilk haftası, Kuzey Kore'nin resmi turizm sezonu gibi.
Tam 100 bin gönüllü aylarca senede bir hafta sahnelenen bu gösteri için çalışıyor. Bir saat süren gösteriyi ağzımız açık izliyoruz. 20 bin kişi karşı tribünde ellerindeki kartonlarla 20 bin piksellik bir görüntü oluşturuyor diyebiliriz. 80 bin kişi ise stadın içinde dans ediyor.
Arirang aslında Kore'nin parçalanmasıyla ayrılmak zorunda iki sevgilinin hikayesi. Rirang, erkeğin adı. Yani kadın, sevgilisine "ah, Rirang" diye sesleniyor aslında. Bu aşk hikayesi Kore'nin en ünlü şarkısına ve bir de filme konu olmuş. Japonlara başkaldırının sembolü ve "Birleşik Kore"nin de şarkısı haline gelmiş.
Gösteri dikenli tellerle birbirinden ayrılan bir çiftin görüntüleriyle açılıyor. Her sahne Kore'nin tarihi dönüm noktalarını sembolize ediyor. Japon İşgali, Kim Il Sung'un doğuşunu sembolize eden gün doğumu, öğrenci direnişi, Kim Il Sung'un ülkeyi özgürleştirmek için yola çıkışı, Kim Jong Il'in doğduğu karlı gece, Pyongyang manzarasıyla 21. yüzyılın KDHC'si, ülkenin milli sporu olan tekvandoculardan oluşan bir ordu, akrobatlar, binlerce çocuk jimnastikçi, şarkıcılar ve Birleşik Kore umutları...
Gösteri, Kim Il Sung çiçeği olarak bilinen (bizdeki Atatürk çiçeği gibi) kırmızı çiçeklerin üzerinde bir dünya maketinin sahneye taşınmasıyla sona eriyor. (ÇT/HK)
(Yarın: Juche Felsefesi ve Kim Ailesi İktidarı)