12 Eylül askeri darbesini gerçekleştiren ve darbe sonrası Milli Güvenlik Konseyi'ni (MGK) oluşturan beş üyeden ikisi, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hayatta.
İki general hakkında dava açıldı ve yargılama 4 Nisan'da Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayacak.
Anayasa'nın bazı maddelerinin değiştirilmesine dair tartışmalar yapıldığı sırada, 12 Eylül darbecilerinin ve suç ortaklarının yargılanamayacağına dair geçici 15. Madde'nin değiştirilmesi kamuoyu gündemine geldiğinde, Evren'in gazetelere yansıyan sözleri ilginçti: "Eğer yargılanırsam intihar ederim."
Bu sözler, suç işleyen bir diktatörün ruh halini yansıtıyor. Milyonlarca insanın mağdur olduğu bir düzenin yürütücüsü olan Evren'in, yaptırdığı Anayasa'nın geçici 15. Maddesi, sadece Evren'in dahil olduğu MGK'ya dokunulmazlık zırhı sağlamıyor, kararlarını uygulayan organ, merci ve görevlileri de koruyordu. Hatırlayalım:
Geçici 15. Madde:
"12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Milli Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.
Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır."
İşte bu madde ile keyfiyetin; idamların, işkence uygulamalarının, sahte doktor raporlarının, gözaltına alıp kaybetmelerin, çalışanların haklarını gasp etmenin, onbinlerce insanın yurtdışına çıkmak zorunda kalmasının, kısacası, ülkenin fikir, kültür ve ekonomik alanda talanının hesabını vermekten kurtulmanın yasasını yaptılar.
Toplumsal ihtiyacın geldiği bugünkü aşamada, Konsey Üyeleri'nden sağ kalan ikisi yargı önüne çıkacak. Bu yargılamaların seyri henüz belli değil.
Yargılama sadece iki general ile sınırlı mı kalacak, yoksa suçluların hepsi yargı önüne çıkarılacak mı? Bu sorunun cevabı aslında oldukça açık. Yargılamanın seyrini, toplumsal tepkiler belirleyecek.
Basına yansıdığı kadarıyla iki generalin avukatlarının hazırladıkları savunmada, darbe savunuluyor ve "darbe yapmak suç değil, darbe teşebbüsü suç teşkil eder" deniliyor.
Generaller, "Siz bizi yargılayamazsınız, çünkü biz kurucu iradeyiz" diyor.
"Darbe yapmak suç değil" savı ile ve "kurucu irade" kavramı birbirlerini tamamlayan bir anlayış bütünlüğünün sonucu.
"Kurucu irade" oldukları açık, çünkü 12 Eylül Anayasası hala yürürlükte. Sadece kendisi değil, ruhu da bir hayalet gibi bu ülkenin üzerinde dolaşmaya devam ediyor.
30 yıldır, siyasi partiler bu Anayasanın yaşaması için çalıştılar çünkü, kendilerinin de demokratik bir parti yapıları olmadı, hala da yok.
Lider kültü etrafında şekillenen, antidemokratik oluşumlardan, toplumsal demokrasiyi uygulamaları zaten beklenemez. Dört yada beş yılda bir yapılan seçimler, antidemokratik yönetimlerin aldatıcı süsleri olarak kalıyor.
Bu bakımdan bu sözlerin sahibi Evren haklı. "Kurucu iradeyiz, yargılayamazsınız" derken bir gerçeği vurguluyor.
Tıpkı, 12 Eylül döneminde Mamak Cezaevi'nde yatan Milliyetçi Hareket Partisi'nden (MHP) olanların savunmalarında söyledikleri gibi: "Fikrimiz iktidarda, biz içerideyiz." Bu söz, 12 Eylül darbesinin yöneticilerinin felsefesini, yönetim biçimini ve uygulamalarını da anlatıyor.
Şimdi bu "irade" yargı önüne çıkacak. Mahkemeye sunacakları savunması dahi suç teşkil eden bir tavırla...
Zulme uğrayan, uğramayan milyonlarca insan; emekçi, aydın, sanatçı, politikacı, insan hakları ve demokrasi savunucuları, bu yargılamayı önemsemeli. Bu yargılama da kendilerini taraf olarak görmeli.
Hesap sorulsun ki, "kurucu irade"nin yargılanmasının önü açılabilsin... Sadece 12 Eylülcülerin değil, başta Danışma Meclisi Üyeleri olmak üzere, suç ortakları da yargılanabilsin. Yargılanabilsin ki, 12 Eylül öncesi ve sonrası, bu ülkede keyfi uygulamaları ile halka karşı suç işlemiş olan iktidar sahiplerinin de yargılanmasının önü açılabilsin.
Bu ülkenin aydınlık geleceği için, "kurucu irade"yi tarihin çöplüğüne gömmek için, herkesin yapacağı bir şey var. (AC/AS)
* Ahmet Cihan'ın kardeşi Süleyman Cihan darbenin ardından, 29 Ağustos 1981'de gözaltına alındı, İkinci Şube'de gördüğü işkence sonucu yaşamını yitirdi. 31 yıl sonra, Ahmet Cihan, 12 Eylül darbesi davasına müdahil olma başvurusunda bulundu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında açılan davanın ilk duruşması 4 Nisan Salı günü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.