Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) milletvekilleri 12 Mart 1971 askeri muhtırası, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve 28 Şubat "post-modern darbesi"nin demokratik sistemde, siyasal ve toplumsal yaşamda yol açtığı etkilerin bütün yönleriyle ve boyutlarıyla araştırılması ve bu darbe süreçlerinin bir daha yaşanmaması için anayasal ve yasal düzeyde yapılacak değişikliklerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98. TBMM İç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için dilekçe verdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı'na BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık imzasıyla verilen dilekçede Türkiye siyasi tarihi boyunca gerçekleşen darbelerin Türkiye'yi daha da geriye götürdüğü ve özgürlüklerin askıya alındığı vurgulandı.
"Her müdahale ülkeyi geri götürdü"
12 Mart'la birlikte demokrasi sürecine darbe vurulduğunun ifade edildiği dilekçede, dönemin parlamentosunun muhtıraya direnemediği, hatta muhtıra metninin parlamento kürsüsünden okunduğu ifade edilerek bu sürecin 12 Eylül'ün önünü açtığı belirtildi.
"12 Eylül 1980 askeri darbesi, ülke tarihinde onarılması güç yaralar açmıştır. Her şeyden önce oluşturulan darbe Anayasasıyla getirilen yasakçı-ırkçı-tekçi zihniyet yurttaşlarımızın büyük bedeller ödemesine sebep olmuştur."
"Bu dönemde yüz binlerce kişi ağır işkencelerden geçirilmiş, binlercesi sakat bırakılmış, yüzlercesi öldürülmüş, yüz binlerce kişi cezaevlerine atılmış, binlercesi ülke dışına iltica etmek zorunda kalmış, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri kapatılmış, siyaset yasağı getirilmiştir."
"Türkiye 12 Eylül darbesi hukukuna göre dizayn edilmiş, devlet yapılanması ve kurumları, idari yapı cunta zihniyetine göre oluşturulmuş, darbeciler kendi vesayetini ve statükosunu kurmuştur."
"Milli Güvenlik Kurulu, Yüksek Öğretim Kurulu, sıkıyönetim ve sonrasında oluşan Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve Özel Yetkili Mahkemeler, askeri yargı, yüzde 10'luk seçim barajı, örgütlenme-düşünce ve siyaset özgürlüğünün önünde engel olan Terörle Mücadele Kanunu gibi anti-demokratik yasalar bu darbe sürecinin birer kurumlaşmalarıdır."
"28 Şubat'ta farklı bir nitelik büründürülerek gerçekleştirilen post-modern darbede de görüldüğü üzere her darbe girişimi, yayınlanan her muhtıra, siyaset kurumuna yapılan her müdahale, ülkeyi geriye götürmüştür. Bunun sonucu olarak demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel insan hak ve özgürlükleri çağdaş ülkeler düzeyine bir türlü çıkarılamamıştır."
"Darbeci zihniyet hala devrede"
Dilekçede darbe süreçlerinin militarist, şövenist, milliyetçi eğilimleri güçlendirerek, toplumsal barışı tehdit eder noktaya getirdiği ifade edilirken, "Farklı kimlik ve kültürlerin barış içerisinde bir arada yaşadığı ülkemizde bundan hoşnut olmayan, dinler, diller, kültürler arasında çatışma yaratmak isteyen güç odakları her dönem çeşitli provokasyonlara başvurmuştur" denildi.
Darbelerin sonucu olarak andıçlar, fişlemeler, yargısız infazlar, köy yakıp yıkmalar, faili meçhul cinayetler, işkenceler, katliamlar, insanlık dışı uygulamalar yaşandığının ifade edildiği dilekçede şu ifadelere yer verildi:
* Bugün halen düşünce, örgütlenme ve siyaset özgürlüğünü engellemeye dönük sürdürülen yasakçı uygulamalar, milletvekilinden belediye başkanına, gazetecisinden siyasetçisine, avukatından insan hakları savunucusuna, akademisyeninden öğrencisine kadar binlerce kişinin tutuklanması darbeci zihniyetin halen devrede olduğunu, darbelerin şekil ve nitelik değiştirse de varlığını sürdürdüğünü göstermektedir.
* Türkiye'nin yakın döneminin en acı olaylarının saklı olduğu bu dönemle yüzleşmesi, anayasal alanda düzenlemeleri biran önce yapması kaçınılmazdır. Türkiye'deki darbe kurumlaşmalarının ve yasal-anayasal düzenlemelerin tasfiye edilmesi, Türkiye'nin en öncelikli gündemidir. Bu amaçla, darbe süreçlerinin bütün yönleriyle araştırılması ve yüzleşilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılması elzemdir. (EKN)