Hangi taşı kaldırsanız altından o "malum" ve "tuhaf" soru çıkıyor! "Kürtler ne istiyor?" Veya "Hele bi söyleyin bakalım, sahi ne istiyorsunuz?" Hatta kimileri kantarın topuzunu daha da kaçırarak; "Daha ne istiyorsunuz kardeşim, isterseniz Cumhurbaşkanı bile olabiliyorsunuz, daha ne ayrımcılığından söz ediyorsunuz ki!"
Hiçbir aklı evvel de çıkıp demiyor ki; 'ya hu, iki gözüm seksen küsur senedir bu Kürt Kavmi durduk yerde mi sistemle çekişiyor! Bu çok matah ülkenin bilumum kaynakları vura vura bi türlü tüketemediğiniz, sonlarını "kır" edemediğiniz, edemeyeceğiniz de dünden belli Kürde reva gördüğünüz onca eza cefa yüzünden heba olup gidiyor hâla farkında değil misiniz'?
Bu ve benzeri soruları, yanıtları karşılaştırmalı olarak uzatmak mümkün. İyisi mi, kimi kez yapılageldiği gibi tersinden okumayla sonuca gitmek...
Acaba Kürtler neyi istemiyor?
Yirminci yüzyılın başında, yani genç Türkiye Cumhuriyeti kurulurken ve öncesinde "Uluslaşma" serüveninin boy verdiği yüzyıl öncesinde elbette Kürtler de isterdi adı "Kürdistan" olan bir devletlerinin olmasını. Nitekim sonrasında kimi kez masumane, çoğu kez de 80 senelik cumhuriyetin bilcümle mevzuuyla ilişkili savcılarının iddianamelerinde cezaya gerekçe oluşturdu Kürtlerin varlık ve bu varlık olgusuna dayandırılan "devlet" talebi.
Ama şimdi ifade etmek gerekiyor ki; haklı talepkârlıklarla yoğrulu, sayısal açıdan da hatırı sayılır bir nüfusu olan Kürt kavminin kimi marjinal gruplarını hariç tutmak kaydıyla Kürtlerin "Ayrı bir Kürt Devleti" talebi artık yok. Bu durum en azından temsiliyet hakkı artık kendini uzunca bir zamandır aşikâr kılan Kürt Siyasal Hareketi (Kasıt DTP'dir) açısından böyledir. Yani "hop oturup, hop kalkan" ve en olmadık yer ve zamanlarda bir bölünme psikozuna düşen kimi "hastalara" bin kez söylenmiş olmasına rağmen, bir kez daha söyleyip yazmayı elzem kılıyor.
Kürt olarak hayatın her alanında Kürtçe konuşmak
Rahat olun, evet evet siz, çok rahat olun Kürtler ayrı devlet is-te-mi-yor. Mevcut devleti demokratize edin, demokrasiyi içselleştirin, Kürde de, Türk'e de, diğer bütün halklara da "insani" bir demokrasi uygulayacak bir sistemi hayata geçirin fazlasına hacet yok...
Kürtler bu devletin adı "Milli" vasfı ile imlenmiş ilk mekteplerinde, Kürt çocuklarının her sabah "namaz farzı" gibi mutlu olmak için "Türk olmak" gerektiğini yüksek sesle kahvaltı sonrasında da, hiçbir zaman da telaffuz etmek istemiyor. Kürtler kendi kimlikleriyle ve kendi dilleriyle; yani Kürt olarak ve hayatın her alanında ihtiyaç duydukları her yerde Kürtçe konuşarak demokratik bir Cumhuriyetin eşit ve özgür yurttaşları olmak istiyorlar...
Yoksulluk ve yoksunluktan kurtulmanın yolu...
Kürtler, ülkenin diğer bölgeleri için düşünülmeyen ayrı ve özel güvenlik birimlerinin (kasıt başa bela koruculuktur) Kürt illeri için de artık kullanılmamasını, yani Koruculuğu istemiyor...
Kürtler, Kürt illerinin zengin doğal kaynakları olan petrol, su, fosfat, mermer v.b gibi zenginliklerinin daha fazla heba olmasına gönülleri rıza göstermiyor. GAP gibi "makus talihin" yenileceği vaadi ile yola çıkıp artık batı illerine elektrik enerjisi transfer eden projelerin gerçek yüzünün teşhir edilmesini istiyor...
Kürtler, yoksulluğun ve yoksunluğun diğer adıyla özdeş hale gelen Kürtlük eşittir yoksulluk kavramsallığını kaba tabiriyle istemiyor. Yoksulluk ve yoksunluktan kurtulmanın asgari insan hakları talepkârlığı ile eşit olduğunu bilerek istiyor...
Kürtler, dağlarından silah seslerinin ve sonrasında da adı gerilla ve asker olan halk çocuklarının cenazelerinin taşınmasını ve anaların yüreklerinin daha fazla yanmasını istemiyor...
Çözüm Ankara ve Diyarbakır eksenli olmalı
Kürtler, Kürt coğrafyasında yaşayanları tümden, batı yakadakilerin de duyarlı kesimini taammüden cinayete kurban eden ve potansiyel suçlu olarak telakki eden 12 Eylül'ün darbe Anayasa'sını istemiyor. Yerine demokratik bir Anayasa istiyor...
Kürtler, saygısızlık ve önyargı istemiyor. Siyasal ve toplumsal değerlerine, önderlerine, şahsiyetlerine saygı gösterilmesini istiyor.
Kürtler, adı Kürt Açılımı, ya da Demokratik açılım veya her ne olursa olsun "Mesele"yi hal yoluna koyacak çözüm modellerinin adı AB veya ABD olan batı liginde olmasını istemiyor. Olsa olsa bu türden müdahilliklerin kolaylaştırıcılığına inanarak çözümün Ankara ve Diyarbakır eksenli olacağına inanıyor...
Kürtler, koca bir cumhuriyet yüzyılı süresince haklarının gaspedildiğine inanıyor. Bu inançtan hareketle onurlu bir Barış'ı dilerken kendilerinden "Özür" dilenmesini bekliyor ve istiyor...(ŞD/EÖ)