Sabah gazetesinin haberinden Kürt sorununun çözümü kapsamında devletin, bölge insanıyla bütünleşmek ve ona hizmet götürmek amacıyla Kürtçe bilen kamu görevlisi arayışına girdiğini öğreniyoruz. Sağlık Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı Kürtçe bilen personel istihdamına yöneliyormuş...
Gazete, Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) alınan kararlar çerçevesinde bölge halkıyla birebir temasta bulunan kamu görevlilerinin halkın dilinden anlamasına özel önem verildiğini; son olarak da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Kürt sorununun çözümünde "Tarihi fırsatın eşiğindeyiz" açıklamasının da buna işaret ettiğini yazıyor.
Eğer haber "kapsamlı bir yönelim"e işaret ediyorsa, pes doğrusu... Kürtlerin, yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde kendi inisiyatifleriyle yıllardır giriştikleri hizmetlere devlet inanmadıysa, kamu eliyle kalkışılanlara insanlar nasıl inansın?
Kürt Sorunu çözülüyorsa bunlar neden yaşandı?
Daha somut olalım, Diyarbakır Sur Belediyesi Başkanı Abdullah Demirbaş'ı bu girişime nasıl inandıracaksınız? Belediye hizmetlerini Kürtçe, Ermenice ve diğer yerel dillerde aktarmak isteyen Demirbaş, hatırlarsınız, "bu dillerden hizmet veremezsiniz" denilerek yargılanmış ve İçişleri Bakanlığı kararıyla görevden alınmıştı.
Güneydoğu'da birçok yetkili gibi, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir de, devletin üst düzey yetkililerine Kürtçe davetiye ve tebrik kartı gönderdiği için yargıçlarla mesai yapmaktan kurtulamadı.
Kaç yıldır Kürtler kendi dillerinde yarım saat radyo ve televizyon yayını yapmak için kırk takla atıyor. Örneğin Gün TV yıllardır bir programı yayına vermek için onca bürokratik şartı yerine getirmek için didiniyor. Bir sabah uyanıyoruz ve bakıyoruz ki TRT Şeş (TRT6) diye bir televizyon kanalı çıkmış, 24 saat Kürtçe program yapıyor.
O zaman neden Tevn Yayınları yetkilisi Mehdi Tanrıkulu, mahkemede kendi ana diliyle savunma yaptığı ve bu dilden dilekçe yazdığı için "Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun"dan hapse mahkum edildi?
Son olarak da Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi, ay ve gün adlarının Türkçe ve Kürtçe yazıldığı 2007 ajandası nedeniyle, eski Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nu ve avukat Nesip Yıldırım'ı yargılıyordu.
Çözümden Kürtlerin de haberi olsun!
Kanımca Kürt toplumunun meşru şekilde seçtiği kişilerden veya onun temsilcilerinden esirgenenleri devlet kendisi yapmaya kalkışıyor. Şimdi Kürtçe bilgilendirerek köylere kentlere sağlık hizmeti götürdüğünüzde reddeden çıkmayabilir, çıkmasın da, ama bu hiç de bir "gönül" projesi gibi görünmüyor.
Hükümet, Kürt Sorunu'nu çözüyorsa Kürtlerin de bundan haberi olmalı. On yıllardır tanık oluyoruz, toplumsal yakınlaşmaya eşlik eden bir çözüm arayışı varsa, Kürt siyaseti ikna edilmeden ve onun desteği alınamadan sonuç alınamıyor.
Peki, bütün bu ikiyüzlü politika neden? Anlaşılan devlet, herkesin çözüme gidildiğini düşündüğü bir ortamda, kimseyi muhatap almadan sorunları çözmek istiyor veya çözdüğü izlenimi yaratmak istiyor. (EÖ)