Haklar, birey ve toplulukların sağlıklı ve huzurlu bir biçimde yaşamlarını sürdürebilmeleri ve her türlü ayrımcılığa karşı kendilerini koruyabilmeleri için, kendi hükümetleriyle ilişkilerinde sahip olmaları gereken en temel ihtiyaçlardır. Bu haklar içinde dil hakkı en görünür en doğal haklardan biridir.
İnsanların anadillerinde iyi bir eğitim almaları hem bireysel özgüvenleri hem de randımanlı ve verimli bir hayat sürmeleri açısından elzemdir. Hatta yabancı bir dili iyi öğrenmeleri için de iyi bir anadili eğitimi ön koşuldur.
Kısaca ilkokula gidene kadar kullanılan ev dili ve mutfak diliyle, insanlar doğru bir şekilde dil öğrenmiş olmazlar. İnsan hakları ve elverişsiz konumda olan topluluk hakları uluslar üstü yasalarla belirlenmiştir ve ulusal yasaların bunlara uyum sağlaması beklenir. Azınlık dilleri de bunlar arasındadır. Türkiye'de, AKP hükümeti de bu konuda bir ufak adım atmıştır.
Anadilini öğrenmek için para ödenmez
Ne yazık ki, açılan Kürtçe kurslar başarısız olmuştur çünkü hükümet ve bürokrasi tarafından teşvik görmek şöyle dursun birçok engelle karşılaşmıştır ve Kürt halkı arasında da özendirilmesi mümkün olmamıştır. Çünkü vatandaş olan insanlar anadillerini hakkıyla, hukukuyla, edebiyatıyla öğrenmek için para ödememek gerektiğini bilir.
İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça parayla öğrenilir, çünkü bu diller bu toprakların dilleri değildir; iş olanaklarını artırmak için ve dünya halini dünya ile paylaşmak için gerekli bulunur ve bazı insanlar bu gereklilik için kenara bir para ayırabilir.
Ancak bu toprakların anadilleri her bireyin özgüveni ve mutluluğu için devlet tarafından hükümetler tarafından -sadece hediye paketi gibi göstermelik değil- özendirilerek öğretilmelidir, bunun için para ödemek gerekmemelidir.
Uluslar üstü yasalar bunu tavsiye eder, özendirir ve dolaylı yaptırımlarla zorlar. Kısacası Türkiye’de Kürtçe kurslar konusunda hata yapılmıştır. Belki de, askeri çözüm müptelası genç ve yaşlı gruplar zaman kazanmak istemiştir, tam bilemiyoruz.
Hak varsa hizmet zorunludur
Hakların korunması hükümetlerin başlıca vazifesidir ve bu hakların özendirilerek anlaşılır kılınması koruma vazifesinin özüdür. Hakların anlaşılması ve yaygınlaştırılması için hükümetin, çok yönlü görevlerini yerine getirmesi ya da özel teşebbüsle bir arada organize etmesi beklenir.
İşte bunun adı da hizmettir. Hak varsa hizmet zorunludur. Hak ne sadece alınır ne de sadece verilir. “Hak verilmez alınır” sloganı şu veya bu şekilde tehdit içerdiği gibi, “biz ancak uygun gördüğümüz hakkı veririz, hakkın özünü ve üslubunu biz tayin ederiz” tavrı daha fazla tehdit içerir.
Çünkü bir taraf henüz haklarıyla yeni tanışır konumdadır, diğer tarafsa güçle, iktidarla donanmıştır. Hak ve hizmet konusunda karşılıklılık esastır, samimiyet esastır. Topraklarımızda 5, 6 kişiden birinin konuştuğu dili geliştirmek, göstermelik bir hediye paketi işi değildir. Seyid el kavm hadımıhum!*
Vatandaşlık mertebesine sayılarla ve oy hesabıyla değil, en temel ihtiyaçların iyi bir biçimde karşılanmasıyla erişilir. Hizmeti denetlemek ve yaygınlaştırılmasına yardımcı olmak da vatandaşların sorumluluğundadır.
Paket
Gelelim pakete... Pakette yine GAP var, iki tane baraj var: Ilısu ve Silvan. Ve iki tane Hidroelektrik Santrali var. Bunlar 60. hükümetin eylem planında zaten vardı. Bu çerçevede 3,8 milyon kişiye istihdam vaat ediliyor. Ne kadar iyi!
5 yılda 12 milyar dolarlık kaynak aktarımı sözü var. İyi! Bölge çalışanından gelir vergisi yok deniyor. Bölgesel asgari ücret tayini sözü var, yani pozitif ayrımcılık, bu da iyi. Mayın temizliği sözü var ve rakam 616 bin mayın. Bu çok iyi, şiddet karşıtı olduğu için.
Bütün bunların başarılı olması için, beş yıl boyunca yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri tarafından yakından izlenmesi ve denetlenmesi gerekiyor. Çünkü çevre ve tabiat üzerinde olumsuz etkileri olabileceği gibi, tüm toplumsal-ekonomik altyapı hizmetlerinin bir bütün olarak değerlendirilememesi sonucu, çok büyük zararlar görmüş bir yakın geçmişimiz var.
Yeni muhafazakarlık uluslararası sermayeyi de koruyor
Muhafazakarlık neyi korur? Aileyi, gelenekleri, inançları (sadece tek bir dini değil) korur, kadınların kapanmasını teşvik eder. Müslüman, muhafazakarlar, ama aynı zamanda tabiatı da koruması gerekir. İdeoloji sade ve temiz olarak böyledir.
Bu noktada bir de bakıyoruz yeni-muhafazakarlık uluslararası sermayeyi koruyor, onun savaşlarını koruyor ya da küresel çatışmalarla birlikte var olmaya alışıyor. O zaman kadın ve çevre hakları topyekun zarara uğruyor. Bu nedenle hak ve hizmet paketlemelerinin desteklenmesi için yerel muhalif partilerin (bu durumda ağırlıklı olarak DTP) belediyelerdeki durumunu alt üst etmemek korumak gerekiyor.
Muhalif veya farklı görüşler alınmadan, (şehir konseyleri, emekçi kesimler, vs.) GAP projesinin iyi bir sonuç vermesi beklenemez. GAP bir yeni fetih politikası olmamalıdır. Türkiye'de konuyla ilgili isyanlar da, paketler de çok tekrarlandı. Bu açıdan bölgenin bireylerinin ve örgütlerinin denetimi çok önemlidir. Bu da sadece meslek odaları sanayi ve ticaret odalarıyla görüşerek olmaz, ki AKP görüşmelerini esas olarak buna dayandırıyor.
Kürtçe televizyon yayını
Bir de TRT’nin bir kanalının 24 saat Kürtçe yayın yapma ve bunun içine yöre dillerinden Arapça ve Farsça'nın da katılması var. Demek ki şu anki 45 dakikalık yayın mevzuatı değişecek...
Bu üç dilde Kürtçe ağırlıklı canlı yayın yapabilmek ve bunu yaratıcı bir biçimde gerçekleştirmek çok iyi olabilir. Ancak, istenen yerel seçimlere yönelik bir göstermelik paket atılımı değil de kalıcılık ise bu yayınları yapacak donanımlı elemanların yetiştirilmesi ertelenmemelidir. Bu da ancak üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılmasıyla olur.
Kürdoloji Enstitüsü açılması da tartışılıyormuş ama pakete girmemiş henüz. Enstitü de ayrıca açılmalıdır, uluslararası nitelikli bir enstitü olmalıdır. Yine de diğer dil ve edebiyat bölümlerle eşit muamele görecek, tehdit ve tehlike şüpheleriyle yaklaşılmayan bölümlerin açılmaya başlanması zorunludur.
Eğer bu paket yerel yönetimlerin hepsini/çoğunu fethetme paketi değilse, eğer bu paket siyasal faaliyetin farklılıkları bir arada müsavi olarak yaşatma olduğunu algılamadan yapıldıysa ve uygulanacaksa, eğer bu paket askeri tedbirlerin bir kenar süsü olarak görülüyorsa boşuna masraf olur.
Samimiyet varsa ve kalıcılık hedefleniyorsa, yani siyaset gerçek anlamıyla yapılıyorsa, o zaman Kürtçe'nin iyi konuşulup iyi öğretilmesini sağlayacak yüksek eğitim kurumlarının kaçınılmaz olduğu açıktır.
Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde çağdaş Yunanca Bölümü daha sadece 15 yıl önce açıldı, o da girişimci çalışkan bir Türk/Yunan vatandaşı sayesinde. 2000'de Ermeni dili eğitimi için de bir bölüm açmak tasarlandı ve bunun için muhafazakar Türk milliyetçisi bazı öğrenciler Rusya’dan doktora almaya yollandı. Ermenice'yi dil ve edebiyat anlamında iyi bilen az da olsa İstanbullu bazı kişiler varken, asayiş kaygılarıyla böyle yapıldı ve sonucu başarılı olmadı, yani bölüm o yıl ve sonraki yıl kurulamadı.
Yeni muhafazakar bir ideolojiyle hem savaşa hem de uluslararası piyasaya öncelik veren küresel savaş ekonomisi TRT'nin Kürtçe yayınlarına da yansırsa, işin içinden çıkmak zor olur.
Bildiğim Doğulu ve Güneydoğulu Kürtlerin bu yayını severek isteyerek ve haklarının bilincine daha fazla vararak izleyebilmeleri için kendi yerel katkılarının ağırlıklı olması zorunludur.
Canlı yayınlara “asayiş” kaygısı taşımadan, bir de TRT “korucu”luğu yaratmadan sadece RTÜK çerçevesinde rahatça özgürce yayın yapabilmeleri gerekir. Yöresel katkılarını kendi dil, edebiyat ve sanat uzmanlarıyla renklendirmeleri gerekir. Bu kanalı kendi televizyonları gibi görmeleri gerekir; yoksa Kürtçe yayın yapan televizyon zaten var.
“Asayiş” denetimiyle gündelik hayatın tadından uzak, muhafazakar, bürokratik bir tatsızlıkla başlatılacak bir TRT yayını fuzuli bir masraf ya da en zararsız şekliyle göstermelik olacaktır. Kalıcılığın tek, yegane koşulu Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleriyle birlikte bu adımı atmaktır.
Yerel yönetişim için de mutlaka farklı ve muhalif belediyelerin denetimi, STK’lerin görüş ve denetimlerinin sağlanması gerekecektir.
Hak ve hizmetin paketlenme faaliyetinin olumlu katkı yapmasını diliyoruz ve izleyeceğiz. Hak ve hizmet nasıl paketlendi göreceğiz. (BE/TK)
* Bir ulusun önderi ona hizmet edendir.