Bugüne dek haberi olmayanlar başlıktaki ifadeyi gördüklerinde muhtemelen diyecekler ki; büyüğünü biliyorduk da, küçüğü acep ne ola ki! Ya da büyüğünden ne hayır gördük ki, küçüğünden ne bekleyelim.
Ama doğrusu tabii ki öyle değil. Birkaç yıl önce sanatçı, aydın aktivist Şanar Yurdatapan’ın öncülüğünde 20 şehirde şehrin dinamikleri ve kanaat önderlerinin katılımıyla oluşturuldu Türkiye Küçük Millet Meclisleri.
Ayda bir kez ve her ayın ilk haftasında toplanıyor Küçük Meclisleri. Her toplantıya mutlaka kentin milletvekilleri ve belediye başkanları çağrılı oluyor. Katılsalar da katılmasalar da bir koltukları oluyor. Ve kentin, ülkenin sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik gündemi ile ilgili üç saat süreyle tartışmalar yürütülüyor. Herkesin eşit konuşma haklarının olduğu, sorulara da yanıtlara da eşit sürelerin tanındığı gayet demokratik mini ve örnek alınası meclisler bunlar.
Mart ayının gündemi malum barış ve müzakere süreci nedeniyle tek gündemliydi.
İzmir Küçük Millet Meclisi’nin önerisi üzerinden çok farklı bir konsept oluştu Mart Meclis toplantıları için. Öneri şuydu: İzmir, Diyarbakır ve İstanbul Küçük Millet Meclisleri birer gün arayla ve peşpeşe kendi illerinde toplanacaktı. Her ilin Büyükşehir Belediye Başkanları ve Milletvekilleri meclis toplantılarına katılacak ve ev sahipliği yapacaklardı. Diğer illerin temsilcileri de ev sahibi ildeki toplantılara katılıp düşüncelerini paylaşacaklardı.
Basın hayli ilgi gösterdi bu öneriye. Belediye Başkanları da sıcak baktılar. Yalnız Belediye Başkanlarının gündemleri süreç nedeniyle çok yoğundu bu sebeple toplantılara katılamamakla birlikte ileriki bir tarihte bir başka özel gündemli toplantıyı gerçekleştirmek üzere mutabık kaldılar.
Ama tabi Küçük Millet Meclisleri yine de tüzükleri gereği bu tek maddelik Barış ve Müzakere süreci gündemini görüşüp tartışmak üzere toplandılar. Ben de Diyarbakır Küçük Millet Meclisi Mart ayı toplantısına katıldım. İzmir Küçük Millet Meclisi üyeleri de bir önceki günkü yoğun ve heyecan verici İzmir toplantılarının akabinde hızla Diyarbakır’a gelmiş ve toplantıya İzmir’in heyecanını taşımışlardı.
Aktif, katılımcı ve yoğun bir Küçük Millet Meclisi toplantısı yaşandı Diyarbakır’da. Diyebilirim ki; Türkiye Büyük Millet Meclisinde kavgalı, küfürlü, hakaretli ve saygı sınırlarını olumsuz manada hayli zorlayan gündemlere televizyon ekranlarından tanık olduğumuz görüntülerin aksine! Katılımcıların tümüyle gönüllülüğü temelinde gündeme dair bütün sorunlarını masaya yatırdığı özgürce konuşabildiği iyi bir moderasyonla yönetilen bir birliktelikti Diyarbakır Küçük Millet Meclisi Mart Toplantısı.
Haftasonunun bütün bir öğlenden sonrasının yoğunluğundan çıkıp da akşam konuşulanları tekrar düşündüğümde aslında sokak ve halkın örgütlü dinamizmi Türkiye’de profesyonel politika yapanların vitrine yansıyan görüntülerine karşılık, küçük millet meclis(ler)i çok mütevazı, içten, sorunların bizatihi farkında ve çözüm de üreten performansa sahip görüntü yansıtıyordu.
Hemen her şey çözüm yolları ile birlikte konuşuluyordu, tartışılıyordu. Peki, buna rağmen sivil toplumun ve kanaat önderlerinin, halkın dinamik güçlerinin siyasal iktidarca “çözüm üretemediği” söylemi o halde neye delalet ediyordu ki!
Aslında demokratik katılımın toplum nezdinde yansıyan yüzü olması ve örnekliği açısından Küçük Millet Meclisleri model oluşturabilecek olgunlukta yapıya sahip olarak geldi bana. Diyarbakır Küçük Millet Meclisi toplantısına ilk kez katılan biri olarak diyebilirim ki; Önyargıları kapıda bırakmak kaydıyla çözüme katkı sunmak Barış ve Müzakere sürecinde temsiliyet, statü, özgürlük, haklar ve benzeri bütün talepleri konuşmak ve gündemleştirmek mümkün. Yeter ki karşılıklı empati içselleşsin… (ŞD/AS)