Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump ve ünlü zengin Jeffrey Epstein 13 yaşındaki bir çocuğu istismar ettikleri suçlamasıyla yargılanıyor. Epstein çocuk istismarı suçundan cezaevindeyken intihar etti, Trump ise ırkçılık karşıtı gösterileri yatıştırma telaşında.
Dünyaca ünlü hacker grubu Anonymous, Trump’ın seks işçiliği için çocuk kaçakçılığı olaylarına karıştığını ve Epstein ile aralarındaki bağlantılarını gösteren belgeleri geçen günlerde yayınladı. Belgeler, Epstein’in erkeklik suçlarını yeniden gündeme getirdi.
Epstein’in adını ilk olarak gazeteci Ümit Kıvanç’ın p24’te yayımlanan “Bir Erkeklik ve Zenginlik Öyküsü” başlıklı yazılarında duymuştum.
Onu kısaca, aslında parasının kaynağının tam olarak nereden geldiği bilinmeyen, mezun olmadığı bir üniversiteden kendisini mezun gibi tanıtıp çok iyi bir lisede ders verebilen, büyük bir şirkette yönetici olan “yükselişini” herkesin şaşkınlıkla izlediği “zengin”, “yakışıklı”, “playboy” olarak tanımlayabiliriz.
Daha doğrusu biz öyle tanımlamasak da kendisi kendisini öyle anlatıyor, yansıtıyor, ABD medyasında öyle yer alıyor. Oysa durum böyle değil. Bazı gazeteciler ve polis, “başarılı yükseliş” hikâyesini kazıyınca ortaya suç şebekesi dökülüyor.
Kıvanç’ın da yazısında vurguladığı gibi ABD ölçülerinde “yerel gazete” sayılan Miami Herald muhabiri Julie K. Brown Epstein’e karşı açılan “fuhuş” ve “cinsel suçlar” davasını takip ediyor ve ortaya aslında sistemli, örgütlü bir "fuhuş çetesi" organizasyonu çıkıyor.
Kıvanç yazısında Epstein’e ilişkin üç saptama yapıyor:
“Epstein skandalının iki, belki üç boyutu var. İlki, erkeklik ve zenginlik denen varoluş tarzlarının olabilecek en çirkin bileşimlerini anlamak için deney niteliğinde: Epstein, her gün küçük yaştaki birkaç kızı kullanarak en az üç defa orgazm olma peşindeydi. Bunun için bir şebeke örgütledi. Bir yandan onun için çalışan kadınlar etrafta dolaşıp, 200-300 dolar karşılığı üstünü çıkarıp zengin bir adama masaj yapmayı kabul edecek kızlar aradılar; öbür yandan, bir defa bu işi yapan kızlara, arkadaşlarını da getirirlerse ilave para alacakları söylenerek, her kurbanın yeni kurbanlar getirdiği, tükenmeyen bir “arz” temin edildi.
“İkinci boyut, Epstein’in “yanındaki” kadınlar. Erkekliğe ve zenginliğe hizmet ederek konforlu yaşam sürme ve başka kadınların, küçük yaştaki kızların mahvedilmesine rahatça katılma, başlıbaşına derinlemesine kurcalanması gereken bir mevzu.
“Üçüncü boyutsa, yediği haltın çapı bilinmesine, bu yüzden tutuklanmasına, onlarca küçük kızın kurban olduğunun -yığınla delil sayesinde- ilgili herkesin gözünde kesinleşmesine rağmen Epstein’in yalnız bir defa fuhşa teşvikten, bir defa da küçük yaştaki “bir” kızı “fuhşa teşvik”ten hüküm giymesi, cezasının bir kısmını, anlattığımda inanamayacağınız, ayrıcalıklı falan da denemeyecek, çünkü çok daha elverişli koşullarda, geri kalanını konutunda geçirmesi, bunun böyle olabilmesi için ülkenin “ağır top” avukatlarının, federal savcıların seferber olması. Üstelik ABD ceza hukuku sisteminde önemli bir kurum olan “anlaşma”nın da iğdiş edilmesi, anlaşmadan mağdurların haberdar edilmemesi…”
Epstein meselesini detaylıca öğrenmek isteyenler Kıvanç'ın p24 yazılarını mutlaka okumalı.
“Yargıda emniyette tanıdıklarım var..”
Epstein’i anlatan bir belgesel de bugünlerde Netflix’te yayınlanıyor: "Jeffrey Epstein Korkunç Zengin"
Belgesel yine bir kadın gazetecinin erkeklik suçlarının peşine düşmesiyle ortaya çıkıyor. Belgeselin yönetmeni Lisa Bryant, senaristler John Connolly ve Tim Malloy. Şimdilerde birer yetişkin olan kadınlar, 12-15 yaşlarında Epstein’ın kendilerini cinsel birlikteliğe nasıl zorladığını anlatıyorlar.
Adeta kendisine özel "zevkleri", "talepleri" olan Epstein kendisi ile birlikte olmayı reddeden çocuklara da “o zaman arkadaşını getir 200 dolar al” baskısı yapıyor. Şikayetçi olmak isteyenleri de “yargıda, emniyette tanıdıklarım var bir şey yapamazsın” diyerek korkutuyor.
Çoğunluğu dezavandatjlı gruptan olan çocukların bazıları bunu kabul ediyor, etmek zorunda kalıyor ve yıllar sonra avukatların araştırması sonucu kimin nasıl dahil olduğunu gösteren bir şema ortaya çıkıyor.
Yine belgeselde bu kız çocuklarının zaman zaman Epstein’in arkadaşlarına doğum günlerinde “hediye” olarak sunulduğunu çocuklar kendi ifadeleri ile anlatıyor.
Bu erkeklik suçları meselesine uzun zamandır “o yapmaz, çok iyi bir insandır”, “bu yapmaz, iyi bir akademisyendir”, “benim kocam, sevgilim, kardeşim yapmaz” gözüyle bakamıyorum. Bu nedenle de belgeselde adı geçen insanlara hiç şaşırmadım. Sanatçılar, oyuncular, avukatlar…
Adı geçenleri hatırlatayım, Trump, Bill Clinton, Prens Selman, Kevin Spacey, Woody Allen, ünlü hukukçu Alan Dershowit..
Gazeteciler ve avukatlar daha çok ortaklaşmalı
Belgeselde tüm kadınların anlatıkları insanı derinden etkiliyor ama yaşadığı baskılardan dolayı ülkeyi terk eden bir kadın ve önce susmayı tercih eden sonra mücadeleye başlayan kadının söyledikleri insanın aklına yerleşiyor: "Benim de kızım var aynı şeyi yaşamasından korkuyorum...."
Erkeklik suçlarının ısrarlı ve kararlı takiple açığa çıkması noktasında belgesel bize iki şeyi hatırlatıyor. Avukatlar ve gazeteciler birlikte çalıştıklarında ortaya somut neticeler çıkabiliyor. Kadınların yaşadıkları hayal kırıklığının yerini adalet umudu alabiliyor.
İkincisi de konu eğer erkeklikle ilgili suçlarsa mutlaka kadınlar bu suçların ortaya dökülmesinde daha öncü ve fedakâr konumda.
Epstein’in belgesel boyunca bir fanusun içinde korunduğunu, onu zorlayan emniyet yetkililerinin zaman zaman sürüldüğünü, gazetecilerin, kadınların defalarca tehdit edildiğini net olarak görebiliyorsunuz.
Türkiye ile kıyaslıyorsunuz ister istemez. Kolluk güçlerinin, mahkemenin, savcının, basının yaklaşımın görece daha demokrat ve kadını anlamaya çalışan bir noktadan olduğunu hissediyorsunuz. Bir de savcılar ve Epstein arasında "gizli" bir anlaşma yapılıyor ki detaylarından biri korkunç. Epstein ile birlikte suç ortağı olarak görülen kişilerin şimdi veya gelecekte bu suçtan yargılanmayacağı garantisini içeriyor. Bu ABD tarihinde bir ilk ve belgeselde de vurgulanıyor.
Ancak, şu kesin en azından basının çocukların ifadelerine yazılı ve sesli olarak ulaşması sağlanıyor. Yayınlanması da izinleri ölçüsünde.
Belgeselin sonunda Epstein’in cezaevinde intiharı yer alıyor. Ancak bu şüpheli intiharın üzerine gidilmemesi şaşırtıcı. Failin ölmesi ile kız çocuklarından oluşturulan "seks işçiliği çetesi"nin sona erdirildiğini kesin olarak söylemek mümkün mü? Asla değil.
Epstein’in “hayatını cehenneme çevirdiğini” anlatan bir kadın şöyle diyor:
“İntihar etmeden önce servetini bir vakfa bağışlamış. Bize karşı yaptıklarını suç olarak görmüyor. Hiçbir zaman pişman olmadı. Bize karşı işlediği suçlardan pişman değil…” (EMK)
* Manşet görseli: netflix, diğerleri sosyal medya