Zaman gazetesi dün KCK operasyonunda gözaltına alınan 151 kişiyi örgüt üyesi ilan etti. Gazetenin internet sayfasında yer alan "KCK'ya, Türkiye çapında operasyon" başlıklı haberde şu ifadeler kullanıldı: "Terör örgütü KCK'ya yönelik dün sabah yedi ilde eşzamanlı operasyon düzenlendi. 91'i İstanbul olmak üzere 151 örgüt elemanı gözaltına alındı."
Nerden bakarsanız tam bir facia. Bu facianın adı, habercilik adına utanç verici bir niyet ve kasıtla örülmüş bir empati cinayetidir.
Evet bunun adı, kim ne derse desin, empati cinayetidir!
Kitle iletişim araçlarının toplumları nasıl etkilediğini uzun uzun anlatmaya girişmeyeceğim. Sadece, medyanın toplumsal algı ve bilinç yaratmadaki gücüne paralel olarak, düşünen ve konuşan insanın bir sonraki dilinin izan ve akıldaki idmanı/provası olduğunu belirtmekle yetineceğim. Bu cümlenin sadeleştirilmiş hali şudur: Bugün gazetenin (TV'nin söylediği) yazdığı, yarın halkın konuştuğudur!
Bu minvalde Zaman gazetesi yakın olduğu iktidara muhalif partiye, daha geniş anlamda Kürt hareketine KCK adıyla yapılan baskı ve operasyonları meşrulaştırmaya çalışıyor. Yarın konuşacak, fikir üretecek ya da yorum yapacak halka ön bir form veriyor: Bu insanlar zaten örgüt üyesi, polisin operasyonları yerinde ve haklı!
Gözaltına alınan 151 kişinin örgüt üyesi (KCK) olup olmadığına karar vermek bir gazetenin ya da habercinin işi değildir. Mahkemelerin bile zaman zaman yanlış kararlar verdiği bir yargıya sahip olan Türkiye'de, bir gazetenin, gözaltına alınmalarının üzerinden 24 saat geçmeden, bırakın savcılık aşamasını, mahkeme kararını, daha emniyetteki sorguları bile tamamlanmadan 151 kişiyi toptan ve peşinen örgüt üyesi ilan etmesi, ne gazetecilik ilkelerine ne insan ahlakına, ne de vicdana sığar.
Bu insanlardan birinin dahi örgütsüz olabilme ihtimali, Zaman gazetesini eleştirmeyi, kınamayı gerektirir. Ayrıca, bu 151 kişiden 150'sinin bile örgütlü olabilme ihtimali Zaman gazetesini haklı çıkarmaz. Çünkü bu insanların yasadışı bir örgüte üye olduğunu ispatlayan, ele geçirilen delilleriyle saptanmış ve hükme bağlanmış tek bir mahkeme kararı yok!
Gazetecinin görevi haberi vermektir. Yargılamak ve karar kılmak değil. Zaman gazetesi bu haber diliyle, kendini 4. kuvvetten 3. kuvvetten birine, Yargı'ya terfi ettirmiştir.
Zaman gazetesi gözaltına alınan bu 151 kişiyi örgüt üyesi ilan ederek, yanlı ve peşin hükümlü habercilik anlayışıyla bir empati cinayeti işlemiştir. Oysa gazeteciye düşen okurları arasında empatiyi canlı tutmak, okurun analitik düşünmesini sağlamak, 4. kuvvet pozisyonunu koruyarak üçüncü göz olabilmektir.
Olayı, yani haberi - gerekirse karşılaştırmalı olarak - olduğu gibi vermektir. Bu habere söz konusu olan dil, "151 kişi KCK'ye üye oldukları iddiasıyla gözaltına alındı" ya da, "KCK ile ilişkileri olduğu iddiasıyla gözaltına alındı" şeklinde olmalıdır. Şayet gazeteci, toplumun bir adım önünde olduğu gerçeğiyle hareketle, pozisyonunda objektif ve gerçeklere sadık kalma şiarıyla kendine bir rol biçiyorsa, 4. kuvvet takdirini iktidarlardan ya da kolluk kuvvetlerinden yana kullanmamalıdır. Bu takdiri taraflara haksızlık etmeden eşit bir şekilde dağıtabilmelidir. Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyebilmelidir. Vicdanı rahatsız etmeyen dil ve anlayış tam da bunu gerektirir. (FA/HK)