Her yıl olduğu gibi bu yıl da ÖSS sonuçları çeşitli şekillerde Türkiye'de eğitim sisteminin vahim durumunu gözler önüne serdi.
Bu vahim durum eğitim sisteminin hem adaletsizliğini hem de verimsizliğini yansıtıyor.
2009 ÖSS sınavında 30 bin öğrenci sınavda 'sıfır' puan aldı; öğrencilerin yüzde 60'ı fen sorularından, 251'i ise matematikten tek bir soru çözmedi.
ÖSS'ye başvuran ve sınavı geçerli sayılan adaylardan yüzde 44.89'unun kız, yüzde 55.11'inin erkek olduğu, kız öğrencilerin yüzde 95.20'sinin, erkek öğrencilerin de yüzde 91.0'ının 145 ve üstünde puan alarak tercih yapma hakkı kazandı. Kız öğrencilerin yüzde 85.93'ünün, erkek öğrencilerin yüzde 79.4'ünün 165 ve üstünde puan aldığı belirlendi. Sınavda genel olarak kızların daha başarılı olmasına rağmen dereceye giren 17 öğrenci arasından sadece üç tanesinin kız olması da dikkat çekici.
Ayrıca illerin başarı düzeyleri ölçüldüğünde Ardahan, Hakkari ve Şırnak illerinin bu sene de en başarısız iller olduğu ortaya çıktı.
Sayısal-1 puan türü ortalamasına göre, Ardahan (157.166) olarak saptandı. ÖSS'de Ardahan'dan sonra Hakkari (158.403), Şırnak (159.722), Ağrı (164.420), Artvin (164.496), Bingöl (165.591), Mardin (165.850), Bitlis (165.983), Düzce (166.422) ve Tunceli (166.916) geldi.
Ayrıca, 145 ve üstünde puan alan adaylara göre yapılan değerlendirmede de sırasıyla Aydın, Nevşehir, Kayseri, Karaman, Konya, Yalova, Mersin, Sivas, Malatya ve Hatay en başarılı iller olarak belirlendi.
Türk Eğitim Derneği Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu bu adaletsizliği büyük bir makas açıklığı şeklinde değerlendirerek: "Parası olmayanın okumaya hakkı olmadığı bir sistem yaratıldı.
Buradaki bir çocukla Ağrı'daki çocuğu aynı eğitimi vermeden, nasıl aynı sınava sokarsınız. Ağrı'da yaşayan çocuk açısından büyük bir adaletsizliktir. Ayrıca dünyanın hiçbir yerinde olmayan Açık Öğretim Fakültesi'ne giren öğrencileri de sayarak "Şu kadar öğrenciyi üniversiteye soktuk" denilemez." dedi.
Ardahan Milli Eğitim Müdürü Şemsettin Görgülü: "Ardahan sekiz yıldır ÖSS'de hep en sonlarda. Başarısızlığın velinin ilgisizliğinden, öğretmenin Ardahan'da kalmak istememesine kadar birçok nedeni var. Ne yazık ki, ilköğretimden mezun olup okuma yazma bilmeyen öğrencilerimiz var. Ardahan'da temel çok zayıf. Bu geçmişe dayanan büyük bir sorun. Çözmek için öncelikli olarak altyapıya yatırım yapmaya başladık." dedi.
Sevinememek
Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) Sayısal-2 puan türünde Türkiye ikincisi olan Anıl Akyel, en büyük korkusunun işsiz kalmak olduğunu söyledi.
Akyel, ÖSS'de dereceye girmesine rağmen işsiz kalmaktan korktuğunu belirterek, "Sınavda derece elde eden biri olmama rağmen benim bile iş kaygım var. Çünkü daha önceki sınavlarda derece elde edip iş bulamayan birçok kişiyi görüyoruz. Bu olaylar bizi de etkileyebilir. Umarım böyle bir durumla karşılaşmam" dedi.
Sonuçtan çok mutlu olduğunu dile getiren Akyel, bu başarıya planlı çalışarak ulaştığını ve ÖSS hazırlık döneminde en fazla bilgisayar oyunu oynamayı ve yürüyüş yapmayı özlediğini söyledi
Henüz 18 yaşındayken yürüyüş yapmaya özlem duyacak kadar yoğun bir tempo içine girerek hayattan soyutlanmak ve hayata dair heyecan ve isteklerden vazgeçmek ÖSS eziyeti başından geçmiş kişilere yabancı gelmeyecektir.
Pehlivanoğlu öğrencilerin sınava endekslenerek muhakeme yeteneğini yitirdiğini ve ÖSS'nin eğitim sistemini esir alarak iflasına neden olduğunu belirterek eğitim sistemini "hayata çocuk hazırlayacağına sınava çocuk hazırlayan bir sistem" olarak değerlendirdi.
Bu durum, ilkokuldan beri çocuğun içine düştüğü, kurallara uymak, fikir yürütmemek ve bireysel eğilim ve becerileri törpülemek üzerine kurulu eğitim sistemi düşünüldüğünde olağan bir sonuç olarak değerlendirilebilir.
ÖSS süreci neredeyse tamamen öğrencinin kendisi dışında gelişiyor. Aile, arkadaş çevresi ve en tehlikeli olarak da kendisi hakkında hiçbir fikri olmayan ve fikir edinme gibi bir derdi de olmayan dershane eşrafı ve bilhassa da dershanedeki rehberlik öğretmenleri tarafından üniversite adayına gerekli dal ve bölüm seçimleri yaptırılır.
Kişinin sözel mi, sayısal mı yoksa eşit ağırlık bölümüne mi yetenekli ve istekli olduğu bu 'rehberlik' öğretmenleri tarafından bir deneme sınavına bakılarak "şıp" diye söylenir.
İlgi alanları konuşulmaz, düşünülmez, önemli de değildir. Eğitim sisteminin kendisine verdiği temel dersi en iyi şekilde alarak düşünmemeyi ve yorumlamamayı öğrenmiş kişiler için de bu durum ciddi bir rahatsızlık yaratmaz.
Rehberlik hocaları ayrıca benimsenmesi gereken hayat tarzını da uygularlar gençler üzerinde, ki bu hayat tarzında bırakın sosyal aktivite için ayrılan zamanı uyku bile minimuma indirilmiştir, hırslı olmak ve sınıf arkadaşlarıyla 'kapışmak' da iyidir. ÖSS mağduru genç insan, ne olmak için, hangi amaç uğruna böylesi "hummalı" bir tempo içine girdiğini düşünmez.
ÖSS sınavı Sözel ve Eşit Ağırlık bölümlerinde ayrı ayrı Türkiye birincisi olan Mustafa Öztürk'ün annesi Firdevs Öztürk'ün oğlunun çalışma tarzı hakkında anlattıkları üniversite adaylarının çalışma temposu hakkında ipucu veriyor.
Oğluna aşırı ders çalıştığı ve biraz ara vermesi için birçok kez uyarı yaptıklarını anlatan anne, Mustafa'nın, 'Ben kendime göre program yaptım. Siz korkmayın' ifadeleri kullanarak kendilerini rahatlattığını belirterek, 'Okuldan gelir yemeğini yer ve dinlenirdi. Uyurdu. Gece kalkar ve sabaha kadar ders çalışırdı. Ben sürekli yanına gider ona bir şeyler hazırlardım. Sabaha kadar ders çalıştığını ve hiç taviz vermediğini gördüm. Tabi hem seviniyor hem de üzülüyordum" dedi.
Aslında bu düzen sadece sınavda başarılı olanlar için geçerli değil, verimli veya verimsiz bir çalışmayla sonuçta başarılı olan veya olamayan pek çok üniversite adayı yaşamlarında en az bir yılı böylesi bir hayat tarzı içinde geçiriyor. Başarısız olan adaylar için durum elbette ki çok daha can sıkıcı.
Benimsenen 'çileci' hayat tarzı, üniversiteyi kazanmakla da bitmiyor. ÖSS Sayısal-2 puan türünde Türkiye ikincisi Anıl Akyel, Türkiye şartları düşünüldüğünde iş bulma konusunda söylediklerinde haklı, ancak elde ettiği başarıdan hemen sonra böyle bir endişesini dile getirmesi üzerinde durulması gereken bir konu olabilir.
Başarısının ardından sevincini bile özgürce yaşayamayan bir gençlikten söz ediyoruz... Sürekli kendisine biçilen görevleri yerine getiren, kendi inisiyatifi ve isteğiyle bir şeyler yapmaya alışık olmayan, sonuç odaklı, sürecin değerini bilmeyen, sonuca ulaşınca da bir şey hissetmeyen mutsuz bir gençlik.
Bu eğitim sistemin büyük problemlerini halletmeyecek elbette ama sondan başa doğru bir değişim dileğiyle: ÖSS çilesi bitsin! En azından gençlere yaşam alanı tanıyan, içeriği ve uygulanmasıyla daha anlamlı bir sınavla değişsin... (EG/EZÖ)