Geçtiğimiz günlerde İtalya'nın güneyindeki Lampedusa adasına ulaşmaya çalışan beş mülteci hayatını kaybederken 300'ü güvenlik kuvvetlerince kurtarıldı.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nden yapılan açıklamada havaların ısınmasıyla her sene bu mevsimde artan mülteci dalgasına hazırlıklı olunması gerektiği hatırlatıldı.
31. İstanbul Film Festivali'nde gösterilecek olan Terraferma adlı film her ne kadar konuya melodramatik bir tavırla yaklaşsa da İtalya'nın Oscar adayı olarak dikkat çekici.
Geçen cumartesi ilk verilen alarmla İtalyan Sahil Güvenlik birimlerinin Mali Polisle ortaklaşa yürüttüğü operasyonda yedi metrelik bir tekneyle Libya'dan yola çıkan 56 Afrikalı mülteci, Lampedusa adasına taşınarak kurtarıldı.
Genelde Sahra çölünün güneyindeki ülkelerden gelenlerin bir kısmı yol şartlarının zorluğundan dolayı seyahat sırasında ölmüştü. Hamile bir kadın ve yakıtla temastan kaynaklanan yanıklar sebebiyle yaralı olanlar helikopterle Sicilya'nın başkenti Palermo'nun hastanelerine taşındı, aralarında susuzluk yüzünden zehirli bir sıvı içmiş olan bir mülteci de vardı. İlerleyen saatlerde Sicilya Boğazı'ndan toplanan ve karaya ayak basan mülteci sayısı 300'e ulaşınca Lampedusa adasında alarm durumuna geçildi.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin sözcüsü Laura Boldrini İtalyan devletinin Arap Baharı'yla zirveye ulaşan ve havaların ısınmasıyla tekrar tırmanışa geçen göçle ilgili önlemlerinin artırılması gerektiğini bildirdi.
Demokratik Parti'den Livia Turco ise İtalyan hükümetinin Libya, Tunus ve diğer Akdeniz ülkeleriyle ikili anlaşmalar yapması gerektiğine dikkati çekti.
Turco bölgesel yönetimlerin ve Belediyelerin de ortak çalışmalarıyla bir ilk yardım ve mülteci karşılama planının yürürlüğe konmasındaki zaruretin altını çizdi. Bu arada Afrika'nın kuzey kıyılarından gelen haberler epey endişe verici: Mültecilerin denize açıldığı limanları tekrar kontrol altına aldığı belirtilen suç şebekeleri özellikle Sousse, Gabes ve Zuwarah hattında biriken kaçakları ölüm makineleri sayılabilecek şişme botlara bindirmeye hazırlanıyorlar.
Terraferma - Anakara
2011'de İtalya namına aday olup en iyi yabancı film Oscarı'nı kaçıran filmlerden Terraferma (Anakara) küçük de olsa binlerce turisti ağırlayan bir Akdeniz adasında geçiyor.
Emanuele Crialese'nin yönettiği, Türkiye'de "Memleket" adıyla oynayacak filmde adaya keyif sürmek için gelenlerle hayatını kurtarmak üzere aynı kıyıya vuranlar arasındaki tezat gayet etkili biçimde verilebilmiş.
Televizyon haberlerinde her türlü şiddeti görmeye alışmış olan günümüz toplumları sinemaya genelde daha hafif bir rol biçtiğinden Crialese korkunç olayı tahammül edilebilir seviyelere çekmek için melodramatik bir çizgi izlemiş.
İtalyan yarımadasında yaşayan halkların yüzyıllarca ilişki içinde olduğu Kuzey Afrikalıların genleriyle karışmasından ortaya çıktığı belli olan güzel aktris Donatella Finocchiaro, mültecileri "kaçak" olarak gören ve tepkili duyan Giulietta karakterini oynuyor.
Geleneksel ada yaşantısının günbegün kaybolduğu adada balıkçılıkla zar zor geçinmekte olduklarından Giulietta'nın yakışıklı köy delikanlısı oğlu Filippo da adadan ayrılıp ayrılmama konusunda kararsızdır.
Her ne kadar katı güvenlik önlemleri kaçaklara yardım elini uzatma yasağı öngörmüş olsa da Filippo'nun dedesi en başta olmak üzere kahramanlarımız insanlığın ölmediğinin ispatlayacaktır.
Tabii mülteciler hayatları pahasına bindikleri, batma ihtimali yüksek olan deniz vasıtalarından kurtulmayı başarsalar da, günlerce kapalı kaldıkları kara taşıtlarından sağ salim çıksalar da, onları Avrupa'da bekleyen manzara pek iç açıcı değil.
Geçen sene en üst seviyeye ulaşan mülteci kriziyle nasıl baş edeceğini bilemeyen İtalya'da ırkçılık her geçen gün artmakta olduğundan dışarıdan gelenlerin işi fazlasıyla zorluyor.
Bir yandan nüfusun azalmasına tek çare olarak yabancıların entegrasyonu öne sürülürken AB'nin bir ortaçağ kalesi gibi kendini korumaya alan yeni yasaları yürürlüğe konuyor, siyasi sebeplerle yapılan sığınma başvurularının çoğu geri çevriliyor. Özellikle ekonomik açıdan iyi ilişkiler içinde olunan ülkelerdeki insan hakları ihlalleri görmezden gelinirken, olan, zulümden kaçan insanların belki de bir ömür boyunca biriktirdiklerine oluyor.
Bir zamanlar medeniyetin beşiği olan Akdeniz'in eski şaşaasına tekrar kavuşabilmesi için, halk ve yöneticilerin gezegenimizde gelir dağılımı dengesizliği sürdükçe önüne geçilemeyecek göçe set çekmenin manasız olduğunu anlayarak rahatlarını bozmaya tenezzül etmelerinden başka çare yok gibi görülüyor.
Katıldığı birçok festivalde ödül alan ve İKSV'nin 30 Mart - 15 Nisan 2012 tarihleri arasında düzenlediği 31.Uluslarası İstanbul Film Festivalinin Sinemada İnsan Hakları Yarışması kapsamında gösterilecek Terraferma, güvenlik paranoyası pompalarken faşizan önlemler almaktan çekinmeyen lider ve sistemlere yumuşak da olsa bir mesaj. (MT/HK)