Tebrikler! Kanada’da nur topu gibi bir başbakanımız var artık!* Genç, dinamik, entelektüel, fazlaca eğitimli, yakışıklı, saygılı… Seçim kampanyası boyunca ülkeyi gerçek anlamda gezmiş, olabildiğince farklı kesimden özellikle yalnızca kendi seçmeniyle görüşmemiş, olabildiğince kişiye dokunmuş, onların isteklerini gerçek anlamda dinlemiş ve ona göre yol haritası belirlemiş bir başbakan. Tek başına iktidar olan, kendi adına bir tarih yazmış bir başbakan. Modern bir karısı, mutlu çocukları ve gerçek bir aile hayatı olan bir başbakan. Oturduğu evde kiracı olan, mal mülk için yaşamamış olan bir başbakan. Sanatçı, sanatsever ve sporcu bir başbakan. Devlet ve politika geleneğini küçük yaşlardan beri gözlemleyen ama aynı zamanda halktan gelen bir başbakan. Tabii ki Kanada`nın yeni başbakanı Justin Trudeau’dan bahsediyorum.
Bundan bir buçuk sene kadar önce eşim ve ben bizim için daha iyi olacak bir ülkede en azından bir süre yaşama kararı aldık. Kanada bizim için ideal bir ülkeydi. Hazırlandık, toparlandık ve yerleştik. Ülkeye girdiğimiz gün 2015 genel seçimi için seçim kampanyalarına start verildiği gündü. Eğer medyadan ve arkadaş sohbetlerimizden seçimin yaklaştığını bilmeseydik, 76 gün sonra seçimlerin yaklaştığını tahmin etmemiz mümkün olmazdı. Ne sokaklarda asılı çevre ve görüntü kirliliği yaratan parti bayrakları, ne sokaklarda bangır bangır bağıran kötü seçim şarkıları, ne bomba ihbarlarının olduğu mitingler ne de televizyonda birbirini yiyen partizan gazeteciler vardı. Üstelik her fırsatta kendi politik görüşünü ve adayını bağıra çağıra anlatan ve karşısındaki herkesi kendi partisine çekmeye çalışan seçmenler de yoktu. Bütün bunlara rağmen adayların kendilerini ve planlarını anlattıkları seçim programları yapılıyordu ve seçmenler kendine ve sandığa sakladıkları bir görüşe sahip çıkıyorlardı.
Siyasetin her geçen gün daha da kanlı olduğu, şiddetin, dışlamanın ve hakaretin kol gezdiği bir üçüncü dünya ülkesinden gelmiş olan bizler olup biteni şaşkınlık içerisinde izliyorduk. Kendimi vahşi bir ormandan şehre inmiş, konuşmayı, çatal-bıçak tutmayı ve okuma-yazmayı yeni öğrenen birisi gibi hissediyordum. Şimdi tam da bu yazıyı benim gibi daha medeni toplumlara büyüteçle bakmak ve onlardan öğrenmek isteyen kişiler için yazıyorum. Çünkü şahsi kanaatim Türkiye’nin Kanada seçimlerinden öğreneceği çok şey var. Buna ek olarak, dünya siyasetini izleyerek önümüzdeki Türkiye seçimlerine dair de tahminlerde bulunmak olası. Ona da ayrıca değineceğim.
Kanada’nın AKP’si, CHP’si
Kısaca bir ön bilgi vermek gerekirse bu seçimde üç büyük parti vardı: Muhafazakârlar, Demokratlar ve Liberaller. Geçtiğimiz 10 yıl boyunca muhafazakâr parti lideri olan Stephen Harper başbakan olmuş. Azınlıklar ve orta sınıfın Harper döneminde haklarının azaldığı, Harper hükümetinin dev şirketler, Hristiyan Kanadalılar ve muhafazakar ailelere çalıştığı söyleniyor. O dönemde burada yaşamadığımız için keskin yorumlar yapmaktan imtina ediyorum. Harper hükümetini illa ki Türkiye’deki bir partiye benzetmek gerekirse gerek uzun süre yönetimde olmaları, gerek muhafazakar değerleri gerekse ekonomik politikaları gereği AKP`ye benzetmek yanlış olmayacaktır.
Demokratlar ise adından da anlaşılacağı üzere Sosyal Demokrat görüşe sahip, Kanada politik tarihinde genellikle muhalefet rolünde olmuşlar. Demokratları illa ki bir Türkiye partisine benzetmek gerekirse CHP’ye benzetebiliriz. Dünkü seçimin galibi Liberaller ise yine adından da anlaşılacağı üzere liberal görüşe sahip, yenilikçi ve genç bir lideri olan parti. Türkiye`de her ne kadar bir kaç liberal parti kurulmuş olsa da Kanada`nın Liberalleri’ne benzetebileceğim bir parti göremiyorum.
Kanada seçimlerinden siyasiler ne öğrenebilir?
Seçim öncesinde Kanada’da İngilizce ve Fransızca yapan kanallarda siyasiler bir araya gelerek açık oturumlar gerçekleştirdi. Her ne kadar Quebec`in tamamı, New Brunswick ve Ontario eyelatlerinin bazı kısımları dışında Fransızca konuşulmuyor ve halkın çoğunluğu tarafından bilinmiyor olsa da siyasilerin hepsi akıcı düzeyde İngilizce ve Fransızca konuşabiliyordu. Bu açık oturumlar Türkiye’de emsallerine pek de rastlayamadığımız karakter ve mesleki etik sahibi gazeteciler tarafından gerçek anlamda tarafsız biçimde yönetiliyordu. Seçim vaatlerini paylaşan adayların her bir soruyu cevaplamak için belirli süresi vardı ve o süre bitince zil çalıyor, aday susuyordu. Olur da konuşma esnasında aday icraat dışına çıktı ve diğer siyasi parti liderlerine saldırmaya başladı. Gazeteci çok net biçimde adayı uyarıyordu.
Bir zamanlar benzer kalitede programlar Türkiye’de de olmuş. İnternette 1991 yılında yapılmış bir açık oturuma denk geldim. Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Doğu Perinçek, Erdal İnönü ve Süleyman Demirel’in katıldığı bir açık oturum. İzleyince Türk siyasi liderleri olduklarına inanmak imkansız. Politika konuşuluyor, kişisel saldırılar olmuyor, bütün katılımcılar birbirlerini dinliyor ama söz kesmiyor. Ve bu 45 dakika boyunca böyle gidiyor. Doğu Perinçek dışındaki tüm liderler aramızdan ayrıldı. Rahmet diliyorum kendilerine. Bugünün liderleri çok üzülerek söylüyorum ki tartışma seviyesini çok aşağıya çektiler. Ben 10 senedir televizyon izlemiyorum artık. Çünkü kayda değer bir konuşma göremiyorum. Sahi şimdi siyasi liderler televizyon programlarında bir araya gelip birbirlerinin gözlerinin içine bakarak seçim vaatlerini konuşuyorlar mı?
Seçim sonuçları açıklandıktan ve yeni başbakanımız Justin Trudeau zafer konuşmasını balkon gibi insanlara tepeden bakacağı değil onlarla aynı seviyede konuşacağı bir platformdan yaptı. “Muhafazakarlar bizim düşmanımız değil, hizmet edeceğimiz halkın bir parçasıdır” dedi.
Koltuğu terk edecek olan Harper bizim de yaşadığımız ve muhafazakarların kalesi olan Calgary`den yaptı veda konuşmasını. “Trudaeu`yu tebrik ederim. Çok çalıştılar. Her ne kadar istediğimiz sonuç bu olmasa da en doğruyu her zaman halk bilir” dedi. Üstelik Harper bizim evimizden iki sokak ileride konuşmasına rağmen televizyondan öğrenmeseydik, sokaktaki sakinlikten bize ne kadar yakında olduğunu tahmin etmemiz mümkün olmazdı. Bugün de sessiz sedasız 24 Sussex Drive`daki başbakanlık konutunu çocukluğunu o konutta geçirmiş Justin Tudeau`ya teslim edecek.
Kanada seçimlerinden gazeteciler ne öğrenebilir?
Tek bir cümleyle ‘etik’, ‘profesyonel’ ve ‘tarafsız olmayı’ ve işleriyle görüşlerini karıştırmamaları gerektiğini diyebilirim.
Kanada seçimlerinden halk ne öğrenebilir?
Kanada seçmeni bir kaç açıdan Türk seçmeninden çok farklı. Birincisi Kanada`da insanlar genellikle ideolojilere değil planlara oy veriyorlar. Seçmen ve aday her ne kadar benzer hayat görüşlerine sahip olsalar da eğer ki seçmen adayın icraatlarını gerçekleştireceğine inanmıyorsa oy vermiyor. Bu da Kanada siyasi tarihine baktığımızda seçmen davranışlarının neden bu denli değişiklik gösterdiğini açıklıyor. Politik psikologlar benden daha iyi bileceklerdir bu durumu. Diğer bir tarafta Türkiye`de seçmenler çoğunlukla görüşlere oy veriyor. Bu da Türk siyasetindeki tembelliği açıklıyor kanımca. Çünkü Kanada`da adaylar biliyorlar ki bir sonuç ortaya koymazlarsa seçmen gözünün yaşına bakmaz. Sadakat değil liyakat siyasi alanda da toplumun diğer alanlarında olduğu gibi kendisini gösteriyor.
Dünya’daki politik değişimlerden Türkiye ne çıkarım yapabilir?
Son 20 yılda değerler üzerine yapılmış en kapsamlı çalışma olan Dünya Değerler Anketi sonuçları dünyada muhafazakarlığın bir değer olarak düşüşte olduğunu ve özgürlük kavramının giderek arttığını göstermekte. Inglehart ve Baker 2000`de yaptıkları çalışmada muhafazakarlığın ekonomik gelişme ile ters orantılı olduğunu gösteriyor. Bütün ülkelerin ekonomik ve sosyal değişim hızı aynı olmasa da akademik çalışma ve tartışmaların sonucunda artan küreselleşme ile birlikte ortak küresel değerlerde birleşme olacağı (convergence) görüşü ortaya çıkıyor. Bu da Türkiye gibi ağırdan alan ülkelerin geleceklerinin hızlı değişen ülkelere bakarak tahmin edilebileceğini gösteriyor bizlere. (DBG/HK)
* 19 Ekim günü yapılan seçimde resmi olmayan sonuçlara göre yüzde 40,4 oy alan Liberal Parti, 338 sandalyeli Kanada Federal Parlamentosu'nda 189 sandalye kazanarak tek başına iktidar oldu. Ülkeyi yaklaşık 10 yıldır yöneten Stephen Joseph Harper başkanlığındaki Muhafazakar Parti ise yüzde 32,2 oyla 103 milletvekilliği çıkardı.