Maltepe’de bir karakoldayız. Bir kadın geliyor polislere “eski nişanlım beni öldürmekle tehdit ediyor” diyor. “Ne olur bir şey yapın, uzaklaştırma kararı istiyorum” diye devam ediyor.
Polis memuru da küçümseyen bir yüz ifadesi ile “senle uğraşamayız git” diye bağırıyor.
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nin gönüllü avukatlarından Bilge Çarpıcı duruma müdahale ediyor. “Niçin bağırıyorsunuz koruma kararı verin, zor durumda belli ki” diyor.
Polisten gelen yanıt şu: “Avukat hanım siz bunları bilmezsiniz. Bunlar E-5’den geliyor. Devletimiz bunlarla mı uğraşacak?”
Bunun üzerine avukat Bilge Çarpıcı kadına “İsterseniz başka bir karakola gidin” diye öneriyor. Kadın, “Bu beşinci karakol” yanıtını veriyor.
Kolluk güçlerinin 6284 No'lu yasayı uygulamadığı örnekler münferit değil, çok sık oluyor.
Avukat Çarpıcı’nın daha önce boşanma sürecinde avukatlığını yaptığı kadının da benzer bir durum yaşadığını anlatıyor:
“Kadını eşi baltayla dövmüş. Sonra boşandılar. Bu kez baltayla yine kadının kapısına gitmiş. Kadın korkmuş beni aradı. Ben de karakola gitmesini söyledim. Karakola gidiyor durumu anlatıyor. Polis memuru diyor ki, ‘hanımefendi yanlış geldiniz, dövmüş olsaydı gelseydiniz yardımcı olurdum ama henüz dövmemiş’ diyor. ‘Henüz dövmemiş, o yüzden adliyeye gidin’. Adliyeye gidin demek aslında şu, daha çok zorlaştırıyor ki bu işi, pes etsin, vazgeçsin.”
Avukat Çarpıcı, bu örnekleri Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nin hafta başında gazetecilerle bir araya geldikleri toplantıda anlattı. Başka örnekleri de sıraladı.
Sadece Türkiye’de mi böyle sanıyorsunuz. Hayır maalesef dünyanın başka ülkelerinde de benzer örnekler var.
Örneğin, Fransa’da eski kocasının sistematik olarak başka erkeklere tecavüz ettirdiği Gisèle Pelicot tecavüz davasında mahkemede yargıçlar Gisele Pelicot'nun eski eşi Dominique Pelicot'yu suçlu buldu. Oysa, Pelicot bu saldırılardan çok daha erken kurtulabilirdi.
Guardian’da yer alan habere göre, 2010 yılında Pelicot, Paris’in doğusundaki Seine-et-Marne bölgesinde kadınların etek altı görüntülerini çekmekten tutuklandı ve DNA örneği alındı. Bu DNA örneği, 1999 yılında genç bir emlak danışmanına yönelik tecavüz girişimiyle eşleşti.
DNA eşleşmesine rağmen bu kanıt, 2010 yılında dava dosyasına eklenmedi. Bu, önemli bir ihmal olarak değerlendirilebilir çünkü bu kanıt Pelicot’un daha önce işlediği ciddi bir suçu ortaya çıkarabilirdi. Bu ihmal, Pelicot’un daha uzun süre serbest kalmasına yol açtı.
Aynı haberde şu bilgiler yer alıyor. Gisèle Pelicot’un eski eşi Dominique Pelicot, Paris’te bir emlak danışmanına 1991 yılında tecavüz edip öldürmek ve 1999 yılında başka bir kadına tecavüz girişiminde bulunmakla suçlanıyor. Bu durum, Pelicot’un onlarca yıldır bir seri suçlu olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor.
Fail olup serbest olanlar var
Paris yakınlarındaki Nanterre'de soruşturmayı yürüten yetkililer, iki soğuk dosyayı yeniden açarak Pelicot’u resmi soruşturma altına aldı. Polis, genç emlakçılarla ilgili diğer vakalarla olası bağlantıları inceliyor. Pelicot’un ilerleyen tarihlerde yeni bir davayla karşı karşıya kalabileceği belirtiliyor.
Pelicot, 2011-2020 yılları arasında Provence bölgesindeki Mazan köyünde eşi Gisèle Pelicot’un yemeklerine uyku ilaçları ve anksiyete ilaçları karıştırarak onu bayılttı ve bu süre zarfında onlarca erkeği onunla cinsel ilişkiye girmeye davet etti. Pelicot’un bilgisayarında “kötüye kullanım” adıyla düzenlenmiş bir dosyada, bu saldırıların videoları bulundu. Pelicot, mahkemede suçlarını kabul ederek, “Ben bir tecavüzcüyüm” dedi.
Perşembe günü görülen davada, Pelicot ile birlikte toplam 50 erkek suçlu bulundu. Ancak videolarda görülen yaklaşık 20 erkek kimlik tespiti yapılamadığı için hala serbest.
Pelicot’un eşi Gisèle’ye yönelik suçları, Pelicot’un 2020 yılında Carpentras’taki bir süpermarkette kadınların etek altı görüntülerini gizlice kaydetmekten tutuklanmasının ardından ortaya çıktı.
Cinsel istismar mağduru çocuğa “bugün git yarın gel” yanıtı
Yeniden Türkiye’ye dönersek, aynı toplantıda Avukat Arzu Sena Topuz, cinsel istismar mağduru bir çocuğu ve ailesini polise yönlendirdiğinde polisin “Bugün gidin yarın gelin” dediğini anlattı. Oysa delillerin tespit edilmesi ve adli tıp raporlarının hakikati açığa çıkarabilmesi adına bu tür durumlarda, yargısal sürecin hemen başlaması gerekiyor. Çocuk evde banyo yaparsa örneğin deliller yok olabilir, suç kanıtlarını istemeden yok edebilir. Polis ise işinin yoğunluğunu bahane ederek çocuğu ve ailesini karakoldan geri gönderiyor.
6284’ü uygula
Türkiye'de kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet karşısında adalet sisteminin ne derece etkisiz kaldığını ve kolluk kuvvetlerinin sorumluluklarını yerine getirmekteki ihmallerini onlarca örnekle sıralayabiliriz.
Kadınların 6284 Sayılı Kanun kapsamındaki hakları açıkça tanımlanmışken, bu yasanın uygulanmadığı veya etkin bir şekilde işletilmediği durumlar yalnızca mağdurları korumasız bırakmakla kalmıyor, ne yazık ki aynı zamanda yeni suçların önlenmesine de engel oluyor.
Yakın zaman önce Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 6284 No’lu yasanın uygulanması için bir kampanya başlattı. Çünkü bu kanun da kadınların nafaka hakkı gibi saldırı altında. İstanbul Sözleşmesi’nin fesi edilmesinin ardından eğer bu yasada da değişiklik yapılırsa kadınlar, erkek şiddetine karşı savunmasız kalacak. Deyim yerindeyse denize düştüklerinde bir can simitleri dahi olmayacak.
Geçen günlerde MEF Üniversitesi Kadın Hakları Klubü’nün düzenlediği bir erkinlikte erkek öğrencilerinden biri “Sanırım 6284 No’lu yasaya göre kadının beyanı esas deniliyor ve erkek tutuklanıyor. Bu doğru mu sizce?” diye sordu.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden avukat Aylin Moroğlu ve Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği avukatı Begüm Osma ile birlikte anlattık. “Kadının beyanı üzerine bu erkeği bu kadından uzaklaştırın ve bu suçu işlemiş mi diye bakın deniyor aslında. Direkt suç kanıt olmadan kadın dedi diye bir erkeğin tutuklandığı yok” dedik. En özcesi.
Hatırlatmak gerekirse, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Türkiye'de kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek amacıyla yürürlüğe girdi.
Kanun, şiddet mağdurlarının korunması için hızlı ve etkili tedbirler alınmasını öngörür. Uzaklaştırma kararları, şiddet uygulayanın silahına el konulması, mağdurun barınma ve ekonomik destek gibi ihtiyaçlarının karşılanması gibi düzenlemelerle mağdurların güvende olmasını sağlamayı amaçlıyor.
Ancak uygulamadaki ihmal ve keyfi tutumlar, bu yasanın sağladığı korumanın çoğu zaman sadece kağıt üzerinde kalmasına neden oluyor.
Az önce avukatların anlattığı örneklerde görüldüğü üzere erkeği tutuklamak nerede kaldı, kadınların beyanların ciddiye dahi alınmıyor.
Kadınların şiddet tehlikesi altında olduğu açıkça görülmesine rağmen, polisler ya mağdurları ciddiye almıyor ya da bürokratik işlemleri bahane ederek sorumluluktan kaçınıyor. Oysa ki kanun, şiddet tehdidinin ciddiye alınmasını ve koruma tedbirlerinin derhal uygulanmasını zorunlu kılıyor.
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) bu konuda çıtayı koymuş durumda. “Yasaları uygulamayanlar, yasa yapamaz”.
Kadınlar konuşuyor, dinleyen yok. Yasalar var, uygulayan yok. Şiddeti önlemek için gereken şeylerden biri, kağıt üzerindeki kelimelerin hayata geçirilmesi. Çünkü her ihmal, bir kadının hayatta kalma şansını elinden alıyor.
6284 bir lütuf değil, bir yaşam hakkı!
TIKLAYIN – 6284 No’lu Yasanın tamamını okuyun
(EMK/RT)