Italy love it or leave it Gustav Hofer ile Luca Ragazzi adlı iki İtalyan gencinin ülkede yaşamlarını sürdürmek veya çizmeyi terk etmek üzere karar alırken gerçekleştirdikleri bir keşif seyahatini anlatıyor. Ancak alternatif festivallerde gecikmeli olarak gösterilebilen 2011 yapımı belgesel memlekette durumun ne kadar vahim olduğunu gözler önüne seriyor.
İtalya ve Avrupa Birliği'nin (AB) içine girmiş olduğu iktisadi kriz yalnız sade vatandaşı değil, ekonomiyle iştigal edenleri de Türkiye en başta olmak üzere yabancı diyarlara yönlendiriyor.
Italy love it or leave it
Yolculuğun başlamasına Romalı ev sahibinin kirada oturdukları daireden iki erkek arkadaşı çıkarması sebep olur ve ilk etapta kiraların çok daha düşük olduğu Berlin'e taşınmayı düşünürler. Son yıllarda yurt dışına göç etmiş akranları çoktur; örneğin biri İtalya'daki nepotist üniversite sisteminden kaçıp gitmiştir. Üstelik memlekette üniversite mezunu erkek oranı yüzde 15'le Avrupa'nın en düşüğüdür. Zaten eğitim sistemi öyle bir çöküntü içindedir ki, ilkokula giden Agnese sırt çantasına tuvalet kâğıdı koymak zorundadır çünkü devlet okullarında, hatta Valilik ve Emniyet Müdürlükleri'nde artık bu tip hizmetler birer lüks haline gelmiştir.
Kafadarlarımız İtalyanlar'ın dörtte birinin fakirlik sınırında yaşamasından ve ayın sonunu zor getirmelerinden dem vurur, işsizlik oranı özellikle gençler arasında gayet yüksektir. Bu durum sinikleşmelerine ne kadar katkıda bulunmuştur bilinmez ama plaja bazı göçmenlerin cesetleri vurduğunda şezlonglarında güneşlenmeye devam edenleri görürüz ilerleyen dakikalarda.
İtalyanlar'ın sıkıca bağlı olduğu fetiş arabalarından Fiat 500'le çizmeyi boydan boya gezmekte olan Gustav ve Luca, kapatılma ihtimali yüksek olan Torino'daki Fiat fabrikasına da uğrarlar. Bir zamanlar ülkenin üstüne bir güneş gibi doğan ve şefkatli bir anne gibi çalışanlarına her türlü hizmeti sunan fabrikanın montaj hattında artık gayet düşük bir maaşla zor şartlarda çalışan İtalyan bir kadın işçi, büyüdüğünde oğluna haysiyetsiz bulduğu bu durumu nasıl anlatacağını kara kara düşünmektedir. Derken dünya çapında bir başka İtalyan ürünü olan, evlerde espresso kahve yapmak için kullanılan aletin üreticisi Bialetti'ye uğrarlar, kapatılan fabrikanın sokağa atılmış son işçileri milli gurur vesilesi olan dizayn harikası aletin artık Romanya'da daha ucuza üretildiğini ifade ederler.
Slow food fast food mu oluyor?
Sıra İtalya'nın yurt dışında en etkili biçimde pazarlanan markalarından Slow Food'a geldiğinde eski komünistlerden şarap mütehassısı Carlo Petrini'nin bilgeliğine danışır kahramanlarımız. Kurucusu olduğu alçakgönüllü hareketin ilkelerine uygun olarak Petrini, İtalyan mutfağının iddia edildiği gibi dünyanın merkezine oturtulmasının abes olduğunu belirtmekten imtina etmez, ama insanın aklına yerel tatların geleneksel kültürlerle el ele gelecek nesillere aktarılma iddiasını taşıyan ve adeta holdingleşen hareketin İmroz /Gökçeada gibi lanetli bir yerde ne aradığı geliyor. Yoksa günden güne taşralaşan İtalyanlar'ın aklını, içine düştükleri ekonomik paniğin ivmesiyle fiyakacı beyaz Türkler mi çeldi?
İtalya'nın malum güzelliği ise Angelina Jolie, Brad Pitt, Johnny Depp ve George Clooney gibi Hollywood starlarını çelmeye devam ederken kısa bir süre öncesine kadar İtalyan Elisabetta Canalis'le beraberliğine hayranlarını inandırmaya çalışan Clooney'nin Como gölü kıyısındaki villası belgeseli seyredenlerin ağzında buruk bir tat bırakır; İtalya'nın lağımlarının yüzde 30'u göllere, ırmaklara ve denizlere akıtıldığından gölümüz de bu rahatlıktan nasibini almaktadır.
Dünyanın en önemli kahve kültürüyle, en sıcak masa başı sohbetleriyle, en sevimli el kol hareketleriyle haşır neşir olunduktan sonra Napoli'nin çöp dağları, ayrıştırılmış atık piyasasından pay kapmaya çalışan mafyöz oluşumlar, Birleşmiş Milletlere kadar yükselen Slow Food'a ilham veren memleketin Rosarno'sunda köleleştirilmiş Afrikalı narenciye toplayıcıları, ülkenin görkemli geçmişini Minyatürk usulü yansıtmaya çalışan mini İtalya parkının yanı sıra tarihî Pompei'nin yıkılan duvarları teşhir edilir.
Kadınların vücudu ve İtalyan erkeği
Ama asıl sansasyonel olan birer et parçası gibi pazarlanan kadınların vücududur. Konuyla ilgili daha önce çekilmiş bir parodide kasap çengeline asılmış bazı kadınların kaba etlerinden damgalandığını görürüz. Bilhassa özel televizyonlarda 60 yaş civarı takım elbiseli saygın beyefendilerin yanında neredeyse çırılçıplak gezinen ve "hizmetini" esirgemeyen genç kız prototipi ülkenin kadına biçtiği rolün ta kendisidir.
Medya ve reklam dünyasının empoze ettiği erkek bakışına uygun davranmaya çalışan İtalyan kadını özgüvenini yitirmiştir. Kadın hakları konusunda aktif Lorella Zanardo ülkede erkeklerin olumlayan bakışına duyulan ihtiyacın ve ondan mahrum kalma korkusunun hâlâ yüksek olduğunu itiraf eder, eski başbakanın icraatı olaya tuz biber ekmiştir.
Oysa yabancı kadınların İtalyan erkeğine yönelik ilgisi pratik yaşamda karşılık bulmayan bir mitoloji haline gelmiştir. Çapkın İtalyanlar narsisizmin etkisiyle de efeminelik skalasında epey yükselmişlerdir, yoksa Mercan'ın RTÜK korkusuyla albümüne Hepsi şey adıyla da koyduğu şarkısının esas versiyonunda iddia edildiği gibi "Hepsi gey" mi olmuştur? Tabii bunu sorgulayanların, sıradan birer burjuva görüntüsünde olsalar da, Gustav ve Luca gibi iki eşcinselin olması argümanlarının objektivitesine halel getirebilir ama bildiğimiz gibi ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Üstelik daha önce çevirdikleri, İtalya'da eşcinselliğin nasıl algılandığına dair Improvvisamente l'anno scorso - Geçen sene aniden adlı belgesel memleketlerinde ödüller almakla kalmamış, Berlin Film Festivalinde özel mansiyona değer görülmüştü.
Turumuz İtalya'da şezlong ve güneş şemsiyeli deniz tatili trendinin bir numaralı temsilcisi Rimini'yle devam eder. Binlerce insanın üst üste alt alta serinlemeye çalıştığı uçsuz bucaksız kumsalıyla ünlenen tatil kasabası istatistiklere göre ülkede Viagra satışının en yüksek olduğu yer.
Faşizmin gölgesi
Derken pek uzaklarda olmayan Forli iline bağlı Predappio'ya uğranır ve Benito Mussoli'nin mezarına ziyaret gerçekleşir. Her ne kadar ülkede Faşizmin övülmesi suç olsa da, aynı zamanda liderin doğum yeri olan Predappio'da hediyelik eşya satan bir dükkân tamamıyla Mussolini'yle alakalı obje ve yadigârlarla doludur, sahibi ise liderin Hitler'in etkisi altında yanlış yola saptığını teessür içinde hatırlar. Gey çiftimiz Una giornata particolare - Özel bir gün'deki Sophia Loren ve Marcello Mastroianni misali Roma'daki teraslarında asılı beyaz çarşafları toplarken, istifa etmiş olmasına rağmen politika sahnesinde atıp tutmayı sürdüren eski başbakan Berlusconi'nin sesi megafonlardan adeta tüm şehre yayılmaktadır; bu defa topa tuttukları, çocukları aile eğitiminden uzaklaştıran ve külliyen komünist sıfatını yakıştırdığı öğretmenlerdir. Gey çiftlerin hak sahibi olmaları, resmen evlenmeleri veya evlat edinmeleri ise zaten partisi iktidarda olduğu sürece unutulmalıdır. Geçtiğimiz 2 Haziran Cumartesi günü Emilia'daki depremzedelere saygı mahiyetinde, nispeten alçak bir tonda kutlanan İtalya Cumhuriyet Bayramı merasimlerine katılmamayı tercih eden Roma Belediye Başkanı Gianni Alemanno'nun seçmenleri ise zafer sonrası politikacıyı faşist selamıyla karşılar.
Ülkeye hâkim milliyetçilik, ayrımcılık, önyargı ve ırkçılıktan yönetmen/oyuncu Gustav Hofer de nasibini almaktadır. Bazılarının İtalya sınırları dahilinde bulunduğundan kuşku duyduğu ve tüm kesimlere hâkim azınlıklarla ilgili cehaletin kurbanı Alto Adige - Bolzano ilinde doğduğu için Germen özellikleri taşıyan ad ve soyadı zaten kendisine yabancı muamelesi yapılması için yeterlidir. Üstelik ilin iki resmî ana dilinden biri olan Almancayla yetişmiş olması telaffuzuna yansıdığından ağzıyla kuş tutmasına rağmen İtalyanlığı konusunda soydaşlarını ikna etmesinin imkânsızlığıyla hayatı boyunca cebelleşmektedir.
Sevgilisi Luca ise olası Almanya göçü için hazırlanırken h harfini söylemek için epey çaba sarfetmektedir. Dilbilimcilerin incelemeleri sayesinde İtalyan alfabesinde var olmasına rağmen telaffuz edilmeyen h harfinin İtalyan dilini konuşmaya endeksli beyinleri zorladığı hatta cümlenin herhangi bir kelimesinde var olan bir h'nin akıl almaz bir ustalıkla bambaşka bir noktaya yerleştiği gözlemlenmiş. Erkeklik organı anlamından fazlasıyla soyutlanan "cazzo" (okunuşu: katso) kelimesi ise en sevilen ünlem olarak yalnız "baylar" değil televizyona çıkan "bayanlar" tarafından da rahatlıkla kullanılabilmekte.
Belgeselimize dönersek, kartpostal güzelliğindeki Toscana'dan geçip Milano'ya ulaşılınca Adliye sarayının önünde toplanmış bazı göstericilerle yapılan röportajda yaşlıca bir adam ülke gündeminin boş konulardan arındırılması gerektiğini hatırlatır. Yaşlıca bir kadın ise günümüz gençlerinin herhangi bir beceri, meslek veya zanaat sahibi olmadıkları gibi makatlarına bir parmak sokulduğu takdirde onu çıkarabilmekten bile âciz olduklarını düşünmektedir. Dış görünüşe takıntılı, statü sembollerinin kölesi küstah İtalyanlar parlak geçmişleriyle övünmeye devam ederlerken yeni iletişim biçimleri karşısında günbegün değer yitiren televizyon tarafından hipnotize edilmiştir.
İnşaat dehşeti
Herkesin gözü önünde yürütülen anlamsız ve işlevsiz binalar silsilesi inşaatı da bir zamanlar özellikle Sicilya'yı etkisi altına alan bir icraat. Yalnız İtalyan değil AB fonlarından da yararlanılarak inşa edilmiş ama işlevsellik kazandırılamamış Giarre'deki polo stadyumunda yapılacak maçların geleneksel ada sporlarıyla alakasız olduğu ta başından bellidir aslında. İtalya'nın dünya çapındaki inşaat devi Astaldi'nin İstanbul'daki üçüncü Boğaz köprüsü gibi hizmet ettiği zihniyete alet edilen ve fonksiyonelliği ön planda tutulup bölgeye vereceği zararları küçümsenen projeleri de cabası.
Gezegenin başına bela olan ve özellikle Güney İtalya'da toprağın altına gömülen zehirli atıklar ise insanların sağlıklı doğal ortamlarından mahrum edilmelerine yönelik bir hırsızlıktır. Fakat mafyanın varlığı bu topraklarda artık nispeten az hissedilmektedir, çünkü yasadışı örgütlerin ilgi alanı paranın döndüğü Kuzey İtalya bölgelerine, hatta Almanya'ya kaymıştır.
Türkiye umudu
Ekonominin içine battığı durgunluktan kurtulabilmesi için çizmede mutluluk adası olarak algılanan Türkiye pazarına bel bağlayanlar çoğunlukta. Geçen haftalarda iki ülkenin başbakanları ve hükümet üst düzey yöneticilerinin Roma'da imzaladığı bilim programı, sosyal güvenlik, organize suç ve terörizmle savaşa ilişkin mutabakat, sürdürülebilir kalkınma programı ve daha geniş bir ekonomik işbirliği anlaşmalarıyla taçlandı. İnşaat, uluslararası lojistik ve enerji ağları sayesinde birbirine fazlasıyla yakınlaşan iki ülkenin zihniyetleri yakında tıpatıp benzeşecek gibi. Zaten Türkiye'deki laikliğin kazanımlarını yok sayanlar, hükümetin icraatlarını İtalyanları yıllarca uyutan Hıristiyan Demokratların marifetleriyle kıyaslayıp büyütülecek bir şey olmadığının ifade ediyorlar.
Milano, Zürich, Annecy ve Rio festivallerine katılan ve İtalya'yı ya sevmemizi ya da terketmemizi salık veren belgeselde son söz Puglia bölgesinin valisi ve SEL (Sinistra Ecologia Liberta' - Sol Ekoloji Özgürlük) partisinin lideri Nichi Vendola'ya verilir. Hem komünist, hem Katolik hem de gey olmasıyla tanınan bir kulağı küpeli politikacı "Özgürlük bin televizyon kanalından birini seçmek değil, korkusuzluğun, sefaletsizliğin, batıl inançsızlığın, gelecek korkusu taşımamanın özgürlüğüdür" diskuruyla sempati kazanmaya devam etmektedir. Fakat Papa 16. Benedikt geçen hafta Milano ve çevresine yaptığı üç günlük muhteşem çıkarmasının sonunda aileyi sadece evlilikle somutlaşan bir müessese olarak gördüğünü ifade etti. San Siro'daki Meazza Stadyumunda 80 bin kişi tarafından bir süperstar gibi karşılanan gezegenimizin Katolik lideri ötenazi ve kürtaja da hayır dediğine göre Vendola'nın inancını sorgulamasında fayda var. Ratzinger'in geçenlerde patlayan kâhya skandalı ve Vatikan bankası IOR'la ilgili krizi savuşturmaya yönelik gibi görünen şov kokulu çıkışı, insan hakları bayraktarlığı yapan İtalya ve AB intelijensiyalarının dinle ilişkilerini tekrar gözden geçirmelerini gerektirebilir. Dini otoritenin kendi bünyesindeki oluşumlara bile tahammülsüzlük gösterdiği göz önüne alınırsa tekrar ortaçağa dönülmemesi için bilim ve mantığın elini çabuk tutmasında fayda var; Sisters of Mercy of the Americas tarikatına bağlı rahibe Margaret Farley'in, özellikle kadınların mastürbasyon hakkını savunayım derken aforoz edilme riskiyle karşı karşıya kalma ihtimali belirdi de... (MT/EKN)