İspanya'da, Franco diktatörlüğü sırasında bebeklerinin çalınıp başka ailelere evlatlık olarak verildiğini iddia eden ailelerin geçen ay içinde yargıya müracaat etmesi, konuyu ülke gündeminin en önemli maddelerinden biri haline getirmişti.
Uygulanan bu yöntem Arjantin'deki cunta rejimiyle özdeş hale gelmiş olsa da, aslında kökeninin Franco rejimine dayandığına bianet'te de yer verilmişti. İspanya'nın en büyük gazetelerinden El Pais'in başlattığı yeni yazı dizisi ise konuyla ilgili çok çarpıcı hikayeleri okuyucularıyla buluşturuyor.
"Çalınan Hayatlar" adı verilen yazı dizisiyle, El Pais gazetesi sadece topraklarının yakın zamanda tanık olduğu sarsıcı hikayeleri yayınlamakla kalmıyor, İspanya'nın geçmişiyle yüzleşmesine de ön ayak oluyor. Kendisinin çalınan bebeklerden olduğundan ya da bebeğinin çalındığından şüphe eden okuyucularının kendilerine ulaşması çağrısında bulunan gazete, bu dönemde kilisenin, din adamlarının, tıp görevlilerinin ve doktorların nasıl önemli bir rol oynamış olduğunu vurgulayarak olayın başka bir boyutuna da dikkat çekiyor.
Hitler'in politikasına benziyor
Gazete, 1950'lere kadar komünistlerin, cumhuriyetçilerin ve Franco karşıtlarının bebeklerinin bir baskı yöntemi olarak ellerinden alındığını ve başka ailelere verildiğini fakat daha sonraki yıllarda kaçırılan bebeklerin annelerinin sadece komünist eşleri olmadığını vurguluyor.
Gazeteye göre, yoksul, bekar ve geldiği toplumsal konum sebebiyle doktor baskısına direnmeye gücü olmayan annelere doğum yapmaya gittikleri kliniklerde bebeklerinin öldüğünün söyleniyordu. Ama aslında bebeklere el konulup başka ailelere veriliyordu.
Kurbanlarıyla uzun yıllardır görüşmeler yapmakta olan sosyologların gazetede yer alan yorumlarına göre, Franco'nun bu politikası Hitler'inkiyle çok büyük benzerlikler gösteriyor. Zayıf olanları eleyip güçlüyü seçmeye dayanan Hitler ideolojisinden birçok anlamda feyz alan Franco rejimi, önceleri hücrelerde dünyaya gelen tutukluların bebeklerini rejim yanlısı ailelere vermekteyken, sonradan güçsüz ve yoksul annelerin bebeklerine de el koymaya başladı.
Doktorlar ve din adamları da işin içinde
İşin en acıklı yanlarından biri ise, bebeklerine el konan annelerin doğumlarını ya kliniklerde ya da dini kuruluşlarda gerçekleştirmiş olması. Bebekleri çalınan anneler, ölen çocuklarının cesetlerini görmeleri "travmatik" olacağı savı ile bundan vazgeçirilmiş. Bazen de anneler, rahipler tarafından çocuklarını çok daha iyi koşullarda yaşayacakları ailelere evlatlık olarak vermeye ikna edilmiş.
Anneler çocuklarını, çocuklar annelerini arıyor
İnternette biyolojik çocuklarını ya da ailelerini arayan insanlar için "Yasadışı Evlat Edinme Mağdurları Ulusal Birliği" olan Anadir tarafından bir ağ oluşturuldu. Bu sosyal ağda yer alan hikayeleri okuyan birçok anne, kendilerinin de başına aynı şeyin gelmiş olabileceğinden şüphelenip çocuğunun hala yaşayıp yaşamadığına dair izleri takip etmeye başlıyor.
Gazete, yıllar sonra tekrar bir araya gelmiş ailelerin de öykülerine yer veriyor. Liberia Hernandez, evlatlık verildiği aile tarafından kötü muamele görerek büyüdü. Neden kendisini evlat edindiklerini sorduğunda da "Yaşlandığımızda bize bakman için" yanıtını aldı. Hernández'in biyolojik annesi, yaşadığı köyden kovulduğu zaman, yedi çocuğuna göz kulak olmak için sevmediği bir adamla evleniyor. Kadın bu sırada Liberia'ya hamileydi. Daha fazla çocuk istemediğini söyleyen kocasından Liberia'yı saklayabilmek için doğumundan sonra onu rahiplerin yaşadığı bir eve verdi. Önceleri her gün Liberia'yı ziyaret ediyordu fakat birkaç yıl sonra rahipler çocuğunu görmesine izin vermemeye başladı.
Liberia, rahiplerin kendisine iyi davranmadığını ve evlat edinecek ailelerden at muamelesi görüp dişlerine ve bacaklarına bakıldığını anlatıyor. Liberia, evlatlık verildiği ebeveynlerinin ölmesinin ardından, biyolojik kardeşlerinin gazeteye verdiği ilanı görüyor. Kardeşleriyle böylece kavuşuyor.
Bugün 56 yaşında olan Liberia böylelikle hem biyolojik annesini ölmeden önce tanıma hem de kardeşleri ve kuzenlerine kavuşma şansına sahip oldu.
Anadir'in ön ayak olduğu kavuşmaların ilkinin kahramanları kimliklerini gizli tutmaya karar verse de, kendisine öldü denilen kızına yıllar sonra kavuşan annenin hikayesi birçok aileye umut oldu.
Oğluna 27 yıl sonra kavuştu
17 yaşındayken hamile kalan Rosa da biyolojik oğlu Alfonso'yla 27 yıl sonra kavuşabildi. Rosa'nın doğum yaptığı hastanede çalışan ve kendisinin evlatlık olarak verilmesinde aracı olan rahibin izini sürmesiyle biyolojik annesini bulan Alfonso'yu en çok şaşırtan şey annesine sadece 10 dakika mesafede yaşıyor olması. Kendisini evlat edinen ailenin Rosa'yla tanışmak istemiyor olmasını çok da önemsemiyor Alfonso. "Şimdi kendimi tam hissediyorum. Yaralarımdan birini iyileştirdim" diyor.
El Pais'in bu yazı dizisi, evlat edindiği çocuğun biyolojik ailesini aramasında ona yardımcı olan ebeveynlerin, kendisine öldü denilen çocuğunun yaşadığını gören annelerin hikayelerini tüm çıplaklığıyla anlatıyor olması bakımından etkileyici. Diğer yandan da evlat edinme sürecinde büyük miktarda paranın oynadığını ifşa ediyor.
Ama en önemli yanı ise bu süreçlerde yer alan din adamlarının, doktorların ve hemşilerin oynadığı role dikkat çekmesi; Franco diktatörlüğünün yürüttüğü bu politikayı bütün yönleriyle ve eleştirel bir dille ele alması. Yazı dizisi, İspanya'nın yakın geçmişiyle hesaplaşmasını sağlıyor.
Çünkü eğer bir ülke, aynen bizimki gibi, geçmişinde yer alan travmalarla yüzleşemiyorsa, o ülke için hep bir şeyler yarım kalacak, Alfonso'nun yarası gibi bir yeri kanamaya devam edecek. Bu yaranın oluşmasında rol oynayan baş aktörler kadar, bu yüzleşmeye aracı olmayan medya ve bu yarayı görmezden gelen bizler de, hiçbirimiz masum değiliz. (ÖÖ/AS)
El Pais'in yazı dizisi için tıklayın.