Say ki sen; hayatın dar pasajlarından geçiyorsun büsbütün.
Kimileyin duvarlara çarpa çarpa; kimileyin düşe kalka.
Bu yolda attığın her adım, yüzlerce düşünceyi diriltmeye neden olduğundan, yaşadığını daha iyi anlıyorsun.
Ve sen, hayatın senden istediği gücü kürek kürek içine atmaya çalışmayı böyle öğreniyorsun...
Hayat yolunda her zorlandığında, katık olsun diye de bir de kahkaha atıyorsun; çünkü ömrünü uzattığına inanıyorsun.
Artık hayattan korkmamanın eşiğindesin:
Hem niye korkasın ki? Bırak, hayat senden korksun.
Hem sen hayatı yaşamaya değer bulmazsan - daha merdivlerin ilk basamaklarında - bitirmez mi seni hayat?
Kulağında küpe olsun: merak et ve denemekten kaçınma! Cesaretini topla üstüne üstüne git hayatın. Mesela her gün, sanki yeni dünyaya gelmişsin gibi yap.
Bebekleş
Çocuklaş
Gözlerini aç
Etrafına, gözlerini kocaman açarak bak.
Seslere kulak ver ve sabırla bekle.
Melodilerin tınısını duyumsa ve notaların ayırdına var...
Sonra bak bakalım, sana dokunan var mı?
O dokunuş sıcak mı, yumuşak mı?
Sıcaksa, karşılık ver, gerin. Gerin ki kasların güçlensin.
Her tebessümün karşılık bulunca on santim birden büyü.
Hem kendini sevindir, hem de seni gözetleyen hayatı...
Mesela bazen say ki, bir denizde bir yolcusun. Ansızın kopuyor fırtına. Sen o rüzgarın yönünü değiştiremezsin elbette; ama yelkenlerini hedefe doğru ayarlayabilme yetisine sahip olduğunu unutmamakta dinlenmekte tüm mesele.
Hayat her daim toydur. Gençtir. Onun kalbine yeni adım atmış biri olarak, olabileceğin insan olmak için hem kendi içinle hem de kendi dışın ile stabil bir denge oluşturmaya zorunlusun, "kendin" olabilmek için. Yeter ki, hiçbir zaman, kendi kaderinin yaratıcısı olduğunu unutma.
Ve yeter ki yoluna koca koca taşların yığılmış olabileceği ihtimalini düşün ve hangi stratejiyle onları aşabileceğinin bilincinde ol.
Bir başka deyişle; sen, ayaklarının üzerinde durmaya başladığın andan itibaren, sana borçunu ödemiştir hayat.
Zira artık yol da senin, ayak da senin, düşünce de senin. Yeter ki kendine inancını yitirme hiçbir zaman.
Yani her şeyi güzelleştirmek ya da çirkinleştirmek senin elinde.
Bitmedi! Dahası da var bu işin:
Hayat yolunda ilerledikçe, bazı kahramanlarla karşılaşacağın muhakkak.
Ama göreceksin ki, kahramanlardan ziyade aptallarla dolu bir dünyada yaşıyorsun.
Onları iyi tanı ve asla dergahına sokma.
Hayatın en önemli nimetlerinden biri de aşk:
Sırası geldiğinde - bu kaçınılmaz bir şey - aşık olacaksın. Unutma ki, biraz ısırgan otundan farksızdır aşk; bazen de, nazenin bir çiçek üzerine düşen çiğe benze.
Ayırdına varamazsan da bunun, üzülme. Çünkü acı geçicidir – tıpkı mutluluk gibi. Çiğ de erir kısa bir süre sonra.
Kısacası aşk; zamanı geldiğinde, solup pörsüyen güzel bir çiçektir aslında. O çiçeğin yapraklarını kurutup, günlüğün sayfaları arasında saklamak da var hesapta…
Ve sev! Ne kadar çok sevgi taşırsan yüreğinde, o kadar çok insansın.
Hem sevmek sahip olunacak en değerli hazinedir, kıymet bilene…
(HK/HA)