"İşgal Et" hareketinin küresel eylemleri devam ediyor. "Londra'yı İşgal Et" eylemcileri 30 Kasım'daki genel greve destek vereceklerini açıklarken, küresel hareketin bundan sonraki hedefi 10 Aralık günü ortak eylemler düzenlemek. İnsan Hakları Beyannamesi'nin kabul edildiği 10 Aralık günü, sokaklardaki eylemciler haklarını geri isteyecekler.
Çeşitli kentlerde, sembolik mekanları geçici süre işgal ederek işlemez hale getiren ve meydan ya da parklarda bir araya gelerek bu noktaları kamp alanına çeviren eylemciler, küresel çapta yeni bir hareket başlatmışlardı.
"Biz Yüzde 99'uz" sloganı ile karar verme mekanizmalarındaki azınlığın kendilerini yönetmelerini protesto eden hareket, özellikle bankalar ve uluslararası sermayenin finansal uygulamalarına karşı "tabanın sesi"ni yükseltiyor.
15 Ekim günü dünyanın çeşitli kentlerinde düzenledikleri eylemlerle gündeme gelen "İşgal Et" hareketi, 10 Aralık için yeniden küresel eylem çağrısı yaptı. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edildiği 10 Aralık 1948 tarihi yeni bir eşiği sembolize ediyor.
Yerleşik siyasetin çerçevesini de atan bu ahlaki çerçeveye karşı yeni bir anlam üretmek temel hedef. O da şirketlerin, bankaların ya da teknokratların değil insanların kendi hayatları üzerinde söz sahibi olması.
Bu talebin karşılık bulması için sokak ve meydanlar doğrudan hedef seçilmiş durumda. Tabii ki hareketin arkasında Tahrir Meydanı ve Arap sokaklarında yükselen isyanın etkisi büyük. Ardından İspanya ve Yunanistan'da ekonomik krizle demokratik meşruiyetleri sarsılan hükümetlere karşı günlerce eylem yaparak, demos'un sesini karar alma mekanizmalarına ulaştırmışlardı. Şimdi bu hareketlerin sürekli kılınması ve kurumlara karşı doğrudan muhalefetin sürdürülmesi amaçlanıyor.
Özellikle "Wall Street'i İşgal Et" eyleminin uzun soluklu olması, ardından farklı ABD kentlerinde bu eylemin yayılması, hareketin görünürlüğünü artırmıştı. Ancak polisin eylemcilere uyguladığı şiddetle hakim-medyada konu olabilen eylemciler, Los Angeles'ta da polisin "kendilerine verdiği sürenin dolmasının" ardından eylemciler 58 gündür işgal ettikleri City Hall'den polis zoruyla uzaklaştırıldılar. Ancak eylemciler kararlılıklarını yitirmemiş görünüyor.
Hareketin en önemli özelliğinin atik ve yeniden uygulanabilir olduğunu vutgulayan eylemciler, yeniden toparlanarak, belki de yeni bir nokta belirleyerek, işgallerine devam edeceklerini belirtiyor.
"Londra'yı İşgal Et" hareketi ise, İngiliz medyasında kendilerine yöneltilen "somut önerileriniz yok" eleştirisine karşı ilk metinlerini yayınlayarak taleplerini sıraladı. Taleplerin merkezinde vergi uygulamalarının yeniden düzenlenmesi ve şirketlerin tüm kararların açık hale getirilmesi yatıyor. Ayrıca karların çalışanlara eşit şekilde dağıtılması da talepler arasında. Yapılan yorumlarda, bu somut önerilerin hareketin gelişimi açısından bir aşama olsa da asla bu taleplerle sınırlı bir hedef konmadığı belirtiliyor.
Bu noktada hareketin yeni bir siyaset örgütlemek için tabandan işe başladığını vurgulanabilir. Lidersiz, dikey hiyerarşiye karşı, parti veya sendika öncülüğü olmadan gelişen toplumsal hareketlerin kurumsal siyasetin karşısında yeni bir süreci ilerletmesi açısından bu tarz eylemlerin önemi büyük. Sisteme karşı duyulan güvensizliğin ve öfkenin kolaylıkla sönmeyeceğini, tersine ortak eylemlerle büyüyeceğini söylemek mümkün. (YY/HK)