Kadınlarla erkeklere eşit imkânların sunulduğu, kadının eskiden sahip olduğu statüyü iade edecek bir İslam hayali…
İbn Arabî'nin rol modelliğinde, Kuran'ın yalnız akıl ve mantıkla değil, kalben anlaşılmasının altı çizilerek…
Tasavvuf'a dayalı, köklerine inilerek dini tekrar yorumlayan bir İslami cemaat ülküsü…
Ruhsal bir rehber, bir kılavuz olarak kadın bir imam…
Batılı anlamda reformla değil de Arapça'daki ıslah kelimesinin manasına uygun olarak Müslümanlığa yeni bir bakış açısı…
Sevgi bağları temeline dayandırılmış, saygının mühim olduğu, hatta dogmaların önüne geçilerek sevginin bir insan hakkı olarak kabul edildiği bir anlayış…
Danimarka'nın ilk kadın imamı Sherin Khankan Avrupa'nın kadın imamlar tarafından yönetilen ilk camisini kurarken tabii ki eleştirildi, Kuran'ı yanlış yorumlamakla suçlandı, tövbe etmesi gerektiği bildirildi, "iğrenç" gibi sıfatlarla adeta lanetlendi.
Suriyeli bir babadan ve Finlandiyalı bir anneden doğmuş din sosyoloğu ve yazar Khankan yoluna istikrarla devam ederken kadın sinemacı Marie Skovgaard'ın dikkatini çekmiş ve böylece The Reformist - A Female Imam (Reformisten - den kvindelige imam/Islahçı - Kadın Bir İmam) adlı belgesel ortaya çıkmış.
Geçtiğimiz günlerde CHP:DOX festivalinde gösterilen, Danimarka, Almanya, İsveç, Norveç, Finlandiya ve Hollanda ortak yapımı 88 dakikalık film kahramanını yakından takip ediyor…
Sevmek insan hakkı
Khankan'ın 2015 yılında gerçekleştirmeye soyunduğu hayali, kadın imamların güdümünde, yeni nesil imamların yetiştirildiği ve eğitildiği bir camiydi. Hz. Meryem'in adı camiye en uygun olanıydı. Mevzu hakkında fazla malumata sahip olmadığını gözardı etmeyerek tevazu ve samimiyetle projesini geliştirmeye koyuldu. Kısa zamanda toplumun ve medyanın dikkatini çekti, aralarında Kopenhag eski imam Fatih Alev'in de hazır bulunduğu konferanslara katıldı, davet edildiği muhtelif televizyon programlarında dine bakış açısını şaşkın izleyicilere anlatmaya çalıştı.
Kopenhag'ın merkezî sokaklarının birinde açılmış caminin ilk cuma namazı Ağustos 2016'da kılındığında The Guardian, ABC, SRF, BBC ve The Times gibi medya organları Khankan'a geniş yer ayırdı. Oysa muhafazakâr Müslümanlar kendisine olumlu gözle bakmıyordu. Etrafında oluşturduğu çekirdek ekibiyle yoluna inatla devam ederken bilhassa erkek şiddetine maruz kalmış kadınlara destek olmaya çalıştı. Erkek imamların aksine, kadınlara yönelik olarak İslami boşanma hizmetine ağırlık verdi.
İslamofobi ile köktendinciliğin yükselişte olduğu dönemimizde Danimarka Parlamentosunda konuşma bile yaptı. Hazır bulunan bazı Hıristiyan kadınlar Khankan'ı İslam propagandası yapmakla suçlayıp eleştirilerini dile getirdiler. Caminin gittikçe artan müdavimlerine tepki olarak memleketteki diğer bazı imamlar ise cemaat üyelerini uyararak kadınların Khankan'ın yanına gitmemesi gerektiğini belirttiler.
Belgeselde Kuran'da bir erkeğin Yahudi veya Hıristiyan bir kadınla evlenebileceği belirtilirken tersinin ifade edilmediğini, ama karışık evliliklerin yapılamayacağı hususunda herhangi bir bilginin de olmadığını öğreniyoruz. Zaten filmin sonunda Khankan'ın en aktif olduğu alan olarak, Müslüman kadınlarla çoğu kez Müslüman olmayan erkeklerin dini nikâhlarını görüyoruz.
Eşcinselliğe yaklaşımı
İlgiyle izlenen belgeselde camiye geçerlilik kazandırmak üzere mürit toplamanın ne kadar önemli olduğunun, bu uğurda bir pazarlama uzmanının ne kadar faydalı olabileceğinin altı çiziliyor. Tam da bu bağlamda isminin "Femimam" veya "İmama" gibi versiyonlarıyla da flört eden kadın imam Khankan'ın eşcinsellik hususundaki hassasiyetine de şahit oluyoruz. Ne yazık ki, sık sık gericilerin eleştiri oklarını üzerine çektiğinden ilk gey nikâhını kıyma talebi geldiğinde geri adım atmak zorunda kalıyor. Ama, kendi kendini "korkak" olarak damgalamasına sebep olan bu duruma rağmen düğünde hazır bulunup en iyi dileklerini ifade ettiği bir konuşma yapmaktan da geri durmuyor.
Filmde, İstanbul'un bizi fazlasıyla turistik ve oryantalist görüntülerle karşıladığı bir bölüm bile var. Khankan'ın katıldığı toplantının bildik sekanslarını bir yana bırakırsak, kayda değer tek ayrıntı kendisi gibi konuşmacı olan Birleşik Krallık eski Başsavcısı Nazır Afzal'ın tavsiyesi. Görevde olduğu zaman ülkedeki sağcıların hedefi olduğunu hatırlatırken Khankan'ı rahatlatmak amacıyla "Kulaklarını çatlak seslere tıka" gibisinden sözler sarfediyor.
Filmde Khankan'ın ekibini oluşturan kişilerle bir süre sonra başgösteren anlaşmazlıklara ve birçoğunun cemaatten uzaklaşma dinamiklerine de tanık oluyoruz. Fakat bilhassa babasının desteğini arkasına alarak yoluna emin adımlarla devam eden cesur Khankan kadınlara ruhsal destek vermeyi, şiddet mağduru kadınların boşanma sürecini kolaylaştırmayı şiar edinmiş vaziyette. Hatta Meryem Camisi kapsamında İslami Akademi'nin kurulmasını ve İslami Feminist Kuruluşlarının uluslararası ağına dahil olmasını sağlamış, daha ne? (MT/AS)