Bir başka kadın; 40 yaşında; 2000 yılında hiç telefon parası ödemedi, sevgililer gününde çiçek alamadı, yasak. Milletvekili iken hapse girdi, 7 yıl, 8 ay, 28 gündür orada.
İlk kadın Ayfer Yılmaz, ikinci kadın Leyla Zana'nın serbest bırakılması taleplerini ısrarlı bulup soruyor: "Ne yapacaksınız, dışarı çıkması için bu kadar uğraşıyorsunuz, evlenecek misiniz?"
Daniel Cohn-Bendit, soruyu, "ben evliyim" diyerek yanıtlamış.
Milliyet gazetesi, birinci sayfa anonsunda, "Kızıl Dany'i yeşerten soru" demiş, 15. sayfa devamda ise, "espriyi anlamadı" başlığını atmış.
AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu toplantısında, eş başkan Daniel Cohn-Bendit ile Doğru Yol Partili Ayfer Yılmaz arasında bir gerginlik yaşanmış.
Yılmaz, gazeteye, "Leyla Zana'nın yeniden yargılanmasını ve af kapsamına girmesini istiyor. Kararlara saygılı olmalıymışız," demiş.
26 ve 27 Kasım'da 48. AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu toplantısında, Avrupa Birliği'nin Türkiye ile ilgili hazırladığı rapor ve bu çerçevede Türkiye'nin tam üyelik hakkı kazanması doğrultusundaki yükümlülükleri tartışıldı.
Bendit'in basına dağıtılan "talepleri"nin Yargı bölümünde; Devlet Güvenlik mahkemelerinin işleyişine ve Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce (AİHM) mahkum oluşlarına dikkat çekiliyor.
Dönemin Demokrasi Parti (DEP) milletvekillerinden Leyla Zana, Orhan Doğan, Selim Sadak ve Hatip Dicle 2 Mart 1994 gününden bu yana cezaevinde.
15 yıl ceza alan Zana, Orhan, Dicle ve Sadak, 1995'de AİHM'ne başvurdu. 17 Temmuz 2001'de, AİHM "adil yargılama yapılmadığı" kararına vardı.
Karar, "mahkemedeki asker üye, tanık beyanlarının sanık ve avukat yokluğunda alınması, savunma hakkının kısıtlanmış olması" olarak gerekçelendirildi.
Zana ile Bendit'in "evlenme planları" besbelli ki, kararda görmezden gelinmiş.
Bendit, "AİHM'nin bu kararı Türkiye'yi bağlar ve dört milletvekiline karşı Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin aldığı ve halen infaz edilmekte olan özgürlüğü kısıtlayıcı cezayı hükümsüz kılar. Derhal salıverilmeleri Türkiye'nin AİHM'nin aldığı kararlara saygısının ve özellikle de bundan böyle düşünce özgürlüğüne riayet etme iradesinin en iyi göstergesi olacaktır" diyor.
Ayfer Yılmaz'ın Leyla Zana ile ilgili söylediği her şey yanlış. Gene de, bu yanlıştan, televoleye program yaparcasına, "evlilik" olayına gelmesi, insanı öfkelendirmekten de öte durumun vahametini gösteriyor.
Tmmb.gov.tr adresli Meclis sitesindeki bilgilere göre, Yılmaz, 22. dönemde kayda geçecek hiçbir faaliyet yapmamış. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirmiş, İngilizce ve Almanca biliyor. Bonn Büyükelçiliği Ekonomi ve Ticaret Müşavir Yardımcısı, Hazine Kamu Finansmanı Genel Müdürü, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı, Hazine Müsteşarı, Dünya Kalkınma Bankası, Asya Kalkınma Bankası, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, İslam Kalkınma Bankası Türkiye Başkanı olmak gibi görevlerde bulunmuş. Devlet Eski Bakanı - Boşanmış, 1 Çocuklu.
Leyla Zana 1961 doğumlu. Evlenmek zorunda kaldığında 14 yaşındaydı. 15 yaşında eşi Mehdi Zana ile Diyarbakır'a gittiğinde okuma yazma bilmeyen bir çocuklu bir anneydi. Sonraki yıl eşi Diyarbakır belediye başkanı oldu. 12 Eylül Askeri darbesi sonrası eşi tutuklandı. O sıra oğlu Ronay beş yaşındaydı, kızı Ruken'i ise henüz karnında taşıyordu. Diyarbakır, Aydın, Afyon ve Akşehir cezaevlerindeki eşini ziyaret için şehir şehir dolaşırken Türkçe'yi öğrendi. Okula hiç gitmeksizin lise diploması da aldı. Sonra, gazeteci oldu. 1991 seçimlerinde, Diyarbakır'dan 45 bin oyla seçilerek ilk Kürt kadın milletvekili oldu.
Ayfer Yılmaz gibi, "kocaman" görevlerde bulunmuş birinin, yalın gerçeği bilmemesi beklenebilir mi? Bilmese de, böyle davranması kabul edilebilir mi? Ne zamandan beri; kadınlar ve erkekler, aşk bağlantısı olmadıkçı bir konuyla ilgilenemiyor?
İnternet'te kısa bir gezinti, Ayfer Yılmaz'ın faaliyetlerinin daha çok dış gezilerde yoğunlaştığını gösteriyor. Meclis'te kadın milletvekili çok az olduğuna göre, Yılmaz, gezilere tek kadın milletvekili olarak katılmıştır muhtemelen. Azıcık ısrarlı gibi tınlayan bu dış gezilerle ilgili aynı mantıktan bir dizi cümle kursak, kabul edilebilir olabilir mi? İnsan bunu yazarken bile rahatsız oluyor.
Bir kadın milletvekilinin, milletvekilliği yaka paça Meclis koridorlarından götürülerek sona erdirilen bir başka kadın için böyle konuşması acaba nasıl açıklanabilir? Politikada değilse de, bunun psikolojide mutlaka bir açıklaması olmalı.
Ciddi ciddi bir Avrupa Parlamentosu üyesini nasıl "yeşerttiğini" anlatan ama, hapisteki Leyla Zana'yı yok sayan bir kadın milletvekili. Olay, Meclis'e daha çok kadın milletvekili seçilmesi için uğraşan, ki bu elbette desteklenmesi gerekli bir çaba, KA-DER'e yeni iş yüklüyor bence. Evet, KA-DER, kıstaslarını yeniden gözden geçirmeli. Tabii ki seçmenler de...
Şimdilerde, artarak, verili değerlerin, "resmi gerçek"lerin dışına çıkan her bir sözcük ve davranış ya vatan hainliği ya ajanlık olarak "tescil" ediliyor. Kim bunlar?
Söz gelimi, Ayfer Yılmaz, yıllardır oturduğu sandalyelerde IMF'nin, Dünya Bankası'nın söylediklerini harfiyen imzalayan ya da uygulayan biri olarak gönül rahatlığıyla dolaşıyor. Nedense, o yine de bu ülkenin sahibi, o kadar sahibi ki, sadece bize değil, sınırlar ötesine de müdahale hakkını kendinde görüyor. Tabii ki, ekonomide her türlü bağımlılık, insan hakları ihlallerinde ise alabildiğinde bağımsızlık.
İki kadın, biri hiç telefonla konuşamıyor, biri Meclisin telefonla en çok konuşan kadın milletvekili. İki kadın; biri hiç çiçek alamıyor, yasak; biri çiçeği kendi alacak, göndermiyorlar.
Aşk güzeldir, özgürlük de. Yaşamayı bilenlere. (NU)