Hafta başında biri tutuklu, diğeri annesi tutuklu iki çocuğun sözleriyle yeniden sarsıldık. Biri B., diğeri A.. İkisi de henüz 15 yaşında.
B.S., Terörle Mücadele Kanunu (TMK) mağduru bir çocuk. Batman'da bir gösteriye katıldığı iddiasıyla 9 Ekim 2009'da apar topar ağır ceza mahkemesine çıkarılmış ve tutuklanmış. Halen Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde tek kişilik koğuşta kalıyor. 280 gündür iyi haberler gelmiyor.
"Ben devlete ne yaptım?"
Hayat gittikçe zorlaşıyor onun için. Edinilen bilgilere göre travma geçiriyor. Bunu annesine yolladığı mektubundan anlıyoruz. "Anne bir daha seni öpüp yanında kalamayacak mıyım? Anne canım çok acıyor, yapamıyorum, buraya alışamıyorum. Ben devlete ne yaptım. Burada sanki ölüyorum" diyor. Tek başına kaldığı koğuşta korktuğu için sürekli ağlayan, ilaçlarla uyutulan B., bir zamanlar çocuk olmuş biz büyüklerin vicdanına sesleniyor: Ben devlete ne yaptım?
Soruyu çocuk kalbiyle yanlış sorsa da sözleri bir tokat gibi iniyor suratlarımıza. Peki neydi, yaşadığı psikolojik sorunlardan dolayı Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne belirli sürelerde götürülerek tedavi edilen B.'nin suçu? Polise taş attığı iddiasıyla tutuklu. Hakkında "Örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek"ten 7.5 yıl, "Gösteri yürüyüşleri kanunu"na muhalefetten 5 yıl, "Örgüt propagandası yapmak"tan 1 yıl hapis istemiyle dava açılan, "Polise taş atmadım. Teyzeme giderken olayların arasında kaldım" diyen, işkence gördüğünü söyleyen B, görülen ilk duruşmada 13 yıl altı ay hapis cezasına çarptırılmış ve cezası yaşı küçük olduğu için hapis cezası 7 yıl 9 aya indirilmişti.
B., dışarıyı, annesini istiyor.
***
Onu ilk kez 1997'de DGM'de muhabirlik yaptığım dönemde izlediğim bir davada sanık sandalyesinde görmüştüm. Zayıf, esmer ve utangaç bir kadındı. Üstünde yeşil bir hırka vardı. Eskimiş uzunca elbisesiyle hakim karşısına çıkartılmıştı. Örgüt üyeliğinden yargılanıyordu. Hakim savunmasını isteyince avukatları müvekkillerinin Türkçe bilmediğini söylediler.
Hakim sanığa aynı soruyu tekrar sorup cevap alamayınca, askerlere döndü ve içlerinde Kürtçe bilen olup olmadığını sordu. Askerlerden de ses çıkmadı. Sonra mahkeme salonunda bulunanlara hitaben, "Kürtçe bilen var mı" dedi. Hiç tereddütsüz kolumu kaldırıp "Biliyorum" dedim.
Fotoğraf makinemi bırakıp hakim karşısına geçtim. Herkes ayağa kalktı ve yemin içerek tercümanlığını yaptım o kadının. Hakim Türkçe soruyor, ben Kürtçe'ye çeviriyor ve kadına soruyordum. Başını yana doğru eğen kadın kısa ve öz soruları cevaplıyordu. "Suçsuzum", "Bilmiyordum" diyordu. "Kimsem yok", "Ölen kocamın verdiği adrese geldim, çalışıp çocuğuma bakacaktım" diyordu.
Kürtçe yaptığı savunmasını Türkçe'ye çeviriyordum. Ancak, mahkeme heyeti sadece Türkçe düşünüyordu ve kadını anladıklarını sanmıyordum. O gün hissettiğim o kadının masum olduğuydu. İşte o kadın, kolunda, sırtında polislerce gözaltında sigara söndürülen A.'nın annesiydi. A.'nın hikayesini bilmeyeniz yok artık. Devletle 2,5 yaşında tanışmış bir çocuk. PKK'li olduğu iddiasıyla yargılanan annesi Şırnaklı.
A. ve annesi 1996'da İstanbul'da gözaltına alınıyorlar. Günlerce işkencelerden geçiliyorlar. Hatta güvenliğimizi emanet ettiğimiz kutsal polislerimizin işkencelerinden A. da payına düşeni görüyor. Kollarında sigaralar söndürülüyor. Annesini konuşturmak için ona da işkence uyguluyorlar. A. erken yaşında devletin şefkatiyle böylece tanışıyor. A.'ya ve Ceza Yasası'nın (TCK) 125. maddesinden hüküm giyen annesine işkence yapan polisler aklandı. Adli Tıp Kurumu ile bağımsız yargımızın işbirliğiyle polislerin işkencelerine devam etmeleri için izin verildi. O işkenceci polislerin belki de en minik mağduru olan A. bugün15 yaşında.
Sesonline sitesi A.'yla bir söyleşi yapmış. Orada bir daha öğreniyoruz başına gelenleri. Yaşadıklarını hiç unutmamış. Kolunda, sırtında yakılan sigaraların izleri hala duruyormuş.
Yaşından büyük acılarla tanışan A.'nın söyleşisi şöyle bitiyor:
"Şu ana kadar çektiğim bütün acıyı bile yeniden çekmeye razıyım. Annem için her şeyi yapmak istiyorum. Annem serbest kalırsa, tekrar yanıma gelirse, sağlık meslek lisesine gitmek istiyorum. Doktor olmak istiyorum. Böyle büyük bir haksızlığın olmasına izin verdiği için bu devlete karşı çok öfkeliyim. Çünkü ben 15 yaşındayım ve 15 senedir bunların hepsini çekiyorum..."
***
A. da B. gibi annesini istiyor.
B. ve A. vicdanlarımıza sesleniyorlar.
Daha fazla büyümeden bu utanç, onlara kulak verin. (FA/TK)