"Bir toplumun en büyük zenginliği, sağlıklı ve mutlu bireylerdir. Bu zenginliği korumanın yolu, eğitim sistemini ruhsal ve toplumsal destekle güçlendirmektir."
Modern eğitim sistemleri, yalnızca akademik başarıyı hedeflemekle kalmayıp, öğrencilerin ruhsal, sosyal ve duygusal gelişimlerini de desteklemeyi amaçlar. Ancak Türkiye'deki birçok okulda, öğrencilerin bu alanlardaki ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli sayıda psikolojik danışman ve sosyolog bulunmamaktadır.
Psikolojik danışmanlar, bireysel ve grup terapileriyle öğrencilerin duygusal, sosyal ve akademik sorunlarına çözüm üretir. Aynı zamanda kriz anlarında müdahale ederek öğrencilerin travma sonrası iyileşme süreçlerine destek sağlar. Örneğin, akran zorbalığı, aile içi şiddet veya sınav kaygısı gibi yaygın sorunlarla başa çıkmakta öğrencilerin yanında olurlar.
Sosyologlar ise okulun genel sosyal yapısını analiz ederek öğrenci gruplarının davranışlarını ve okul içindeki toplumsal dinamikleri anlamaya çalışır. Öğrencilerin toplumsal kimlik geliştirme süreçlerini desteklerken, aynı zamanda okul-veli-öğrenci arasındaki ilişkileri güçlendirmek için politikalar geliştirirler. Özellikle sosyoekonomik farklılıkların öğrenciler üzerindeki etkilerini inceleyerek eğitimde fırsat eşitliğine katkı sağlarlar.
Türkiye'deki okullarda rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri yaygın olsa da, öğrenci başına düşen danışman sayısı oldukça yetersizdir. Birçok okulda yalnızca bir psikolojik danışman görev yaparken, sosyolog atamaları ise neredeyse hiç yapılmamaktadır. Bu durum, özellikle kalabalık sınıflarda öğrencilerin bireysel sorunlarının gözden kaçmasına neden olur.
Ayrıca, kırsal bölgelerdeki okullarda öğrencilerin karşılaştığı sosyal ve psikolojik sorunlar genellikle daha karmaşık ve çok boyutludur. Ekonomik zorluklar, aile içi şiddet ve çocuk işçiliği gibi konular, sosyologların uzmanlık alanına girerken, bu okullarda bu alanda uzman desteği genellikle bulunmamaktadır.
Her okula bir psikolojik danışman ve bir sosyolog atanması, yalnızca öğrencilerin bireysel başarısını artırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal sağlığa da önemli katkılar sağlar:
Erken yaşta desteklenen öğrenciler, ilerleyen yaşlarda ruhsal sağlık sorunlarıyla daha az karşılaşır.
Duygusal ve sosyal sorunları çözüme kavuşturulan öğrenciler, derslere daha iyi odaklanır ve akademik performansları yükselir.
Sosyologların rehberliğinde geliştirilen projeler ve analizler, okul ortamındaki sosyal uyumu güçlendirir.
Bu sistemin hayata geçirilmesi için öncelikle gerekli bütçe ve altyapı planlaması yapılmalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı, psikolojik danışmanlık ve sosyoloji alanlarında istihdamı artıracak politikalar geliştirmelidir. Ayrıca, okullarda görev yapan bu uzmanlar için sürekli eğitim programları düzenlenmeli ve meslek içi destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Yerel yönetimlerle iş birliği yapılarak, her bölgenin ihtiyaçlarına uygun çözümler üretilmelidir. Örneğin, kırsal bölgelerde görev yapacak uzmanlara teşvikler sağlanabilir.
Her okula en az bir psikolojik danışman ve bir sosyolog atanması, eğitim sisteminin hem bireysel hem toplumsal hedeflerine ulaşması için kritik bir adımdır. Bu iki meslek grubunun varlığı, yalnızca öğrencilerin değil, öğretmenlerin ve velilerin de okul ortamında daha sağlıklı ve verimli bir şekilde iş birliği yapmasını sağlar. Türkiye'nin geleceği olan genç nesillerin daha sağlam temeller üzerinde yetişmesi için bu adımın bir an önce atılması gerekmektedir.
(AÖ/RT)